Gazze direnişinden çıkarılacak dersler

  • Konuyu başlatan AhDe_VeFaLi
  • Başlangıç tarihi
A

AhDe_VeFaLi

Ziyaretçi
Gazze direnişinden çıkarılacak dersler

Ulus devlet sınırları içerisinde sıkışıp kalan halklar ancak protesto meydanlarında varlık gösterebilmekte bundan öteye geçememektedirler. İsrail’e sınır ve yakın olan ülkelerin yönetimleri gönüllü mücahitler için sınırlarında sorun çıkarmamalıdırlar. Müslüman ülkelerden Gazze’de savaşmak isteyen Müslümanlara yardım edilmelidir.

Bütün kahredici gerçekliği ile Gazze’de olan biten her şeyi basın aracılığı ile takip ediyoruz. Ancak bilinmesi gereken bir şey varsa o da şu ki orada olan biten zulmün sadece küçük bir parçası gözlerimizin önüne taşınıyor, daha büyük acılar Filistin halkının yüreğinde, günlük yaşamında, evinde, okulunda, camisinde, kreşinde. 10 günü aşkın sürede yüzlerce şehit veren kardeş Filistin halkının yaşadığı direnişten ve bir yönüyle dramdan çıkaracağımız çok büyük dersler var. Bunları kısaca sıralayacak olursak:

1- Çıkarılacak birinci ders, Arap ve İslam dünyasının zalim, diktatör, işbirlikçi yöneticilerinin, petrodolar zenginlerinin, Arap şeyhlerinin içine düştüğü zillet ve aymazlıkla ilgilidir: “Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez”. (Maide, 51) Hz. Kur’anın açıkça beyan buyurduğu bir konuda İslam ülkelerinin kimi yöneticileri ve adı Müslüman modern Karunları emperyalist güçlerle yaptıkları ittifakı bozmayarak ve Filistin’de Hamas’ın yok edilmesi kararına ortak olarak zulme yandaşlık etmişlerdir.

2- Birinci maddeye bağlı olarak İslam ülkelerinde yaşayan halklar gerçek bir uyanış ve dirilişle başlarındaki zalim kralları, sahte şeyhleri def etmelidir. Hamas’ın Filisitin’de kazandığı seçim aslında bütün İslam alemine iyi bir ders vermiş, örneklik teşkil etmiştir. Bu örnekten yola çıkarak Müslüman halklar (eğer uyanıklarsa) kendi ülkelerinde demokrasiyi istemeli, otoriter yönetimler son bularak, Müslüman halkların duyarlılığına sahip çıkacak hükümetler iş başı yapmalıdır.

3- Emperyalist Batı ikiyüzlülüğünü bir kez daha ortaya dökmüş, gözümüzün içine baka baka oh olsun diyerek Filistin meselesinde küçücük de olsa bir duyarlılık sergilememişlerdir. Artık bu gerçeği gören İslam dünyası Batı ile olan ilişkilerini tekrar gözden geçirmeli, birinci maddedeki Ayet-i Kerime’nin, biz Müslümanlar için ne denli büyük manalar taşıdığını idrak etmeliyiz. Burada Türkiye’nin alması gereken ders ise, terbiye odasında bizi yıllardır beklemeye alan AB, İslam dünyasına karşı samimiyetsizliğini bir kez daha ortaya koymuştur. Türkiye bundan ders çıkarmalıdır.

4- Halkı Müslüman olan ülkelerin yöneticileri daha evvel İsrail’le yaptıkları stratejik işbirliği anlaşmalarını feshetmek cesaretini, büyükelçilerini İsrail’den geri çekme duyarlılığını gösterememiş, İsrail bu durumdan güç alarak İslam dünyasının sessizliği karşısında zulmüne devam etmiştir. Reelpolitik koşullara teslim olan hükümetler büyük şeytan ABD ve küçük şeytan İsrail’den gelecek zararı, maliyeti göze alamamışlardır.

5- Ulus devlet sınırları içerisinde sıkışıp kalan halklar ancak protesto meydanlarında varlık gösterebilmekte bundan öteye geçememektedirler. İsrail’e sınır ve yakın olan ülkelerin yönetimleri gönüllü mücahitler için sınırlarında sorun çıkarmamalıdırlar. Müslüman ülkelerden Gazze’de savaşmak isteyen Müslümanlara yardım edilmelidir. Zira İslam ülkelerinin israil’e askeri anlamda müdahale edecek durumları yoktur. Zaman bu konuda Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı haklı çıkarmıştır. Gerçekten de İslam ülkelerinin ortak bir savunma paktı, ekonomik dayanışma birliği çatısı altında bir araya gelmelerinin zamanı gelmiş de geçiyor.

6- Kahraman Gazze halkı dilinde kelime-i tevhid, yüreğinde İslam ateşi ile israil’in amansız saldırıları karşısında asil bir şekilde direnmeye çalışmaktadır. Hamas bu direnişin sembolleşmiş ismidir. İslam dünyasından bazı seslerin Hamas’ı suçlu ilan etmesi, İsrail’le hamas’ı aynı kefeye koyması, beyni iğdiş edilmiş yarı aydın ve akli melekelerini hakim güçlerin medyasına satmış kalemlerin ipe sapa gelmez mantık oyunlarıyla hamas’ı töhmet altında bırakması yenilir yutulur cinsten değildir. Müslümanlar Ariel Şaron ağzıyla, Kondalisa Rays diliyle konuşmamalıdırlar. Küresel hakim güçler İslami direniş örgütlerini terörist ilan ederek kendi topraklarında canlarını, ırzlarını, dinlerini, mallarını korumaya çalışan insanları yalnızlaştırmaya çalışmaktadır. Bu çok tehlikeli bir oyundur, Müslüman zihinler bu oyunlara gelmemelidir.

7- Müslüman halklar yaptıkları mitinglerde kahrolsun İsrail şeklinde bağırırken öbür yandan da kendilerini idare eden hükümetlere seslerini duyurmalıdırlar. Gerekirse meclis binaları önüne milyonlar yığılmalı, halkın ortak vicdanı İslam ülkelerinin yönetim binaları duvarlarında çınlamalıdır. Tamam İsrail kahrolsun da lafla peynir gemisi yürümez. Nasıl kahredeceksin israil’i hangi tedbirleri alacaksın, aldıracaksın, alınmasına vesile olacaksın? Artık bu sorular önem kazanmıştır.

8- Bir önceki yazıda ifade ettiğim gibi kimi İslami cemaatler yayın organlarında köşe yazarlarının ürettiği üslup sayesinde ABD yandaşı yaftasından kurtulamayacaklardır. Bu kara lekeyi üzerlerinden atmak istiyorlarsa ikbal ve istikbal davasından, şirketleşme, holdingleşme, güç delisi olma davasından vazgeçerek, ABD ve onun azılı müttefiki İsrail’e öfkelerini, eleştirilerini, muhalefetlerini yüksek sesle dile getirmeyi arzulamalılar. Hiçbir cemaat ya da parti çıkarı Filistin’de, bırakınız şehit olmayı, burnu kanayan bir yavrunun, bir sabinin canından, burnundan dökülen bir damla kandan, gözünden süzülen bir damla yaştan daha kıymetli olamaz. “Hamas da böyle yapmasaydı, İsrail saldırmazdı canım” aymazlığından bir an evvel kurtulmak gerek!

9- Yahudilere ait bütün şirketlerin ürünleri protesto edilmeli, ürünleri kullanılmamalıdır. Müslüman Türk milleti bu duyarlılığını sadece birkaç ay değil bir ömür boyu korumalıdır. Şunu tekrar hatırlatmakta fayda var; israile para pompalayan Yahudi şirketlerinin ürünlerini kullandığımız müddetçe fosfor bombaları, kimyasal silahlar Müslümanların başından eksik olmayacaktır.

Nihai kertede şunu söylemek mümkün. Artık uyanış vakti gelmiştir. Modern dünya sisteminin egemenleri kurdukları ekonomik ve kültürel tuzaklarla Müslümanları ve üçüncü dünyayı bir bir avlamaktadır. Yahudilerin-Siyonistlerin bu sistem içindeki etkinliklerinin azaltılması, halkların bilinçli hareket etmesiyle mümkün olur. Mega alışveriş merkezlerinde çoluk çocuk hep birlikte harcadığımız paraların nereye gittiğini iyice sorgulamak zorundayız.

Dün akşam eşimle beraber İstanbul Levent’teki (Henüz bilmeyenler için: İsrail elçiliği önünde her gece saat 10’da protesto mitingi yapılıyor, bilginiz olsun) mitinge giderken o bölgede yeni açılan Kanyon isimli alışveriş merkezine küçük bir iş için girmek istediğimizde elimizde bayrakları gören bay ve bayan güvenlik görevlileri bayraklarımızı güvenliğe teslim ederek içeri girmemizi istediler. Halbuki bayraklar içeriye girerken çubuğuna sarılı vaziyette idi. İşin daha da kötüsü “ben amirimi çağırayım, onunla görüşün” demeleri ise daha başka bir ayıbın ifadesiydi. Biz bayrakları teslim etmeyeceğimizi söyleyip oradan ayrıldık ama benim aklımda şu konu hep bir soru işareti olarak kaldı: Acaba bu insanlar için bir Filistin bayrağı ne anlam ifade ediyor? Elinde Filistin bayrağı taşıyan herkes potansiyel baştan suçlu filan mı? Alışveriş merkezi yönetimi çubuğuna sarılmış bayraktan neden korkuyor? Yazıklar olsun. Bütün duyarlı kardeşlerime Kanyon isimli alışveriş merkezine küçük bir iş için dahi olsa gitmemelerini öneriyorum. Protesto korkusu ile kapıdan müşteri kovan bir alışveriş merkezi “içerisinde tek kuruş harcanmaya layık bir yer değildir!”
Akif Çarkçı / fikritakip.com
 
Moderatörün son düzenlenenleri:
Üst