Garibu’l-Kur’an ne demektir?

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Soru
Garibu’l-Kur’an ne anlama geliyor, bazı örnekler vererek açıklar mısınız?

Cevabımız

Değerli Kardeşimiz;


Garibu’l-Kur’an: Kur'ân-ı Kerîm'deki garîb lafızların tefsirini konu alan ilim dalı ve bu dalda yazılan eserlerin ortak adıdır.

Garîb kelimesi sözlükte "yurdundan uzak kalan; tek ve nâdir olan: bilinmeyen, mübhem ve kapalı olan" gibi anlamlara gelir. Kur'ân-ı Kerîm Arapça'nın Kureyş lehçesiyle nazil olmakla birlikte diğer Arap lehçelerinden gelen veya yabancı dillerden alınıp Arapçalaştırılan kelimeler de ihtiva etmektedir.

Rasulullah çeşitli Arap kabileleriyle görüşmüş onlarla anlaşmış hatta onların lehçe özelliklerini kullanmıştı. Sahabe de bilmedikleri şeyleri ona sormuşlardı. Sahabe devrinin sonuna kadar Arap dili asliyetini muhafaza etmişti. Artık yeni beldeler fethedilmiş, ayrı dil, din ve kültüre sahip insanlar İslam’ın bünyesi içerisinde toplanmıştı. Bunların tabii bir neticesi olarak Arap lisanı, yabancı dillerle karışmaya başlamıştı.

Ayrıca Kur'an'da, az kullanılmasından dolayı mânası yaygın olarak bilinmeyen, anlaşılması güç lafızlar da vardır. Tefsir ilminde Kur'an'daki bu tür kelimelerin açıklanması Garîbü'l-Kur'ân'ın konusunu teşkil etmektedir. Hz. Peygamber'in, "Kur'an'ın gariblerini araştırınız" dediği rivayet edilmiş (Suyutî, el-ltkân, II, 4) ve Kur'ân-ı Kerîm'in garîblerini bilmeyenlerin Allah'ın kelâmını tefsir etmekten sakınmaları istenmiştir. Bundan dolayı Garîbü'l-Kur'ân tefsir ilminde önemli bir yer işgal etmiş ve II. (VIII.) yüzyıldan itibaren Kur'an ilimleri arasında müstakil bir disiplin halini almıştır.

Arapça'yı fasih olarak konuşan ve çeşitli Arap kabilelerinin lehçe özelliklerini bilen Resûl-i Ekrem bazı âyetleri ve sahabenin anlayamadığı kısımları tefsir etmiş, böylece Kur'ân-ı Kerim'in ilk müfessiri olmuştur. Ancak Hz. Peygamber, kelime bilgisinden ziyade âyetlerdeki hükümleri açıklamış ve güzel ahlâkın esasları üzerinde durmuştur. İslâm'ın ilk dönemlerinde bazı sahâbiler Kur'an'da mânasına nüfuz edemedikleri kelimelerin bulunduğunu söylemişlerdir. Çok zengin bir yapıya sahip olan Arap dilinin muhtelif lehçelerine herkes vakıf olamaz. Bir insan bir dili ne kadar bilirse bilsin, her kelimenin her manasını anlayamaz. Arap diliyle indirilen Kur’an (İbrahim, 14/4; Yusuf, 12/2; Şura, 26/7; Zuhruf, 43/3) için de aynı durum söz konusudur. Nitekim Hz. Ömer, Abese süresindeki (80/31) "ebben" kelimesinin anlamını bilmediğini ifade etmiştir. (a.g.e, II, 4) İbn Abbâs da altı âyette geçen "fâtır" kelimesinin (Bk. M. F. Abdülbâkl, el-Mu'cem, "fâtır" md) mânasını, iki Arap köylüsünün bir kuyu başında tartışırken bu kelimeyi kullanmaları sayesinde öğrendiğini belirtir. (Süyütî, II, 4) Yine İbn Abbas "gıslîn" (Hâkka 69/36), "hanânen" (Meryem 19/13), "evvah" (Tevbe 9/114) ve "rakim" (Kehf 18/9) dışındaki bütün Kur'an kelimelerini bildiğini söylemiştir. (a.g.e., II, 4-5)

Âyetlerdeki garîb lafızların mânalarının tesbit edilmesine sahabe devrinden itibaren başlandığı ve bu maksatla Arap şiirine başvurulduğu anlaşılmaktadır. (a.g.e., II, 55-88) Rivayete göre, Arap şiiri hakkında geniş bilgi sahibi olan Abdullah b. Abbas şiirle istişhad faaliyetinin de ilk mümessili olmuştur. Hatta onun, Haricî reislerinden Nâfi' b. Ezrak'ın, Kur'ân-ı Kerîm'de geçen anlaşılması güç 200 kadar kelime hakkında sorduğu sorulara şiirlerden şâhidler getirerek cevaplar verdiği ve bu cevaplan ihtiva eden Mesâilü Nâfi b. el-Ezrak adlı bir de eseri bulunduğu bilinmektedir. (bk. Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, s. 153; Ali Turgut-Tefsir Usulü ve Kaynakları, s. 158)

Kur’an’da geçen ğarib kelimelere bir kaç örnek vermek gerekirse bunları şöyle sıralayabiliriz:

Sefih kelimesi Kinane lehçesinde cahil manasına gelir.

Saika kelimesi Umman lehçesinde ölüm manasına gelir.

Riczen kelimesi Tayy lehçesinde azab manasına gelir.

Bağy kelimesi Temim lehçesinde hased manasına gelir.

Siccil kelimesi Furs lehçesinde çamur manasına gelir.

Er-Rakîm kelimesi Rum lehçesinde kitap manasına gelir.

El-Yemmu kelimesi Kıbt lehçesinde deniz manasına gelir.

Tûr kelimesi Süryani lehçesinde dağ manasına gelir.

Sinîn kelimesi Nabat lehçesinde güzel manasına gelir.

El-Mühl kelimesi Berber lehçesinde kızgın yağ manasına gelir. (Ebu Ubeyd, Ğaribu’l-Kur’an; Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, s. 156)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet Editör
 
Üst