Fezâ:
Yıldızlar arasındaki geniş boşluk. Gökyüzü.
* Yer geniş olmak.
* Açık sahra.
* Saha.
* Yerde akan su.
Fezâ-yı feyz:
Feyiz sahası, feyzin fezası.
Fezâ-yı ıtlâk:
Hudutsuz gökyüzü. Nihayetsiz feza.
Fezâî:
Gökle alâkalı. Göğe âit. Geniş sahaya âit. Fezaya âit ve müteallik.
Feza':
Korku. Havf.
* Sığınma, dehalet.
* Uykuda şiddetli korku ile uyanmak.
-Fezâ:
(Efzâ) f. Artıran, ziyadeleştiren, çoğaltan (mânâlarına gelip, kelime sonlarına getirilerek birleşik kelime yapılır.) Meselâ: Can-feza : Can verici.
Hayret-feza : Çok hayret verici.
Ruh-feza : Ruh verici.
K:Yeni Lûgat
Yıldızlar arasındaki geniş boşluk. Gökyüzü.
* Yer geniş olmak.
* Açık sahra.
* Saha.
* Yerde akan su.
Fezâ-yı feyz:
Feyiz sahası, feyzin fezası.
Fezâ-yı ıtlâk:
Hudutsuz gökyüzü. Nihayetsiz feza.
Fezâî:
Gökle alâkalı. Göğe âit. Geniş sahaya âit. Fezaya âit ve müteallik.
Feza':
Korku. Havf.
* Sığınma, dehalet.
* Uykuda şiddetli korku ile uyanmak.
-Fezâ:
(Efzâ) f. Artıran, ziyadeleştiren, çoğaltan (mânâlarına gelip, kelime sonlarına getirilerek birleşik kelime yapılır.) Meselâ: Can-feza : Can verici.
Hayret-feza : Çok hayret verici.
Ruh-feza : Ruh verici.
K:Yeni Lûgat