Bütün milletlerin hayat damarı, gelecek umudu, fetihler adayı, dünya ve ahiret kurtarıcısı hak yolda olan gençliğidir.
Hak çizgide olan gencin bu kutsal sembolü yere düştüğü takdirde toplumun yaşam tarzı felç olduğu gibi ayakta durması da imkân haricidir.
Sözün kısası, insanlığın tamiri de tahribi de gençliğe bağlıdır ve hayat, gençliğin gücüyle orantılıdır.
Ne hazindir ki, bugünün gençlerinin çoğu, kendi dininden ve ecdadın müspet kültüründen utanacak kadar yabanileşmiş; dinden gelen iffet ve saygınlık vasıfları tersine çevirerek iffetin önündeki sınırı kaldırmış, büyüklere gereken saygınlık emarelerinin önüne engel koymuştur.
Evet, sokaklara ve basın- yayın organlarına baktığımız zaman âdete, şehvet heyecanının tüm gençliği sardığını, iffet perdesini yırttığını, materyalizmin sıfırladığı maneviyata sırt çevirdiğini, gençliği badirelere sürüklediğini görüyoruz.
Hatta ünlülükle şöhret kazanan bir kısım genç bayanların her çeşit şehvet manzaralarını sokağa, akrana, manşete taşıdıklarını, hayâ perdesinin tümünü yırttıklarını ve temiz genç bayanları da kendi menfur emellerinin içine çektiklerini görüyoruz.
Nasıl? Şöyle ki, ünlülük kimliğini alan bu şehvetperestler, namahrem endamı açıyor, sergiliyor ve bakireliklerini nikâhsız olarak küçük yaşta bozdurduklarını açık ilan ediyorlar. Ve kendileri, kadınlık sınırını aşarak İslam’ın iffet kültüründen uzaklaştıkları gibi temiz kızların da kendilerini taklit etme kapısını ardına kadar açıyor ve bu rezaletin medeniyet hanesinde yer aldığını aşılamaya çalışıyorlar.
“Sen istediğin gibi açılmazsan ve bakireliğini de korursan gerici ve beceriksizsin, kimse seni beğenmemiş demektir” diyerek hayâ perdesini paramparça ediyorlar.
Bu tip hareketlerin tahribat gücü düşmanın elindeki ağır silahın tahribat gücünden daha fazla olduğu halde ne yetkililer, ne de aileler bu rezaletin önüne set çekme ihtiyacını görmüyorlar. Hatta birçok anne-babalar kızlarının bu başıboşluklarıyla iftihar ediyorlar.
İşin garip tarafı şudur ki bu hatalı sollamada olanlar her yere girebiliyor, kendi hatasıyla iftihar ediyor, her mekânda hak sahibi olabiliyorlar, fakat mahrem vücutlarını sadece eşlerine gösteren tesettürlü, hürmetkâr bayanlar ise kendi kıyafetlerinden dolayı kamusal alan edebiyatıyla sınırlanıyor, arkada kalıyorlar.
İslam dışı Batı dünyasının iyiliklerini, kalkınma vesilelerini elin tersiyle iterek kötülüklerini bize ithal edenleri Allah’a ve insaflı insanlara şikâyet ediyoruz
Hak çizgide olan gencin bu kutsal sembolü yere düştüğü takdirde toplumun yaşam tarzı felç olduğu gibi ayakta durması da imkân haricidir.
Sözün kısası, insanlığın tamiri de tahribi de gençliğe bağlıdır ve hayat, gençliğin gücüyle orantılıdır.
Ne hazindir ki, bugünün gençlerinin çoğu, kendi dininden ve ecdadın müspet kültüründen utanacak kadar yabanileşmiş; dinden gelen iffet ve saygınlık vasıfları tersine çevirerek iffetin önündeki sınırı kaldırmış, büyüklere gereken saygınlık emarelerinin önüne engel koymuştur.
Evet, sokaklara ve basın- yayın organlarına baktığımız zaman âdete, şehvet heyecanının tüm gençliği sardığını, iffet perdesini yırttığını, materyalizmin sıfırladığı maneviyata sırt çevirdiğini, gençliği badirelere sürüklediğini görüyoruz.
Hatta ünlülükle şöhret kazanan bir kısım genç bayanların her çeşit şehvet manzaralarını sokağa, akrana, manşete taşıdıklarını, hayâ perdesinin tümünü yırttıklarını ve temiz genç bayanları da kendi menfur emellerinin içine çektiklerini görüyoruz.
Nasıl? Şöyle ki, ünlülük kimliğini alan bu şehvetperestler, namahrem endamı açıyor, sergiliyor ve bakireliklerini nikâhsız olarak küçük yaşta bozdurduklarını açık ilan ediyorlar. Ve kendileri, kadınlık sınırını aşarak İslam’ın iffet kültüründen uzaklaştıkları gibi temiz kızların da kendilerini taklit etme kapısını ardına kadar açıyor ve bu rezaletin medeniyet hanesinde yer aldığını aşılamaya çalışıyorlar.
“Sen istediğin gibi açılmazsan ve bakireliğini de korursan gerici ve beceriksizsin, kimse seni beğenmemiş demektir” diyerek hayâ perdesini paramparça ediyorlar.
Bu tip hareketlerin tahribat gücü düşmanın elindeki ağır silahın tahribat gücünden daha fazla olduğu halde ne yetkililer, ne de aileler bu rezaletin önüne set çekme ihtiyacını görmüyorlar. Hatta birçok anne-babalar kızlarının bu başıboşluklarıyla iftihar ediyorlar.
İşin garip tarafı şudur ki bu hatalı sollamada olanlar her yere girebiliyor, kendi hatasıyla iftihar ediyor, her mekânda hak sahibi olabiliyorlar, fakat mahrem vücutlarını sadece eşlerine gösteren tesettürlü, hürmetkâr bayanlar ise kendi kıyafetlerinden dolayı kamusal alan edebiyatıyla sınırlanıyor, arkada kalıyorlar.
İslam dışı Batı dünyasının iyiliklerini, kalkınma vesilelerini elin tersiyle iterek kötülüklerini bize ithal edenleri Allah’a ve insaflı insanlara şikâyet ediyoruz