el-Muîd
el-Muîd, ölümden sonra tekrar yaratacak olan, öldükten sonra dirilten demektir.
Mülk sûresi (67), 2: “O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır.”
“Ölüm” de “hayat” gibi bir lütuf ve nimettir dostlar. Ölümü hiç böyle düşündünüz mü?
Ölüm, zorlu hayat vazifesinden terhis olmaktır.
Ölüm, fâni hayattan bâkî olan ebedî hayata davet olunmanın adıdır.
Ölüm, bu dünya zindanından kurtulup, o tek dostun “rahmet” sarayına kabul edilişin başlangıcıdır.
Nasıl ki, dünyaya geliş, yani “hayat” bir takdirle ve hak ile yaratılmıştır; dünyadan gidiş de bir hikmetle ve tedbirle olur dostlar.
Muhteşem yaradılış senaryosunun üçüncü perdesidir ölüm.
Ölüm sahnesi, toprak altında açılır seyredenlere.
Bu perde, gayb âleminin seyircileri tarafından ibretle seyredilir.
Tâ-Hâ sûresi (20), 55: “Sizi yerden (topraktan) yarattık, yine (ölümünüzden sonra) ona döndüreceğiz. Hem de ondan sizi bir kere daha çıkaracağız.”
Kışın gelişi, baharın müjdecisidir dostlar. Kış gelince bütün çiçekler, yapraklar, çekirdekler ölür, toprağa karışır. Toprak altında gözlerimizden gizlenmiş
muhteşem bir laboratuar vardır. Çiçeklerin kalıntıları, bu laboratuarda yoğrularak, bir sonraki baharda birbirinden güzel nakışlı çiçekler, birbirinden leziz
meyveler olarak yine topraktan başlarını çıkarır.
Ölüm de böyledir dostlar... Dünya kışından, ahiret baharına uyanışın adıdır ölüm! Toprağa giden her can, bâkî âleme açılan bir sümbüle benzer. Marifet, koku
saçmaktır etrafa. Marifet, güzelliklerle donanıp, güzellikler taşımaktır ötelere.
Enbiyâ sûresi (21), 35: “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak şer ile de hayır ile de deniyoruz. Hepiniz de sonunda Bize döndürüleceksiniz.”
Rûm sûresi (30), 19: “O, ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır ve toprağa ölümünden sonra hayat verir. Sizler de işte öyle çıkarılacaksınız.”
Bu âyette, öldükten sonra dirilmenin hiç de öyle akıl almaz bir şey olmadığı belirtilerek, yeryüzündeki yenilenme olaylarına işaret edilir... Kupkuru
topraktan ve kurumuş ağaçlardan yemyeşil bitkiler, rengârenk çiçekler ve çeşit çeşit meyveler çıkaran ilâhi kudret için, yoktan var ettiği insanı, tekrar
diriltmesi hiç de zor değildir.
Sayısız, “bâ’sü ba’del mevt” hadisesinin yaşandığı yeryüzüne, bir kez ibretle bakmak bile, Allah’ın kudretini kavramak için yeterli olacaktır dostlarım.
el-Muîd, ölümden sonra tekrar yaratacak olan, öldükten sonra dirilten demektir.
Mülk sûresi (67), 2: “O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır.”
“Ölüm” de “hayat” gibi bir lütuf ve nimettir dostlar. Ölümü hiç böyle düşündünüz mü?
Ölüm, zorlu hayat vazifesinden terhis olmaktır.
Ölüm, fâni hayattan bâkî olan ebedî hayata davet olunmanın adıdır.
Ölüm, bu dünya zindanından kurtulup, o tek dostun “rahmet” sarayına kabul edilişin başlangıcıdır.
Nasıl ki, dünyaya geliş, yani “hayat” bir takdirle ve hak ile yaratılmıştır; dünyadan gidiş de bir hikmetle ve tedbirle olur dostlar.
Muhteşem yaradılış senaryosunun üçüncü perdesidir ölüm.
Ölüm sahnesi, toprak altında açılır seyredenlere.
Bu perde, gayb âleminin seyircileri tarafından ibretle seyredilir.
Tâ-Hâ sûresi (20), 55: “Sizi yerden (topraktan) yarattık, yine (ölümünüzden sonra) ona döndüreceğiz. Hem de ondan sizi bir kere daha çıkaracağız.”
Kışın gelişi, baharın müjdecisidir dostlar. Kış gelince bütün çiçekler, yapraklar, çekirdekler ölür, toprağa karışır. Toprak altında gözlerimizden gizlenmiş
muhteşem bir laboratuar vardır. Çiçeklerin kalıntıları, bu laboratuarda yoğrularak, bir sonraki baharda birbirinden güzel nakışlı çiçekler, birbirinden leziz
meyveler olarak yine topraktan başlarını çıkarır.
Ölüm de böyledir dostlar... Dünya kışından, ahiret baharına uyanışın adıdır ölüm! Toprağa giden her can, bâkî âleme açılan bir sümbüle benzer. Marifet, koku
saçmaktır etrafa. Marifet, güzelliklerle donanıp, güzellikler taşımaktır ötelere.
Enbiyâ sûresi (21), 35: “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak şer ile de hayır ile de deniyoruz. Hepiniz de sonunda Bize döndürüleceksiniz.”
Rûm sûresi (30), 19: “O, ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır ve toprağa ölümünden sonra hayat verir. Sizler de işte öyle çıkarılacaksınız.”
Bu âyette, öldükten sonra dirilmenin hiç de öyle akıl almaz bir şey olmadığı belirtilerek, yeryüzündeki yenilenme olaylarına işaret edilir... Kupkuru
topraktan ve kurumuş ağaçlardan yemyeşil bitkiler, rengârenk çiçekler ve çeşit çeşit meyveler çıkaran ilâhi kudret için, yoktan var ettiği insanı, tekrar
diriltmesi hiç de zor değildir.
Sayısız, “bâ’sü ba’del mevt” hadisesinin yaşandığı yeryüzüne, bir kez ibretle bakmak bile, Allah’ın kudretini kavramak için yeterli olacaktır dostlarım.