el-Kahhâr, yenilmeyen, yegâne galip gelen, güç sahibi, her şeye istediğini yapacak sûrette gâlip ve hâkim olan demektir.
En’âm sûresi (6), 18: “O, kullarının üstünde tam hâkimdir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.”
İnsanoğlunu yaratan, ona ruhen ve bedenen en mükemmel şekli veren, takdir ettiği belli bir ömür süresince yaşatan ve sonra da öldürerek, kendi katına alacak olan Allah, kulunun kendisini tanıması ve kulluğunu tam anlamıyla yapabilmesi için. Hz. Âdem’den bu yana peygamberler ve kitaplar göndererek, insanlara mesajını ulaştırmıştır.
Allah’ın son kitabı ve bozulmamış tek vahyi olan Kur’ân-ı Kerîm’in büyük bir bölümünü “geçmiş kavimlerin haberleri” oluşturur dostlar!
Böylece, vahyin ilk muhatabı olan Habîb-i kibriyâsını teselli eder O Yüce Dost! “Üzülme Habibim, senden önceki ümmetler de peygamberlerini yalanladılar, üzüldüler hepsi de! Ama sen, onları hidayete ulaştıracak olan, Sen değilsin! Sen, onları sadece korkutmak, haber vermek için gönderildin!” buyurur, Sevgili Peygamberine.
Vahyin son muhatabı olan, biz ahir zaman ümmetine de geçmiş nesillerin akıbetlerini bildirerek, ders almamızı ve hakkında şüphe olmayan gün gelmeden önce, amellerimizi düzelterek, kulluk bilinci içinde yaşamamızı diler, Yüce Yaradan!
O Kahhâr’dır dostlar!
Kendisine inanmayıp, âyetlerinden yüz çevirenleri Kahhâr ismiyle cezalandırandır O!
Hz. Mûsa ve kavmini, Firavun’un zulmünden kurtarıp, Firavun ve yandaşlarını suya gark eden, nesillerini kesen ve onların dünyada bıraktıkları zenginliklere, “inananları” mirasçı kılandır O!
Duhân sûresi (44), 29: “Gök ve yer onların üzerine ağlamadı. Onlara mühlet de verilmedi.”
Bu dünya, birbirinden güzel insanları da ağırladı, sayısız zalimleri de ağırladı dostlar! Dünya, o müstekbir, acımasız, vahye yüz çevirmiş insanların azgınlıkları ile kirlenmeye başladıkça, Allah’ın “Kahhâr” ismi imdada yetişir ve dünyayı o zulümlerden temizleyerek, yeniden yaşanır hale getirir! Tarih, bunun örnekleri ile doludur.
950 yıl irşad vazifesini sürdüren Hz. Nûh ile alay eden kavminin anlatıldığı Nûh sûresi’nde, Hazreti Nûh’un halini Rabbine arz edişi şöyle anlatılır dostlar;
Nûh sûresi (71), 5, 6: “Nûh dedi ki: “Ey Rabbim! Ben kavmimi gece gündüz davet ettim.” “Fakat benim çağırmam, onların sadece kaçmalarını artırdı.”
Nûh sûresi (71), 26, 27: “Nûh dedi ki: “Yeryüzünde kâfirlerden bir tek kişi bırakma.” “Zira sen onları bırakırsan kullarını yoldan çıkarırlar ve sadece ahlâksız ve kâfir çocuklar doğururlar.”
Ve Allah’ın helâki yetişti dostlar!
Gökler ve yerler Allah’ın emriyle tüm sularını boşalttı, tufan gerçekleşti!
“el-Kahhâr”dır. O!
950 yıllık irşada cevap vermeyen, âlî bir peygamber ile alay eden, ona tuzaklar kuran, insanları putlara tapmaya davet edenler için “Kahhâr” ismiyle mukabelede bulunan Tek Hükümdardır O!
Cenneti “lûtfuyla”, cehennemi “kahrıyla” yaratandır O!
Şu kısacık ömrümüzde ne ibret verici olaylarla karşılaşırız dostlar! Nice insanlar görürüz, suçludur, katildir, ama insanların kendi elleriyle kurdukları düzendeki bozukluklar ve boşluklar sayesinde, ceza görmezler de, bir de üstüne üstlük, ellerini kollarını sallayarak, gezerler toplum içinde. Paranın “put” olduğu ortamlarda bu kimselerin, zorbalıklarıyla insanları tesirsiz kıldıklarına şahit oluruz. Ve o zaman içimizden, “İyi ki cehennemi yarattın Allah’ım! İyi ki mizan kurulacak ve herkes tüm yaptıklarından sorguya çekilecek!” deriz, dostlar!
Dünyada yaşadığımız pek çok olayı, O’nun “Kahhâr” ismine havale eder ve “İyi ki varsın Allah’ım!” diye, serinleriz imanlarımızla.
Biz, Hz. Muhammed’in (s.a.s.) ümmetiyiz. Bütün eksikliklerimize, Asr-ı Saadet’ten kopukluğumuza rağmen, isyanlarımızın cezasını, diğer ümmetler gibi helâk olunarak çekmeyeceğimizin müjdesi ile müjdelenmişiz! Ama bize düşen, Rabbimizin “Kahhâr” ismindeki kudreti bilmek, O’na kullukta kusur etmemektir!
Bize düşen, O’nu tek bilip, hayatımızı, inançlarımızı “şirk”ten temizlemektir.
Ra’d sûresi (13), 16: “De ki: “Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?” De ki: “Allah’tır”. De ki: “Allah’tan başkalarını, o kendi kendilerine ne bir fayda, ne de bir zarar verme gücüne sahip olmayan dostlar mı ediniyorsunuz?” De ki: “Hiç kör ile gören bir olur mu? Hiç karanlıklarla aydınlık bir olur mu?” Yoksa Allah’a, O’nun gibi yaratan birtakım ortaklar buldular da, bu yaratış kendilerince birbirine benzer mi göründü? De ki: “Allah, her şeyi yaratandır. O, birdir. Her şeye üstün ve kahredicidir.”
Ey Kahhâr olan Rabbim!
Sana inanıyor ve iman ediyorum! Bu inancımla, Kahhâr ismine iltica ediyor ve sana, bu isminin tecellileriyle, yaşamıma şekil vermen için dua ediyorum.
Yeryüzündeki azılı şakîleri, Kahhâr isminle helâk ettiğin gibi, benim ruh ve beden ülkemin azılı şakîsi olan nefsimi, yıllardır başımın belâsı olan şeytanımı, Kahhâr isminle kahreyle Rabbim!
Nazargâhın olan kalbimi perişan eden, Rabbânî tecellileri almamı engelleyen mâsivâdan Kahhâr isminle kurtar beni ya Rabbi!
Ufkumu saran karanlıkları ve zulmeti “Kahhâr” isminle kaldırıp, ruh dünyamı aydınlıklara gark et Allah’ım!
Sen, Yüceler Yücesi Rabbim! Sen dilersen, kalbimi, zâtının nurlarını alacak şekilde temizler, nefsimin ıslâhını kolaylaştırır, aklımı, mirâcıma Burak eylersin! Sana inanıyor ve isimlerinle sana dua ediyorum Rabbim! Beni bana bırakma! Tut ellerimi Rabbim!
Son nefesime dek… Sana varıncaya dek inşaallah!
En’âm sûresi (6), 18: “O, kullarının üstünde tam hâkimdir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.”
İnsanoğlunu yaratan, ona ruhen ve bedenen en mükemmel şekli veren, takdir ettiği belli bir ömür süresince yaşatan ve sonra da öldürerek, kendi katına alacak olan Allah, kulunun kendisini tanıması ve kulluğunu tam anlamıyla yapabilmesi için. Hz. Âdem’den bu yana peygamberler ve kitaplar göndererek, insanlara mesajını ulaştırmıştır.
Allah’ın son kitabı ve bozulmamış tek vahyi olan Kur’ân-ı Kerîm’in büyük bir bölümünü “geçmiş kavimlerin haberleri” oluşturur dostlar!
Böylece, vahyin ilk muhatabı olan Habîb-i kibriyâsını teselli eder O Yüce Dost! “Üzülme Habibim, senden önceki ümmetler de peygamberlerini yalanladılar, üzüldüler hepsi de! Ama sen, onları hidayete ulaştıracak olan, Sen değilsin! Sen, onları sadece korkutmak, haber vermek için gönderildin!” buyurur, Sevgili Peygamberine.
Vahyin son muhatabı olan, biz ahir zaman ümmetine de geçmiş nesillerin akıbetlerini bildirerek, ders almamızı ve hakkında şüphe olmayan gün gelmeden önce, amellerimizi düzelterek, kulluk bilinci içinde yaşamamızı diler, Yüce Yaradan!
O Kahhâr’dır dostlar!
Kendisine inanmayıp, âyetlerinden yüz çevirenleri Kahhâr ismiyle cezalandırandır O!
Hz. Mûsa ve kavmini, Firavun’un zulmünden kurtarıp, Firavun ve yandaşlarını suya gark eden, nesillerini kesen ve onların dünyada bıraktıkları zenginliklere, “inananları” mirasçı kılandır O!
Duhân sûresi (44), 29: “Gök ve yer onların üzerine ağlamadı. Onlara mühlet de verilmedi.”
Bu dünya, birbirinden güzel insanları da ağırladı, sayısız zalimleri de ağırladı dostlar! Dünya, o müstekbir, acımasız, vahye yüz çevirmiş insanların azgınlıkları ile kirlenmeye başladıkça, Allah’ın “Kahhâr” ismi imdada yetişir ve dünyayı o zulümlerden temizleyerek, yeniden yaşanır hale getirir! Tarih, bunun örnekleri ile doludur.
950 yıl irşad vazifesini sürdüren Hz. Nûh ile alay eden kavminin anlatıldığı Nûh sûresi’nde, Hazreti Nûh’un halini Rabbine arz edişi şöyle anlatılır dostlar;
Nûh sûresi (71), 5, 6: “Nûh dedi ki: “Ey Rabbim! Ben kavmimi gece gündüz davet ettim.” “Fakat benim çağırmam, onların sadece kaçmalarını artırdı.”
Nûh sûresi (71), 26, 27: “Nûh dedi ki: “Yeryüzünde kâfirlerden bir tek kişi bırakma.” “Zira sen onları bırakırsan kullarını yoldan çıkarırlar ve sadece ahlâksız ve kâfir çocuklar doğururlar.”
Ve Allah’ın helâki yetişti dostlar!
Gökler ve yerler Allah’ın emriyle tüm sularını boşalttı, tufan gerçekleşti!
“el-Kahhâr”dır. O!
950 yıllık irşada cevap vermeyen, âlî bir peygamber ile alay eden, ona tuzaklar kuran, insanları putlara tapmaya davet edenler için “Kahhâr” ismiyle mukabelede bulunan Tek Hükümdardır O!
Cenneti “lûtfuyla”, cehennemi “kahrıyla” yaratandır O!
Şu kısacık ömrümüzde ne ibret verici olaylarla karşılaşırız dostlar! Nice insanlar görürüz, suçludur, katildir, ama insanların kendi elleriyle kurdukları düzendeki bozukluklar ve boşluklar sayesinde, ceza görmezler de, bir de üstüne üstlük, ellerini kollarını sallayarak, gezerler toplum içinde. Paranın “put” olduğu ortamlarda bu kimselerin, zorbalıklarıyla insanları tesirsiz kıldıklarına şahit oluruz. Ve o zaman içimizden, “İyi ki cehennemi yarattın Allah’ım! İyi ki mizan kurulacak ve herkes tüm yaptıklarından sorguya çekilecek!” deriz, dostlar!
Dünyada yaşadığımız pek çok olayı, O’nun “Kahhâr” ismine havale eder ve “İyi ki varsın Allah’ım!” diye, serinleriz imanlarımızla.
Biz, Hz. Muhammed’in (s.a.s.) ümmetiyiz. Bütün eksikliklerimize, Asr-ı Saadet’ten kopukluğumuza rağmen, isyanlarımızın cezasını, diğer ümmetler gibi helâk olunarak çekmeyeceğimizin müjdesi ile müjdelenmişiz! Ama bize düşen, Rabbimizin “Kahhâr” ismindeki kudreti bilmek, O’na kullukta kusur etmemektir!
Bize düşen, O’nu tek bilip, hayatımızı, inançlarımızı “şirk”ten temizlemektir.
Ra’d sûresi (13), 16: “De ki: “Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?” De ki: “Allah’tır”. De ki: “Allah’tan başkalarını, o kendi kendilerine ne bir fayda, ne de bir zarar verme gücüne sahip olmayan dostlar mı ediniyorsunuz?” De ki: “Hiç kör ile gören bir olur mu? Hiç karanlıklarla aydınlık bir olur mu?” Yoksa Allah’a, O’nun gibi yaratan birtakım ortaklar buldular da, bu yaratış kendilerince birbirine benzer mi göründü? De ki: “Allah, her şeyi yaratandır. O, birdir. Her şeye üstün ve kahredicidir.”
Ey Kahhâr olan Rabbim!
Sana inanıyor ve iman ediyorum! Bu inancımla, Kahhâr ismine iltica ediyor ve sana, bu isminin tecellileriyle, yaşamıma şekil vermen için dua ediyorum.
Yeryüzündeki azılı şakîleri, Kahhâr isminle helâk ettiğin gibi, benim ruh ve beden ülkemin azılı şakîsi olan nefsimi, yıllardır başımın belâsı olan şeytanımı, Kahhâr isminle kahreyle Rabbim!
Nazargâhın olan kalbimi perişan eden, Rabbânî tecellileri almamı engelleyen mâsivâdan Kahhâr isminle kurtar beni ya Rabbi!
Ufkumu saran karanlıkları ve zulmeti “Kahhâr” isminle kaldırıp, ruh dünyamı aydınlıklara gark et Allah’ım!
Sen, Yüceler Yücesi Rabbim! Sen dilersen, kalbimi, zâtının nurlarını alacak şekilde temizler, nefsimin ıslâhını kolaylaştırır, aklımı, mirâcıma Burak eylersin! Sana inanıyor ve isimlerinle sana dua ediyorum Rabbim! Beni bana bırakma! Tut ellerimi Rabbim!
Son nefesime dek… Sana varıncaya dek inşaallah!
Moderatörün son düzenlenenleri: