el-Habîr

out of whack

© ◄ Ayarsız..! ►
Forum Administrator
el-Habîr

imaj%20(32).jpg


el-Habîr, her şeyin iç yüzünden, gizli taraflarından haberdar olan, olanları ve olacakları en iyi şekilde bilen, mülkünde olup biten her şeyden haberdar olan demektir.
Hucurât sûresi (49), 18: “Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını (görülmeyen esrarını) bilir. Allah yaptıklarınızı görendir.”
Bu ismi bilmek, bu ismin inceliklerine vâkıf olabilmek, insanın hayatına, muhteşem bir kulluk bilincini getirir; onun, ahirette ebedî hayatına en güzel şekilde hazırlanmasına vesile olur.
Yüce Allah, zamandan ve mekândan münezzeh olarak, zaman ve mekânın kapsadığı her şeyi, kâinatta, geçmişten geleceğe kadar olmuş ve olacakların tümünü bilir; Hz. Âdem’den kıyamete kadar gelecek bütün insanların da hayatlarının başlangıcından ölümlerine dek neler yaptığından ve neler yapacaklarından haberdardır. Sadece, amellere dökülenler değil; akıllardan geçenlerden, sinelerin sakladıklarından da haberdar olandır O!
Bu ismi, bütün detaylarıyla anlamaya çalışan kul, ruhunun büyük bir güven ve huzurla dolduğuna şahit olur. Çünkü Yüce Allah, daima yanındadır, ne yapmak istiyorsa bilmektedir, kendisine yapılabilecek her şeyden haberdardır ve kulunu korumakta, onu muhafaza altında tutmaktadır.
Mâide sûresi (5), 7: “Allah’ın, üzerinizdeki nimetini ve “İşittik, itaat ettik” dediğinizde sizden aldığı ve kendisiyle sizi bağladığı ahdini hatırlayın. Allah’tan korkun, çünkü Allah göğüslerin özünü çok iyi bilir.”
Bütün vazifemiz, “elest” meclisinde verdiğimiz sözü ispat için geldiğimiz şu geçici dünyada, sözümüzü ve sevgimizi ispat etmektir dostlar! “Kulluk” bu demek! Bir ağacın altında birkaç vakit oyalanmak ve bu ağacın gölgesinden kısa bir süre istifade etmek kadar kısa olan dünya hayatını salih amellerle doldurabilmek bütün gaye.
Hucurât sûresi (49), 13: “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstününüz O’ndan en çok (yanlış yapmaktan korkarak) korunanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdar olandır.”
Dünya hayatı, insan ilişkilerini de beraberinde getirir. Toplum hayatında, her konuda, ölçüyü Kur’ân-ı Kerîm’den ve sünnetten alarak yaşamalı, kul hakkına çok riâyet etmeli, amellerimizden Rabbimizin haberdar olduğunu unutmamalıyız dostlar!
Ahzâb sûresi (33), 34: : “Oturun da evlerinizde okunan Allah’ın âyetlerini ve hikmeti (Sünnet’i) anıp düşünün. Şüphe yok ki Allah Latîf’tir (lûtuf sahibidir) ve her şeyden haberdardır.”
el-Habîr’dir O!
Kuluna, Kur’ân-ı Kerîm ile hitabeden, yol gösteren ve onun iki cihanda da mutlu olmasını isteyen Rahmân, Rahîm, Habîr ve Alîm olandır O!
Kulunun cenneti kazanmasına sebepler hazırlayan, ona rızıklar veren, verdiği nimetlerle infak yollarını açarak, kulunun üzerine hoşnutluğunu ve rızasını yağdırandır O!
Veren de O! Verdiren de O!
Rızkı verip yediren, giydiren de O! İhtiyaç sahipleri yaratıp, kuluna infak ettiren de O! Yaptığın, yapacağın her şeyi bilen, yüreğine, beynine, ameline hükmeden, sonra da yaptıklarından hoşnut olup, seni seven de O, sevdiren de O!
Lokmân sûresi (31), 16: “(Lokmân, öğütlerine devamla şöyle söylemişti) “Ey yavrucuğum, yaptığın (iş, iyilik ve kötülük) bir hardal tanesi kadar bile olsa ve bu bir kayanın içinde bile olsa veyahut göklerde ya da yerin derinliklerinde bile bulunsa, yine de Allah onu, karşına getirir. Doğrusu Allah, Latîf’tir (en ince işleri görüp bilmektedir) ve her şeyden haberdardır!”
Bu ne muhteşem âyet! Bu âyeti bilen, hayırda yorulur mu? Bunu bilen, hiç kötülük işler mi? Kullarına yol gösterişteki enginliğe bakın dostlar! “Haberdar” oluşun sınırlarına, enginliğine, derinliğine bakın!
el-Habîr olandır O!
Kullarının her yaptığını bilendir O Yüce Yaradan!
Yarışmalıyız dostlar! İyiliklerde yarışmalıyız! Salih amelleri bilip uygulamada yarışmalıyız. İki Cihan Serveri Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.): “(Kâmil) mü’min, cennete varıncaya dek hayrı (ilmi) dinlemeye doymaz” buyuruyor. (Tirmizî, İlim, 19.)
Hayırlarda yarışmalıyız! Her şeyden haberdar olan Rabbimiz görüyor, insanlardan hiçbir şey beklemeden, sadece O’nun “rızası” için hayırda yarışmalıyız…
Bakara sûresi (2), 271: “Sadakaları açıkça verirseniz o, ne iyi olur; yok eğer onları gizler de fakirlere öyle verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızın birçoğunun bağışlanmasına sebep olur. Bilin ki, Allah, her ne yaparsanız hepsinden haberdardır.”
Haşr sûresi (59), 18: “Ey inananlar, Allah’tan korkun ve kişi, yarın için ne (yapıp) gönderdiğine baksın. Allah’tan korkun; çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”
Ey Yüceler Yücesi, ey kalbimin, bedenimin ve aklımın tek yöneticisi olan Rabbim!
Lokmân sûresinin (31), 34’üncü âyetinde: “Şüphesiz ki, kıyamet saatinin bilgisi Allah yanındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde ne varsa (erkek veya dişi oluşunu, renk ve özelliklerini) O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini de bilemez. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır.” buyuran Rabbim. Seni düşünüp acizliğimi itiraf ediyorum.
Mücâdele sûresinin (58), 7’inci âyetinde: “Göklerde ve yerde olanları, Allah’ın bildiğini görmüyor musunuz? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O’dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O’dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlak O, onlarla beraberdir. Sonra kıyamet günü onlara yaptıklarını haber verecektir. Doğrusu Allah, her şeyi bilendir.” buyurarak, bütün varlığımı, idrak edebildiğim tüm yön kavramları ile sarmalıyor, her yerde kendi varlığını hissettiriyorsun.
Seni düşünüp, aczimi itiraf ediyorum Rabbim! Seni düşünüp, “büyüklüğünü” idrake çalışıyorum! Seni düşünüp Senin gibi Yüce bir Yaradan’a “kul olma” şerefine nail olmanın getirdiği yükümlülüğü düşünüp eriyorum Allah’ım! Âcizim...
Ben, bilmekten âcizim. Sen, beni rızanı kazandıracak amellere yönelt!
“Kabirlerde bulunanlar diriltilip dışarı atıldığı ve kalplerde gizlenenler ortaya konulduğu gün, o zaman insanlar, hallerinin ne olacağını düşünmezler mi? Şüphesiz Rableri olan Allah o gün onlardan tamamıyla haberdardır.” (Âdiyât sûresi (100), 9-11.) buyurduğun gün geldiğinde, amel defterleri açılıp içindekiler bir bir sorulduğunda, beni, “Sen, ölümsüz ve daima diri olan Allah’a güvenip dayan. O’nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından haberdar olarak O yeter.” (Furkân sûresi (25), 58.) âyetiyle yaşayan, onun gölgesine sığınarak, Senden bağışlanma dileyen ve affından hiç ümit kesmeyen kullarından eyle Rabbim!
Kapında Sana yalvarıyorum.
Ben, kulum, âcizim, eksik ve de kusurlarla doluyum! Senden başka “kapım” mı var ki gideyim? Ben, her an sendeleyebilir, tökezleyebilirim! Senden başka “el tutanım” mı var ki ellerimi uzatayım? Ben, sevgine, sarmalamana muhtacım! Senden başka “dostum!” mu var ki beni sevsin umayım? Ey, el-Habîr olan Allah’ım Ey, sinelerin özünü bilen Rabbim!
Bizleri, “Habîr” isminle “varlığından” haberdar eyle! Seni bilmekteki gayretlerimizi indinde makbul eyle! Amellerimizi rızana yönelik eyle!
Biz, neyin nasıl sonuçlanacağını bilemeyiz. Sen, sonsuz kudretin ve ilminle yüreğimizdekileri bilişinle, rızan ile başladığımız her işi hayırla bitirmeyi nasip eyle! Ve son nefeste sana, en güzel kelimenle ve de isimlerini ana ana kavuşmayı nasip eyle! Âmîn.
 
Üst