el-Ğafûr
el-Ğafûr, kulların günahlarını affederek örten, suçlarından ve hatalarından vazgeçip bağışlayan, mağfireti çok, af edişi sonsuz olan demektir.
“Ğafûr” ism-i şerifi, Kur’ân-ı Kerîm’de en çok geçen isimlerden biri olup, 20 âyette tek başına; 71 âyette de “Rahîm” ismi ile birlikte olmak üzere, toplam 91 âyette kullanılmıştır.
Ğafûr isminin, dikkati çekecek şekilde Rahîm ismiyle birlikte, “Ğafûrun Rahîmun” olarak gelişi, O Yüceler Yücesinden, kullarının üzerine yağan rahmet sağanaklarının eseridir dostlarım!
el-Ğafûr’dur O!
İsrâ sûresi (17), 25: “Rabbiniz içinizdekini en iyi bilendir. Eğer iyi kimseler olursanız elbette O, (Allah), tevbe eden (Kendisine dönen) kimseleri gerçekten bağışlayıcıdır.”
Kehf sûresi (18), 58: “Bununla beraber rahmet sahibi olan Rabbin çok bağışlayıcıdır (tevbe eden kullarına rahmeti boldur). Eğer Allah, işledikleri günahlar yüzünden onları hemen cezalandıracak olsaydı, onlara hemen azab ederdi. Fakat onlara vaad edilen bir zaman vardır ki, o geldiğinde Allah’ın azabından bir kurtuluş yeri bulamazlar.”
Fâtır sûresi (35), 45: “Bununla beraber Allah, insanları kazandıkları (günahlar) yüzünden hemen yakalayıverseydi, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belli bir süreye kadar erteliyor. Nihayet ecelleri gelince (gereğini yapar). Şüphe yok ki Allah, kullarını görmektedir.”
O, bağışı sonsuz, “affı” nihayetsiz olandır.
Bürûc sûresi (85), 14: “O, çok bağışlayandır, çok sevendir!”
Affın tek kaynağı, sevginin tek adresidir O, dostlarım.
Fâtır sûresi (35), 29, 30: “Allah’ın kitabını okuyan, namazı kılan ve kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık olarak verenler, kesinlikle batma ihtimali olmayan bir ticaret umarlar. Çünkü Allah, onların mükâfatlarını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir. Şüphesiz O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir.”
el-Ğafûr’dur O!
Kulunu bağışlayan, kucaklayan, sarmalayandır O! Kullarının da “affedici”, “bağışlayıcı” olmasını ister O Yüce Yaradan dostlar!
Tegâbûn sûresi (64), 14: “Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz (hoş görür) ve bağışlarsanız, bilin ki Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir.”
Şûrâ sûresi (42), 37: “Onlar (iman edenler), büyük günahlardan ve hayâsızlıktan kaçınırlar. Onlar öfkelendikleri zaman da kusurları bağışlarlar.”
A’râf sûresi (7), 199: “Sen yine de affa sarıl, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.”
Şûrâ sûresi (42), 43: “Her kim de sabreder ve kusuru bağışlarsa, işte bu elbette azmedilecek işlerdendir.”
Taif dönüşü arz titremişti. Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) mübarek ayakları kanlar içinde kalmıştı. Bu durumda dahi “Rahmet Peygamberi” Muhammed Mustafa (s.a.s.):
“Allah’ım, zayıflığımı, acizliğimi ve insanlarla başa çıkamayışımı Sana şikâyet ediyorum!” demişti. Bu esnada Hz. Cebrail gelip,
-“Allah Tealâ, milletinin sana ne yaptığını biliyor. “Habibim dilerse, dağlar meleğini gönderip Taiflileri yok ederim.” buyuruyor, demişti.
O, sevgi ve merhamet dolu çehresini ötelere döndürüp,
-“Allah beni, âlemlere rahmet olarak gönderdi. Allah’ım! Onları affet!” İnşallah, yıllar sonra da olsa, onların arasından Sana kulluk eden, Sana ortak koşmayan bir nesil çıkar” diye dua etmişti. (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 7; Müslim, Cihâd, 111.)
Ey Allah’ım! “Rahmet Peygamberi”nin yüzü suyu hürmetine, bizleri, “birbirini bağışlayan”, Gül Nebi’nin ahlâkıyla ahlâklanan, birbirlerinin kusurlarını örten, kusur araştırmayan, “Merhamet edenlere Rahmân merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet ediniz ki göktekiler de size merhamet etsin.” (Tirmizî, Birr, 16; Ebû Dâvûd; Edeb, 66.) buyruğuna uyarak yaşayan kullardan eyle. Bizi, vakit namazlardan sonra bağışlanan,“Kim bir müslümanı (n aybını) örterse, Allah da o kimsenin dünya ve âhiret (ayıbını) örter.” (Müslim, Zikr, 38; İbn Mâce, Mukaddime, 17.) hadîs-i şerîfinin ışığında, birbirini “setreden” dostlardan eyle Allah’ım!
Rabbim! Üzerimize “Ğafûr” isminin tecellilerini yağdır; bizleri “bağışlamayı” bildiği için, bağışlanmaya hak kazananlardan eyle...
“Ey Âdemoğlu! Sen Bana dua ettiğin ve benden affını umduğun süre, işlediğin günahlar ne kadar çok olursa olsun, onların büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım!” buyuran Rabbim! (Tirmizî, Deavât, 106.)
Ey Allah’ım! Bizi, Sana “kul” olmaya layık olanlardan eyle. Âmîn.
el-Ğafûr, kulların günahlarını affederek örten, suçlarından ve hatalarından vazgeçip bağışlayan, mağfireti çok, af edişi sonsuz olan demektir.
“Ğafûr” ism-i şerifi, Kur’ân-ı Kerîm’de en çok geçen isimlerden biri olup, 20 âyette tek başına; 71 âyette de “Rahîm” ismi ile birlikte olmak üzere, toplam 91 âyette kullanılmıştır.
Ğafûr isminin, dikkati çekecek şekilde Rahîm ismiyle birlikte, “Ğafûrun Rahîmun” olarak gelişi, O Yüceler Yücesinden, kullarının üzerine yağan rahmet sağanaklarının eseridir dostlarım!
el-Ğafûr’dur O!
İsrâ sûresi (17), 25: “Rabbiniz içinizdekini en iyi bilendir. Eğer iyi kimseler olursanız elbette O, (Allah), tevbe eden (Kendisine dönen) kimseleri gerçekten bağışlayıcıdır.”
Kehf sûresi (18), 58: “Bununla beraber rahmet sahibi olan Rabbin çok bağışlayıcıdır (tevbe eden kullarına rahmeti boldur). Eğer Allah, işledikleri günahlar yüzünden onları hemen cezalandıracak olsaydı, onlara hemen azab ederdi. Fakat onlara vaad edilen bir zaman vardır ki, o geldiğinde Allah’ın azabından bir kurtuluş yeri bulamazlar.”
Fâtır sûresi (35), 45: “Bununla beraber Allah, insanları kazandıkları (günahlar) yüzünden hemen yakalayıverseydi, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belli bir süreye kadar erteliyor. Nihayet ecelleri gelince (gereğini yapar). Şüphe yok ki Allah, kullarını görmektedir.”
O, bağışı sonsuz, “affı” nihayetsiz olandır.
Bürûc sûresi (85), 14: “O, çok bağışlayandır, çok sevendir!”
Affın tek kaynağı, sevginin tek adresidir O, dostlarım.
Fâtır sûresi (35), 29, 30: “Allah’ın kitabını okuyan, namazı kılan ve kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık olarak verenler, kesinlikle batma ihtimali olmayan bir ticaret umarlar. Çünkü Allah, onların mükâfatlarını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir. Şüphesiz O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir.”
el-Ğafûr’dur O!
Kulunu bağışlayan, kucaklayan, sarmalayandır O! Kullarının da “affedici”, “bağışlayıcı” olmasını ister O Yüce Yaradan dostlar!
Tegâbûn sûresi (64), 14: “Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz (hoş görür) ve bağışlarsanız, bilin ki Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir.”
Şûrâ sûresi (42), 37: “Onlar (iman edenler), büyük günahlardan ve hayâsızlıktan kaçınırlar. Onlar öfkelendikleri zaman da kusurları bağışlarlar.”
A’râf sûresi (7), 199: “Sen yine de affa sarıl, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.”
Şûrâ sûresi (42), 43: “Her kim de sabreder ve kusuru bağışlarsa, işte bu elbette azmedilecek işlerdendir.”
Taif dönüşü arz titremişti. Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) mübarek ayakları kanlar içinde kalmıştı. Bu durumda dahi “Rahmet Peygamberi” Muhammed Mustafa (s.a.s.):
“Allah’ım, zayıflığımı, acizliğimi ve insanlarla başa çıkamayışımı Sana şikâyet ediyorum!” demişti. Bu esnada Hz. Cebrail gelip,
-“Allah Tealâ, milletinin sana ne yaptığını biliyor. “Habibim dilerse, dağlar meleğini gönderip Taiflileri yok ederim.” buyuruyor, demişti.
O, sevgi ve merhamet dolu çehresini ötelere döndürüp,
-“Allah beni, âlemlere rahmet olarak gönderdi. Allah’ım! Onları affet!” İnşallah, yıllar sonra da olsa, onların arasından Sana kulluk eden, Sana ortak koşmayan bir nesil çıkar” diye dua etmişti. (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 7; Müslim, Cihâd, 111.)
Ey Allah’ım! “Rahmet Peygamberi”nin yüzü suyu hürmetine, bizleri, “birbirini bağışlayan”, Gül Nebi’nin ahlâkıyla ahlâklanan, birbirlerinin kusurlarını örten, kusur araştırmayan, “Merhamet edenlere Rahmân merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet ediniz ki göktekiler de size merhamet etsin.” (Tirmizî, Birr, 16; Ebû Dâvûd; Edeb, 66.) buyruğuna uyarak yaşayan kullardan eyle. Bizi, vakit namazlardan sonra bağışlanan,“Kim bir müslümanı (n aybını) örterse, Allah da o kimsenin dünya ve âhiret (ayıbını) örter.” (Müslim, Zikr, 38; İbn Mâce, Mukaddime, 17.) hadîs-i şerîfinin ışığında, birbirini “setreden” dostlardan eyle Allah’ım!
Rabbim! Üzerimize “Ğafûr” isminin tecellilerini yağdır; bizleri “bağışlamayı” bildiği için, bağışlanmaya hak kazananlardan eyle...
“Ey Âdemoğlu! Sen Bana dua ettiğin ve benden affını umduğun süre, işlediğin günahlar ne kadar çok olursa olsun, onların büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım!” buyuran Rabbim! (Tirmizî, Deavât, 106.)
Ey Allah’ım! Bizi, Sana “kul” olmaya layık olanlardan eyle. Âmîn.