Düşse de hemen kalkmak..

iNŞiRaH

Uzman Üye
Kademeli
Allah Resûlü (sallallahu aleyhi vesellem), “Küllü’n-nâs hattâûn- bütün insanlar hata işler” demiş ve “hattâûn” kelimesini özellikle kullanarak hata yapmanın insanın tabiatından olduğunu, onun çok büyük hatalar yapabileceğini ifade etmiştir. Daha sonra da “Ve hayrul-hattâîne et-tevvabûn- Hata edenlerin en hayırlısı, hata ettikten sonra hemen tevbe ile onu silmeye çalışandır.” buyurmuştur. Demek ki, bu yavuz hataları, bu sevimsiz kabahatleri ortaya koyan insanların en hayırlısı hata eder etmez, kabiliyetine, seviyesine göre, tevbe, evbe, inâbe kurnalarına koşarak hemen arınıp yeniden Allah’a yönelendir. Öyleyse biz, mükemmeliyete tâlib olsak da, insan olmanın gereği bazı zâaflarımız nüksettiği yerde, mânen hastalanabilir, sürçüp düşebiliriz. Önemli olan düşüp kalmamak, düşüp kalkmaktır. Düşer düşmez hemen kalkıp Seyyidina Hazreti Âdem gibi: “Rabbenâ zalemnâ enfüsenâ – Rabb’imiz kendimize zulmettik” (A’râf/23)) deyip, nefsin zulmünden Cenab-ı Hakk’a sığınmaktır.
Hata karşısında Âdem tavrı ortaya koymak çok önemlidir; Allah’ın kapısında akıllıca hareket etmeyi Hazreti Âdem’den öğrenmek lazımdır. Onunki bir zelledir; mukarreb hatasıdır. Buna rağmen Hazreti Âdem, zellesinin hemen ardından Rabb’ine yönelmiş; şeytan ise temerrüdünde devam etmiştir. İşte bu noktada, sürçüp düşen ile bilerek başkaldıran birbirinden ayrılmıştır. Biri, Cennet’ten çıkarılacağı sırada dahi kalbî teveccühünü devam ettirmiş, Hakk’ın kapısına karşı vefalı ve sadık olmuş, Rabb’iyle münasebetlerini tamamlamaya çalışmıştır. Diğeri ise mütemadi bir inişe geçmiş; kibir, gurur ve isyanından dolayı her geçen dakika biraz daha gayyâya yuvarlanmıştır.
Hazreti Âdem’in çocukları olarak biz de hataların ağına takılabilir ve onlar cibilliyetimiz üzerinde ciddi tesir icra edince, aradığımız mükemmeliyete giden yollarda bir tereddüt yaşayabiliriz. Kâmiliyet ve tamamiyeti yakalamak adına yürürken tökezleyebilir ve bir hendeğe düşebiliriz. Fakat insan için, düşüp kalmak değil; düşse de hemen kalkmaktır esas olan. Değişik münasebetlerle arz ettiğim gibi; elden geldiğince günaha en az hayat hakkı tanıma civanmertliğini göstermek çok önemlidir. Gözün bir harama kaysa, bu günahın üzerinden bir dakika bile geçmeden, o günahtan sıyrılmak için hemen huzura koşmalı, Allah’ın huzurunda af fermanı arayacağın bir seccade bulmalı, başını yere koymalı ve tevbe etmelisin. Günahın canlı kalmasına meydan vermemelisin; çünkü Efendimizin ifadesiyle, işlenen her günah ruhta yaralar açar; kalbde bir leke bırakır ve aynı zamanda her günah bir başka günahın davetçisi olur.
M. F. Gülen
27/03/2009




kainat.jpg

 
Üst