Dünyanın fâni yüzüne karşı olan aşk-ı mecazî..

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
soru bana ait değil aslında
Üstad Hz'ne sorulmuş
Allah cc razı olsun teferruatlı cevap vermiş

"Tâdât ettiğin sevdiklerini sevme demiyoruz. Belki onları Cenâb-ı Hakkın hesabına ve Onun muhabbeti namına sev deriz."

"Meselâ, LEZİZ TAAMLARI, GÜZEL MEYVELERİ, Cenâb-ı Hakkın ihsanı ve o Rahmân-ı Rahîmin in’âmı cihetinde sevmek, Rahmân ve Mün’im isimlerini sevmektir; hem mânevî bir şükürdür." Evet bu şekilde seversek, nefsimiz namına değil Rahman namına sevmiş oluruz, bunu da asıl nimeti verenin Allah cc olduğunu düşünerek ve helal dairede kanaatkarca kazanarak ve verdiği nimetlerden dolayı Allah'a şükrederek gösterebiliriz..

"Hem PEDER ve VALİDEYİ şefkatle teçhiz eden (donatan) ve seni onların merhametli elleriyle terbiye ettiren hikmet ve rahmet hesabına onlara hürmet ve muhabbet, Cenâb‑ı Hakkın muhabbetine aittir."Evet anne babamıza karşı olanmuhabbet, hürmet ve şefkatin Allah namına olduğunun alameti : onlar ihtiyarladıkları, bize zahiri faydaları kalmadıkları ve bizi bakımları ve ihtiyaçlarından dolayı zahmet ve sıkıntıya soktukları zaman onlara daha fazla muhabbet, merhamet ve şevkat göstermektir..

"Ve EVLATLARINI, o Zât-ı Rahîm-i Kerîmin hediyeleri olduğu için kemâl-i şefkat ve merhametle onları sevmek ve muhafaza etmek, yine Hakka aittir." Evlat sevgimizin Cenab-ı Hakkın namına olduğunun göstergesi ise; vefatlarında sabır ve şükür göstermektir, ümitsizce feryad etmek değildir. "Hâlıkımın benim gözetimime verdiği sevimli bir mahluku bir kulu idi.Şimdi hikmeti gereği benden aldı, daha iyi bir yere götürdü . Benim onun üzerinde görünür bir hissem varsa, hakikatte bin hisse onu yaradana aittir." diyerek teslim olmaktır.

"Hem DOST ve AHBAP ise, eğer onlar iman ve amel-i salih sebebiyle Cenâb-ı Hakkın dostları iseler, اَلْحُبُّفِىاللهِ (ALLAH İÇİN SEVMEK) sırrınca, o muhabbet dahi Hakka aittir."

"Hem REFİKA-İ HAYATINI (eşini), rahmet-i İlâhiyenin mûnis(canayakın), lâtif bir hediyesi olduğu cihetiyle (yönüyle) sev ve muhabbet et. Fakat çabuk bozulan hüsn-ü suretine muhabbetini bağlama. Belki kadının en cazibedar, en tatlı güzelliği, kadınlığa mahsus bir letâfet ve nezaket içindeki hüsn-ü sîretidir. Ve en kıymettar ve en şirin cemâli ise, ulvî, ciddî, samimî, nuranî şefkatidir. Şu cemâl-i şefkat ve hüsn-ü sîret, âhir hayata kadar devam eder, ziyadeleşir. Ve o zaife, lâtife mahlûkun hukuk-u hürmeti (sevgi ve saygısı) o muhabbetle muhafaza edilir. Yoksa, hüsn-ü suretin zevâliyle(yok olmasıyla), en muhtaç olduğu bir zamanda biçare hakkını kaybeder."

"Hem ENBİYA ve EVLİYAYI sevmek, Cenâb-ı Hakkın makbul ibâdı olmak cihetiyle, Cenâb-ı Hakkın namına ve hesabınadır. Ve o nokta-i nazardan Ona aittir."


"Hem HAYATI, Cenâb-ı Hakkın insana ve sana verdiği en kıymettar ve hayat-ı bâkiyeyi kazandıracak bir sermaye ve bir define ve bâki kemâlâtın cihâzâtını câmi’ bir hazine cihetiyle onu sevmek, muhafaza etmek, Cenâb-ı Hakkın hizmetinde istihdam etmek, yine o muhabbet bir cihette Mâbûda aittir."

"Hem GENÇLİĞİn letâfetini, güzelliğini, Cenâb-ı Hakkın lâtif, şirin, güzel bir nimeti nokta-i nazarından (bakış açısından) istihsan etmek (beğenmek), sevmek, hüsn-ü istimal etmek(güzel kullanmak), şâkirâne bir nevi muhabbet-i meşruadır."

"Hem BAHARI, Cenâb-ı Hakkın nuranî esmâlarının en lâtif, güzel nakışlarının sahifesi ve Sâni-i Hakîmin antika san’atının en müzeyyen ve şâşaalı bir meşher-i san’atı olduğu cihetiyle mütefekkirâne (tefekkür ederek) sevmek, Cenâb-ı Hakkın esmâsını sevmektir."

"Hem DÜNYAYI, âhiretin mezraası ve esmâ-i İlâhiyenin âyinesi ve Cenâb-ı Hakkın mektubatı ve muvakkat (geçici) bir misafirhanesi cihetinde sevmek, nefs-i emmâre karışmamak şartıyla, Cenâb-ı Hakka ait olur."

"Elhasıl: Dünyayı ve ondaki mahlûkatı mânâ-yı harfiyle (sahibini, yaradıcısını düşünerek) sev; mânâ-yı ismiyle (bizzat kendisine bakarak, düşünerek) sevme.“Ne kadar güzel yapılmış” de. “Ne kadar güzeldir” deme. Ve kalbin bâtınına (içine), başka muhabbetlerin girmesine meydan verme. Çünkü, bâtın-ı kalb âyine-i Sameddir ve Ona mahsustur."
32.Söz 3.Mevkıf
 
Üst