Dâhil:
İçeri. İç. İçinde. İçeri girmiş.
Dahîl:
Yabancı, sığınan, sığınmış. Muhacir.
* Birisinin içyüzü, niyet ve mezhebi. Dâhil ve içerde. Birisinin bütün gizli ve sırlı işlerine vâkıf olan dost ve hemdemi. * Evvelâ alâkasız olup sonradan bir cemaate dâhil olan.
* Edb: Başka bir dilden olup, sonradan diğer bir dile geçen kelime.
* Tıb: Vücud âzalarında birbirine girmiş ve sokulmuş olan mafsallar.
Dâhil:
Hayrette kalan kimse.
Dâhile:
(C.: Devâhil) Bir şeyin içi, içyüzü.
Dâhilen:
İçten, içerden, dâhilden.
Dâhiliye nâzırı:
İçişleri Bakanı.
K:Yeni Lûgat
İçeri. İç. İçinde. İçeri girmiş.
Dahîl:
Yabancı, sığınan, sığınmış. Muhacir.
* Birisinin içyüzü, niyet ve mezhebi. Dâhil ve içerde. Birisinin bütün gizli ve sırlı işlerine vâkıf olan dost ve hemdemi. * Evvelâ alâkasız olup sonradan bir cemaate dâhil olan.
* Edb: Başka bir dilden olup, sonradan diğer bir dile geçen kelime.
* Tıb: Vücud âzalarında birbirine girmiş ve sokulmuş olan mafsallar.
Dâhil:
Hayrette kalan kimse.
Dâhile:
(C.: Devâhil) Bir şeyin içi, içyüzü.
Dâhilen:
İçten, içerden, dâhilden.
Dâhiliye nâzırı:
İçişleri Bakanı.
K:Yeni Lûgat