Cihad amacıyla ayaklanmak ve bilinçli ayaklanma çıkarmak caiz midir? İmam-ı Azam'ın, ayaklanma ancak başarılı olacaksa yapılabilir, tarzında bir fetvası var mıdır?
İslam alimlerine göre, Müslümanlara / millete rağmen zorla işbaşına gelen bir zorbaya karşı ayaklanmak doğru değildir.
Hanefi alimleri, “bu tür zalim hükümdarların alaşağı edilmesi kolay bir iş olmadığını, pek çok Müslümanın kanının dökülmesine sebep olacağını...” söyleyerek ayaklanmayı uygun görmezler.
Şafiî Fıkıh alimlerinden İbn Hacer el-Heytemî’ye göre, millete rağmen başa geçen böyle bir zorbaya itaat etmenin gereği hususunda bütün fakihlerin ittifakı vardır.
Malikî alimleri de zorla hükümdarlığı ele geçiren kimsede imamet şartlarının aranmayacağı ve ona olduğu gibi itaat etmenin gerekli olacağını belirtmişlerdir.(bk. V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 6/682-83). Şunu da belirtmeliyiz ki, alimlerin “itaat”ten maksatları, Allah’a muhalif olmayan yerlerde itaatin yapılacağıdır.
İslam alimlerinin bu konudaki tavırlarını belirleyen şu gibi hadis-i şeriflerdir:
İbn Abbâs anlatıyor: Peygamberimiz (a.s.m) şöyle buyurmuştur:
"Her kim emîrinden hoşlanmayacağı bir şeyin meydana geldiğini görürse, onun fenalığına sabretsin (isyan etmesin). Çünkü herkim (İslâm) camiasından bir karış ayrılır da ölürse muhakkak o, Câhiliyet ölümü ile ölür."(Buharî, Fiten, 2).
Ubade b. Samit anlatıyor: Peygamber (a.s.m) bizi (Ensâr cemâatini Akabe gecesi bîat için) çağırdı. Biz de kendisiyle bîat ettik; "Allah ve Resûlü'nün emirlerini dinleyip onlara hem neşeli, hem kederli zamanımızda; hem zor, hem kolay hâlimizde itaat etmek ve âmirlerimiz kendi arzularını nefislerimiz üzerine tercîh etseler dahi onlara itaat etmek ve niza (ve kıtal) etmemek üzere bey'at ettik. Sonra Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Ancak emîrin açık bir küfrünü görürseniz, onun küfrü hakkında yanınızda Allah'ın Kitâbı'ndan kuvvetli bir deliliniz olması hâli müstesnadır.”(Buharî, Fiten, 2).
Benzer hadis rivayetleri için (bk. Müslim, İmaret, 48, 43- 52).
İbn Hacer el-Heytemî’nin bildirdiğine göre, hükümdarın küfrü açıkça görüldüğü zaman da -gücü yetmeyenlerin değil- onunla mücadele etme gücünde olanların mücadele etmesi gerekir.(Zuhaylî, a.g.y).
İbn Hacer el-Askalanî de “Bir fitneye (kan dökülmeye) meydan vermeksizin zalim bir hükümdarı alaşağı etmek mümkünse bunu yapmak vacip olduğu gibi, böyle bir mücadele fitneye sebep olacaksa başkaldırmamak da vacip olur.” şeklindeki alimlerin görüşlerine de yer vermiştir.(bk. Fethu’l-Bârî, 13/8).
İslam devleti içindeki cihad manevîdir. Ayrıca Cihaddan maksat, i’la-yı kelimetullahtır. Allah’ın sözünün yücelmesi -bu çağda- ilim, fikir ve kalemle olmaktadır. Bugün, Kur’an’ın hakikatlerini öğrenmek, öğretmek, onları yaşayarak canlı bir örnek olmak ve lisan-ı haliyle İslam ahlakını göstermekten daha büyük bir cihad tasavvur edilemez.
Sorularla İslamiyet
İslam alimlerine göre, Müslümanlara / millete rağmen zorla işbaşına gelen bir zorbaya karşı ayaklanmak doğru değildir.
Hanefi alimleri, “bu tür zalim hükümdarların alaşağı edilmesi kolay bir iş olmadığını, pek çok Müslümanın kanının dökülmesine sebep olacağını...” söyleyerek ayaklanmayı uygun görmezler.
Şafiî Fıkıh alimlerinden İbn Hacer el-Heytemî’ye göre, millete rağmen başa geçen böyle bir zorbaya itaat etmenin gereği hususunda bütün fakihlerin ittifakı vardır.
Malikî alimleri de zorla hükümdarlığı ele geçiren kimsede imamet şartlarının aranmayacağı ve ona olduğu gibi itaat etmenin gerekli olacağını belirtmişlerdir.(bk. V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 6/682-83). Şunu da belirtmeliyiz ki, alimlerin “itaat”ten maksatları, Allah’a muhalif olmayan yerlerde itaatin yapılacağıdır.
İslam alimlerinin bu konudaki tavırlarını belirleyen şu gibi hadis-i şeriflerdir:
İbn Abbâs anlatıyor: Peygamberimiz (a.s.m) şöyle buyurmuştur:
"Her kim emîrinden hoşlanmayacağı bir şeyin meydana geldiğini görürse, onun fenalığına sabretsin (isyan etmesin). Çünkü herkim (İslâm) camiasından bir karış ayrılır da ölürse muhakkak o, Câhiliyet ölümü ile ölür."(Buharî, Fiten, 2).
Ubade b. Samit anlatıyor: Peygamber (a.s.m) bizi (Ensâr cemâatini Akabe gecesi bîat için) çağırdı. Biz de kendisiyle bîat ettik; "Allah ve Resûlü'nün emirlerini dinleyip onlara hem neşeli, hem kederli zamanımızda; hem zor, hem kolay hâlimizde itaat etmek ve âmirlerimiz kendi arzularını nefislerimiz üzerine tercîh etseler dahi onlara itaat etmek ve niza (ve kıtal) etmemek üzere bey'at ettik. Sonra Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Ancak emîrin açık bir küfrünü görürseniz, onun küfrü hakkında yanınızda Allah'ın Kitâbı'ndan kuvvetli bir deliliniz olması hâli müstesnadır.”(Buharî, Fiten, 2).
Benzer hadis rivayetleri için (bk. Müslim, İmaret, 48, 43- 52).
İbn Hacer el-Heytemî’nin bildirdiğine göre, hükümdarın küfrü açıkça görüldüğü zaman da -gücü yetmeyenlerin değil- onunla mücadele etme gücünde olanların mücadele etmesi gerekir.(Zuhaylî, a.g.y).
İbn Hacer el-Askalanî de “Bir fitneye (kan dökülmeye) meydan vermeksizin zalim bir hükümdarı alaşağı etmek mümkünse bunu yapmak vacip olduğu gibi, böyle bir mücadele fitneye sebep olacaksa başkaldırmamak da vacip olur.” şeklindeki alimlerin görüşlerine de yer vermiştir.(bk. Fethu’l-Bârî, 13/8).
İslam devleti içindeki cihad manevîdir. Ayrıca Cihaddan maksat, i’la-yı kelimetullahtır. Allah’ın sözünün yücelmesi -bu çağda- ilim, fikir ve kalemle olmaktadır. Bugün, Kur’an’ın hakikatlerini öğrenmek, öğretmek, onları yaşayarak canlı bir örnek olmak ve lisan-ı haliyle İslam ahlakını göstermekten daha büyük bir cihad tasavvur edilemez.
Sorularla İslamiyet