Cefa:
Eziyet. Sıkıntı. Zulüm.
* Bir şey yerinde durmayıp bir tarafa ayrılmak.
Cefa-dîde:
f. Cefa çekmiş, cefa görmüş.
Cefa ender cefa:
Cefa içinde cefa. Azab içinde azab veya ayrılık.
Cefâkâr:
f. Eziyet eden, cefa eden.
* Halk arasında: Eziyet çeken, cefa çekmiş mânalarında da kullanılır.
Cefâ-keş:
f. Eziyete dayanan, cefa çeken, acıya katlanan.
Cefâ-pîşe:
f. Gaddar, cebbar, zâlim.
* Sevgili, mâşuk, sevilen.
K:Yeni Lûgat
Eziyet. Sıkıntı. Zulüm.
* Bir şey yerinde durmayıp bir tarafa ayrılmak.
Cefa-dîde:
f. Cefa çekmiş, cefa görmüş.
Cefa ender cefa:
Cefa içinde cefa. Azab içinde azab veya ayrılık.
Cefâkâr:
f. Eziyet eden, cefa eden.
* Halk arasında: Eziyet çeken, cefa çekmiş mânalarında da kullanılır.
Cefâ-keş:
f. Eziyete dayanan, cefa çeken, acıya katlanan.
Cefâ-pîşe:
f. Gaddar, cebbar, zâlim.
* Sevgili, mâşuk, sevilen.
K:Yeni Lûgat