Resule Hasret
Tecrübeli
Sokaklara ve Pazar yerlerine çıkmak birkaç bölüme ayrılır. Elbette ki bunların, yani iman sahiplerinin pazara çıkmaları dünyaya ve dine dair vazifelerini yerine getirmek için gereklidir. Bunları birkaç kısma ayırmak sureti ile anlatmak yerinde olur.
Bunlardan bir kısmı sokağa çıkar; yalnız şehevî şeylere bakar. Kötü şeylere bağlanır. Onların geçici zevkleri kalbini bozar. Devam ederse helak olur; dinini bırakır. Ahlakı bozulur. Tabiatın verdiği adi zevkleri yapar, bütün fazilet duygularını söndürür. Ancak aradan geçen devrede kötülüğünü sezer, tevbe ederse onu o kötülükten Allah (CC) kurtarır. Çarşı-Pazar işiyle uğraşanlardan diğer bir kısmı ise gördüğünü görür. Mahvolacağı sırada aklı başına gelir. Dinî inançlarını düşünür, yaptığı işin hatalı olduğunu derhal anlar; nefsiyle mücadele etmeye başlar. Buna bir mücahid payesi verilir. Yaptığı iş dolayısıyle öbür alemin bol mükafatını kazanmaya namzet sayılır. Buna dair bir Hadis-i Şerif vardır. Onda şöyle buyurulur:
- “Bir kimse, kötülük yapamayacak halde iken kötü işlere yanaşmazsa ona bir sevap; yapmaya gücü yettiği halde yapmazsa ona da yetmiş sevap verilir.”
Bu çarşı-pazarlarda dolaşanlardan diğer kimse ise gider, alır, yer, içer. Allah’a (CC) şükreder. Kötülüğe meyil etmez. Hepsini Allah’ın (CC) vermiş olduğu bir nimet olarak kabul eder.
Yine onlardan bir kısmı çarşıya çıkar, gezer; fakat ilahi hikmetlerden gayri bir şey görmez. Sanki gördüğü Allah’ın (CC) nurudur. Ve bundan gayrısına kördür, sağırdır. Bunun derecesi yüksektir. Bu dereceye erenler, Hak ‘tan gayrisini bilmezler. Söz gelişi buna:
- “Çarşı da bir şey gördün mü?” diye sorarsan şöyle der:
- “Hayır…”
Hakikatte görmüştür. Ama bu gördüğü kalbini sarmamıştır. Ani bir bakışla geçmiştir. Uzun boylu ve kötü arzularla bakmış değildir.
Bu zat, her şeye değeri kadar önem verir. Dışıyla halka bakar, ama kalbi Hakk’tadır (CC).
Bu anlattıklarımızın son kısmına dahil olanların kalbi Allah (CC) sevgisiyle doludur. Kalbinde yalnız O’nun (CC) sevgisi ve O’nun (CC) yarattıklarının sevgisi vardır. Çarşıları, pazarları dolaşır; ağzından hikmetler çıkar. Dualar okur, Allah’a (CC) yalvarır. Hamd eder.
Bu, büyük insandır. Buna kulların hamisi denir. Buna arif de denir. Bedel ismi de verilebilir. Zahid, alim ve yeryüzünde Allah’ın (CC) halifesi ismi de kullanılır, îlahî bir elçi adı da takılır… Ne dense yakışır.
Allah (CC) bunlara, bütün iman sahiplerine rahmet ve rızasını ihsan eylesin. Doğru yola Allah (CC) hidayet eder.
Gavsulazam Abdulkadir-i Geylani (KSA), Fütûh-ul Gayb
Bunlardan bir kısmı sokağa çıkar; yalnız şehevî şeylere bakar. Kötü şeylere bağlanır. Onların geçici zevkleri kalbini bozar. Devam ederse helak olur; dinini bırakır. Ahlakı bozulur. Tabiatın verdiği adi zevkleri yapar, bütün fazilet duygularını söndürür. Ancak aradan geçen devrede kötülüğünü sezer, tevbe ederse onu o kötülükten Allah (CC) kurtarır. Çarşı-Pazar işiyle uğraşanlardan diğer bir kısmı ise gördüğünü görür. Mahvolacağı sırada aklı başına gelir. Dinî inançlarını düşünür, yaptığı işin hatalı olduğunu derhal anlar; nefsiyle mücadele etmeye başlar. Buna bir mücahid payesi verilir. Yaptığı iş dolayısıyle öbür alemin bol mükafatını kazanmaya namzet sayılır. Buna dair bir Hadis-i Şerif vardır. Onda şöyle buyurulur:
- “Bir kimse, kötülük yapamayacak halde iken kötü işlere yanaşmazsa ona bir sevap; yapmaya gücü yettiği halde yapmazsa ona da yetmiş sevap verilir.”
Bu çarşı-pazarlarda dolaşanlardan diğer kimse ise gider, alır, yer, içer. Allah’a (CC) şükreder. Kötülüğe meyil etmez. Hepsini Allah’ın (CC) vermiş olduğu bir nimet olarak kabul eder.
Yine onlardan bir kısmı çarşıya çıkar, gezer; fakat ilahi hikmetlerden gayri bir şey görmez. Sanki gördüğü Allah’ın (CC) nurudur. Ve bundan gayrısına kördür, sağırdır. Bunun derecesi yüksektir. Bu dereceye erenler, Hak ‘tan gayrisini bilmezler. Söz gelişi buna:
- “Çarşı da bir şey gördün mü?” diye sorarsan şöyle der:
- “Hayır…”
Hakikatte görmüştür. Ama bu gördüğü kalbini sarmamıştır. Ani bir bakışla geçmiştir. Uzun boylu ve kötü arzularla bakmış değildir.
Bu zat, her şeye değeri kadar önem verir. Dışıyla halka bakar, ama kalbi Hakk’tadır (CC).
Bu anlattıklarımızın son kısmına dahil olanların kalbi Allah (CC) sevgisiyle doludur. Kalbinde yalnız O’nun (CC) sevgisi ve O’nun (CC) yarattıklarının sevgisi vardır. Çarşıları, pazarları dolaşır; ağzından hikmetler çıkar. Dualar okur, Allah’a (CC) yalvarır. Hamd eder.
Bu, büyük insandır. Buna kulların hamisi denir. Buna arif de denir. Bedel ismi de verilebilir. Zahid, alim ve yeryüzünde Allah’ın (CC) halifesi ismi de kullanılır, îlahî bir elçi adı da takılır… Ne dense yakışır.
Allah (CC) bunlara, bütün iman sahiplerine rahmet ve rızasını ihsan eylesin. Doğru yola Allah (CC) hidayet eder.
Gavsulazam Abdulkadir-i Geylani (KSA), Fütûh-ul Gayb