Canlılara merhamette islamı ölçü nedir?

enes61

KF Ailesinden
Özel Üye
*İslamiyetin insanlığa canlılarla alakalı olarak telkin ettiği anlayış, onlara şefkat ve merhametle muamele etmektir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz bir hadıs-i şeriflerinde, evindeki kedisini aç ve susuz bırakan bir kadının cehennem azabına müstehak olduğunu haber vermiştir.


Bir başka hadıs-i şeriflerinde de, çölde kuyu başında susuzluktan dilini çıkarmış soluyan köpeğe, kuyuya inip ayakkabısıyla su çıkaran birisinin, yaptığı bu iyilik sebebiyle cennete gittiğini bildirmiştir.

*Demek ki hayvanlara merhametsizce davranan cehenneme, merhametli davranan da cennete layık amelde bulunmuş oluyor. Bundan dolayıdır ki, İslam büyükleri de hayatlarında, dinimizin bu yöndeki telkinine uygun örnekler vermişlerdir.



Nitekim Seyyid Ahmed er-Rifaı (k.s.) hazretleri medresesinde bulunurken ezanın okunduğunu işitmiş, talebeleri hemen kalkıp camiye gittikleri halde kendisi oturduğu yerden kalkamamış. Çünkü bir kedinin cübbesinin ucuna yatıp, Ya Rahıym, ya Rahıym! diyerek uyuduğunu görmüş. Bir türlü uyandırmaya gönlü razı olmayan Ahmed er-Rifaı hazretleri, bu defa bir makas getirtip cübbesinin ucundan kesmiş, namaza bundan sonra gitmiş, kediciğini uyandırmamış. Ne engin bir şefkat ve merhamet değil mi?..

*Tabii ki her anlayışın bir ölçüsü, bir sınırı olması lazımdır. Ölçüsüz, sınırsız bir şefkat anlayışı, fayda yerine zarar getirebilir. Şayet bu acıma ve şefkate bir sınır getirmez de bütünüyle her yerde bunu görmek, göstermek isterseniz, meyve ve sebzelere zarar veren haşerelere karşı da ziraı ilaç kullanamazsınız.

Bu defa da insanlara karşı merhametsizlik etmiş olursunuz. Böyle bir çıkmaza girmemek için, İslam alimleri, meseleye bir ölçü getirmişler ve demişlerdir ki: Küllü muzırrin yuktelü. Yani zarar veren şeyler öldürülür, zararına mani olunur, bunda günah yoktur.



Şayet zarar veren canlının zararına mani olmaz da acımanız yüzünden onu zararında serbest bırakırsanız, bu defa da onun zarar verdiklerine acımasızlık etmiş olmaz mısınız? Bu ise bir şefkat değil, his ve acıma sapmasıdır. Köpekler de dahil olmak üzere, bütün canlılar elbette ki bu değerlendirmenin içindedir.


*İslamı anlayışta, evin içinde köpek beslenmez. Köpekler evin avlusunda, yahut bağ-bahçede veya sürülerin arkasında bulunur.

Nitekim Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz, içinde köpek bulunan eve meleğin girmeyeceğini hatırlatmışlardır.

Şayet köpekler de sahibine ve çevreye hastalık yayıp zararlı hale gelmiş ve zararı da başka türlü önlenemiyorsa, öldürülebilir. Zira acıma duygumuzu zararlıyı korumaya yöneltirsek, bu defa da zarar verdiklerine acımasızlık etmiş oluruz. Bu da bir acıma değil, duygu sapması halini almış bir yanlışlık olur.

*Kısacası, ölçüsüz ve sınırsız bir merhamet anlayışı, maraza dönüşebilir. Yani insana acımaz, hayvana acır hale gelebiliriz. Bunun da yanlışlığı açıkça ortadadır.
 

Mu@YMe

Vip Üye
Özel Üye
islami kurallara göre ölçülerimiz o kadar seviyeli ki
belirli bir çizgi konmuş ,çizgiyi geçersen yanlıştasın denmiş
bizler abartmayı seviyoruz sanırım yada şefkat ve gösterişi aynı anda yapıyoruz
oysa gerçek şefkat aşktan bile daha değerlidir
aşk bir şeye şevkatse birçok şeye verilebilir
gösterişsiz ve dozunda olan şevkat

emeğine sağlık kardeşim
yine değerli bir konuydu ve keyifle okudum ALLAHU zulcelal razı olsun
 

zeyd

KF Ailesinden
Özel Üye
Nitekim Seyyid Ahmed er-Rifaı (k.s.) hazretleri medresesinde bulunurken ezanın okunduğunu işitmiş, talebeleri hemen kalkıp camiye gittikleri halde kendisi oturduğu yerden kalkamamış. Çünkü bir kedinin cübbesinin ucuna yatıp, Ya Rahıym, ya Rahıym! diyerek uyuduğunu görmüş. Bir türlü uyandırmaya gönlü razı olmayan Ahmed er-Rifaı hazretleri, bu defa bir makas getirtip cübbesinin ucundan kesmiş, namaza bundan sonra gitmiş, kediciğini uyandırmamış. Ne engin bir şefkat ve merhamet değil mi?..

benzer olay7da risalelerde geçer Allah razı olsun
 
Üst