Bunlari Duysa Nefsim...

Kraliçe

KF Ailesinden
Özel Üye

Ey nefis!
Hayret ediyorum sana, nasıl da rahat yaşıyorsun!
Kurtuluş beratını almış gibi gülüyor oynuyorsun.
Sanki O Efendiler Efendisi'nin ikazlarını duymamış gibi davranıyorsun.
Bir hatırlasana O, hutbe verip halkı irşat ederken nasıl sıkıntı duyardı? Gözleri kızarırdı. Sesi yükselirdi. Heyecanlanırdı... Sanki "Geliyorlar, geliyorlar!" çığlıklarıyla, düşmanın baskın yapacağını haber veren gözcü gibiydi. Veya kendini ateşe atan çocuklarını, yakalarından-paçalarından yakalamaya çalışan bir babanın telâşını sergilerdi.

"Ben'le kıyamet arası şu iki parmağım kadardır" derdi.
"Evlerin üzerine sağnak sağnak fitneler yağıyor" diye inlerdi.



Evet, evlerin üzerine sağnak sağnak fitneler yağıyor.
Aileler tehlikede ama farkında değiller.
Evlerinde güven içinde uyuyorlar.
Uyansın herkes!
Kıyamet kapımızda geldi gelecek!
İsrâfil, ağzında sur, gözü Yüce Makam'da üfledi üfleyecek!
Kâinat dağılmaya hazır, patladı patlayacak!
Yıldızlar dürülecek, denizler yanacak, gök yarılacak, arz sarsılacak ve paramparça olacak.
Sonra mahkeme kurulacak.
Her şey tersine dönecek.
Dünyada nice şık giyimli kimseler, orada çırılçıplak sağa-sola kaçışacak.
Nice karnı tok zevk çılgınları, açlık içinde kıvranacak.
Nice itibarlı beyefendiler, hanımefendiler sefil-perişan sürünecek.
Nice konuşunca ağızlar açık dinlenilen söz cambazları, dillerini yutup bir köşeye büzüşecek.
Nice parmakla gösterilen şöhret budalaları, ayaklar altında kalıp çiğnenecek.
Nice endişe nedir bilmeden güven içinde yaşamış ve gününü gün etmiş haramzâdeler, korkudan ödü patlayacak, tir tir titreyecek.
Nice zalim, zorba ve despotlar kuyruklarını kısacak, girecek delik arayacak.

Nice "Rabbim Allah'tır" diyen mü'minlere işkence eden firavunlar,
"Rabbim Allah" demenin ne demek olduğunu anlayacak.


Nice inananları ateşe atan nemrutlar, asıl ateşi görecek.
Öte tarafta ise dünyada iken yatağı kum, yastığı tuğla ve elbisesi kırk yamalı nice kimseler, orada ipekten kaftanlarla reftâre gezecek.
Açlıktan karınlarına taş bağlayanlar, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve akılların tasavvur edemediği nimetlere mazhar olacak.
Fakir, kimsesiz, saçı-başı dağınık ama Hakk'a adanmışlar, yüksek tahtlara kurulacak.
"Rabbim Allah'tır" dedikleri için hor ve hakir görülenler, Cuma yamaçlarında Rabb'lerini müşahede edecek.
İmanından dolayı ateşe atılanlar, gülistanlarda yârenleriyle sohbet edecek...



İşte gafil nefis!
Gafletinin vahim akibetini bilseydin, hep ağlardın, gülemezdin.
Döşek batardı, yatamazdın.
Yorgan sıkardı, uyuyamazdın.
Yemek boğazına takılırdı, yiyemezdin.
Süslü elbiseler giyemezdin.
İddialı sözler söyleyemezdin.
Belki bir mağaraya çekilirdin.
Başını secdeye çivilerdin.
Dilini zikre verirdin.
Kalbini Kâbe'ye çevirirdin.
Ama heyhat, şu an uykudasın.
Rüyayı hakikat sanmaktasın.
Ölünce uyanacaksın.
Asıl gerçekle karşılaşacaksın.
O zaman pişman olacaksın.
Herkes pişman olacak.
İnanmayan, inanmadığına... inanan, ibadet etmediğine... ibadet eden, velâyet yoluna girmediğine... veli olan, daha fazlasına ermediğine... hatta fırsat bulup da elindeki yarım hurmayı hayır yoluna vermediğine... herkes o pişmanlık gününde kendi pişmanlığını yaşayacak.
Elverir ki pişmanlık derecesi az olsun.
Nedâmet ateşi Cehennem'e denk olmasın; olmasın da sahibini oraya sokmasın.



Şaşkın nefis!
Şimdi necat umuyorsan, yoluna girmelisin.
Büyüklerin hâli sana bir şey söylemez mi: Oruçtan rengi sararanlar.. her gece sabaha kadar namaz kılanlar.. Kur'an'ı günde iki defa hatmedenler.. ağlamaktan gözlerini kaybedenler.. bütün bunlara rağmen akıbetinden endişe edenler...
Söyle bana onlar mı hatalı yoksa sen mi çok rahatsın?



Dünya bir damla su ise ahiret deniz.
Dünya bir kum tanesi ise ahiret bir çöl, uçsuz-bucaksız.
Dünya bir arpa boyu yol ise ahiret en uzak yıldız...
Bu kıyaslar bile yetersiz, zira dünya fâni, ahiret sonsuz.
Sen bütün sermayeni bir damla su uğruna çar-çur ediyorsun, denizi nasıl geçeceksin?
Kum tanesi gözünü kamaştırıyor, çölü nasıl aşacaksın?
Bir arpayı çok büyük görüyorsun, yıldıza nasıl ulaşacaksın?
Fâniye aldanıyorsun, bâki alemde ne yapacaksın?



Ebedî saadeti kazanmak o kadar zor değil biliyorsun.
Helâl dairesi sana yetmez mi, harama girmeye gerek var mı?
Yirmi dört saatin birisini versen çok mu?
On iki ayın birisini zamanın altın dilimi haline getirsen kötü mü?
Ömründe bir defa "Allahümme lebbeyk" desen fena mı?
Senin olmayan varlığını Cennet karşılığında Sahibi'ne satsan zararlı bir alış-veriş mi?



İnsafın varsa "hayır" diyeceksin.
Böyle dersen hayır söyleyeceksin.
Bu itirafını kalbinle ikrar ve tavırlarınla tasdik edersen menziller geçeceksin.
Emmâre, levvâme derken, itminana ereceksin.
Son deminde şu nidayı işiteceksin:
"Ey mutmain nefis!
Dön Rabbine sen razı, O razı. Gir kullarımın arasına. Gir Cennetime..." (Fecir, 27-30)

kabir4mq.jpg
 
A

AhDe_VeFaLi

Ziyaretçi
İnanmayan, inanmadığına... inanan, ibadet etmediğine... ibadet eden, velâyet yoluna girmediğine... veli olan, daha fazlasına ermediğine... hatta fırsat bulup da elindeki yarım hurmayı hayır yoluna vermediğine... herkes o pişmanlık gününde kendi pişmanlığını yaşayacak.

Çok doğru tespitler yapılmış,Allah zulcelal razı olsun.
 
Üst