Bir Tevhid eylemi olarak; Namaz

  • Konuyu başlatan AhDe_VeFaLi
  • Başlangıç tarihi
A

AhDe_VeFaLi

Ziyaretçi

Bir tevhid eylemi olan namaz, müminleri pasif nesneler değil, aktif özneler kılar. Kur'ân'da, namazın hayata müdahalesine örnek gösterilen Hz. Şuayb'ın kıldığı gibi bir namaz (Hûd/87), müminleri dünyadan el-etek çektirmez, aksine onları zulme, şirke ve küfre karşı mücadeleye sevkeden bir dinamizm, bir direniş ve bir diriliş kaynağı olur.

Bir Tevhid eylemi olarak; Namaz
"Allah'tan başka ilâh yoktur, Muhammed de O'nun elçisidir" esasına dayanan tevhîd inancı, namazla eyleme dönüşür. İslâm'ın ilk şartı tevhîd'e îman, ikincisi ise namazdır. Namaz, İslâm'da ilk farz kılınan ibadettir.
İslam'da en faziletli, en kapsamlı ibadet namazdır: Allah'ı tesbih ve tekbir etmek, O'na kulluğunu arzedip hamd ve şükürde bulunmak, tevbe ve istiğfar etmek, O'ndan yardım dilemek, O'na duâ ve niyaz etmek, yalvarmak, yakarmak, O'nu anmak, zikretmek; bütün bunlar namazda toplanmıştır. Hep kıyam halinde Allah'ı zikreden dağların, O'na rükû halinde kulluk eden hayvanların, secde halinde gıdalarını yerden alan ağaç köklerinin ibadetlerini ve yine kıyam, rükû ve secde halindeki meleklerin ibadetlerini namaz sembolize eder.
Peygamberimizin (sav) 'Dinin direği', 'Müminin miracı', 'Cennetin anahtarı', 'Gözümün nuru' olarak tanımladığı namaz, İslâm'ın olmazsa olmazıdır.
Kur'ân, kasten namaz kılmayanların cehenneme gireceklerini söyler: "Sizi cehenneme sevk eden nedir? Derler ki: Namaz kılanlardan değildik!" (Müddessir 42-43)
Her namaz bir inkılâptır!
Namaz müminlere vakitli olarak farz kılınmıştır (Nisa/103) ve günde beş vakit (sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı) eda edilir. Hayatın hızlı koşusu içinde Allah'ı, ahireti, ölümü, görev ve sorumluluklarını unutan insan günde beş kez namazla kulluğunu hatırlar ve yeniden dirilir. Her namaz bir inkılâptır, diriliştir; kul onunla şirk batağından tevhid atmosferine, geçici dünya zevklerinden ebedi ahiret lezzetlerine, şeytanî etki alanından ilahî huzur iklimine geçer.
Bu değişim süreci ezan ve abdestle başlar: Tevhid akîdesini en özlü cümlelerle haykıran ezanla namaza ve kurtuluşa çağrılan mümin, abdest alarak etrafını kuşatan şeytânî çemberi yarmaya ve arınmaya yönelir; maddi-manevi kirlerden temizlenir: "Allah sizi temizlemek ve size olan nimetini tamamlamak ister." (Maide/6) Abdest sadece vücudu kirlerden, pis ve paslardan temizlemekle kalmaz, aynı zamanda iç dünyayı da arındırır. Mümin, her âzâsını yıkarken eliyle, ağzıyla, diliyle, gözüyle, kulağıyla, ayaklarıyla bilerek-bilmeyerek yaptığı tüm günahlara tevbe edip vazgeçmeye karar verir.
Namaz, insanı diğer kıblelerden alıkoyar!
Tertemiz bir kalp, tertemiz bir beden ve elbise ile Allah'ın huzuruna çıkan kul, yönünü kıbleye yani Kâbe'ye döner. Allah'ın evi olan Kâbe'ye yönelen mümin, kalbini ve düşüncelerini Allah'a odaklar; diğer kıblelerden, anlam ve değerlerden yüz çevirir. Herkesin bir kıblesi vardır (Bakara/148). Yüzünü Kâbe'ye döndüğü halde özünde başka varlık ve değerleri kıble edinenler, gerçekte istikbâl-i kıble yapmış olmazlar.
Namaza başlarken niyeti kalple yapmak esastır; farkında olmadan söylenen cümleler gerçek niyet olamaz. Gerçek niyet, Allah rızası için namaza durduğunun şuurunda olmaktır.
Ellerini kaldırıp 'Allâhu ekber' diyen mümin, artık dünyayı, dünyevî düşünce ve kaygıları elinin tersi ile geriye atıp kalbini yüce Allah'a bağlar. Sübhaneke duâsını okuyup Allah'ı hamd ile tesbih eder, ismini yüceltir ve O'ndan başka ilah olmadığını ikrar eder.
Namazda, her rekâtında Fatiha okumak başta olmak üzere, Allah'ın âyetleri kıraat edilir.
"Kur'ân okumak istediğinde kovulmuş şeytandan Allah'a sığın!" (Nahl/98)
Şeytanın vesvesesinden Allah'a sığınan kul, E'ûzü bi'llâhi min'eş-şeytân'ir-racîm der ve besmele çekerek önce Fatiha'yı, sonra Kur'ân'dan kolayına geleni (Müzzemmil/20) okur. Her namazın her rekâtında Fâtiha'yı okuyan kul, Yaratan'ıyla "kulluk sözleşmesi"ni yeniler. Âlemlerin Rabbi, Rahmân ve Rahîm olan Allah'a Ahiret Günü'nde hesap vereceğini bilerek, kendi adına ve müminler adına söz verir: "Yalnız Sana kulluk eder, yalnız Senden yardım dileriz." Sonra, doğru yolda olmak, nimete kavuşmak ve azaptan kurtulmak için Allah'tan yardım diler: "Yâ Rab! Bizi, Dosdoğru Yola hidayet eyle! O yol, kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoludur; gazaba uğrayanların, sapıkların, dalâlette olanların değil." Âmin!
Hz. Ali (ra): "Kendisinde anlayış ve idrakin bulunmadığı hiçbir ibadette ve kendisinde tedebbürün (düşünmenin) bulunmadığı hiçbir kıraatte hayır yoktur." der!
O halde, namazda okunan ayet, sure ve dualar anlaşılmalı, hissedilmeli ve düşünülmelidir. Yoksa o kutlu ifadeler birer tekrardan ibaret kalır.
Kıyâm
Mümin, sadece namazda okuduklarıyla değil beden dili ile de kulluğunu ifade eder: Rabbinin huzurunda huşû ile el-pençe divan duran kul, bu kıyâmın aynı zamanda sahte tanrılara karşı bir başkaldırı anlamına geldiğini bilmelidir.
Rükû
Allah'a boyun eğip teslim olmayı ifade eden rükû ile kul, sadece O'nun karşısında eğildiğini; O'ndan başka hiçbir otoriteye boyun eğmeyeceğini ilân eder: "Sübhâne Rabbiy'el-Azîm: Azamet sahibi Rabbimi yüceltir, O'nu noksan sıfatlardan uzak bilirim."
Secde
Secde ise, ibadetin, itaatin ve de özgürlüğün zirvesidir: "Secde et ve (Rabbine) yaklaş" (Alak /19). Secde eden kul, Rabbini sonsuz yüceltip tesbîh ederken, kendi acizliğini, hiçliğini itiraf eder. O'ndan başka hiçbir varlığın karşısında yere kapanmayacağını îlân eder: "Sübhâne Rabbiy'el-A'lâ: Yüceler yücesi Rabbimi tesbîh ederim." İki kez secde ise, topraktan gelip tekrar toprağa dönüşü ifade eder.
Kıyâm, rükû ve secde basamaklarını geçen mümin teşehhüdde, Hz.Muhammed (sav)'ın miraçta Rabbi ile aracısız sohbet etmesi gibi, doğrudan Yaratan'ına kalbini açıp kulluğunu arz eder: Tahiyye, tayyibe ve salevâtı Allah'a; selâmı, rahmeti ve bereketi de Nebî'ye ve O'nun adına salihlere sunar. Tevhid inancını bir kez daha tekrarlar. Rasûl'e ve âline salât u selamdan sonra annesine, babasına ve tüm müminlere hayırlar ve esenlikler diler; cehennemden korunmayı diler, kendisinin ve zürriyetinin dosdoğru ve sürekli namaz kılanlardan olmasını diler, diler de diler...
Nihâyet 'es-Selâmü aleyküm ve rahmetullah' diyerek sağında ve solundakilere, tüm inananlara, salihlere, meleklere selâm verir; böylece namaz biter ama duâ, niyâz, hamd, tekbîr, tesbîh, zikir, fikir... Bitmez; zira bu müminin hayat tarzıdır.
Namaz, bir Tevhid eylemidir!
Bir tevhid eylemi olan namaz, müminleri pasif nesneler değil, aktif özneler kılar. Kur'ân'da, namazın hayata müdahalesine örnek gösterilen Hz.Şuayb'ın kıldığı gibi bir namaz (Hûd/87), müminleri dünyadan el-etek çektirmez, aksine onları zulme, şirke ve küfre karşı mücadeleye sevkeden bir dinamizm, bir direniş ve bir diriliş kaynağı olur.
Gerçek şu ki, Resulullah'ın (sav) gerçekleştirdiği muazzam İslâm inkılâbı bir anlamda "namaz inkılâbı"dır. Hz. Şuayb (as) ve tüm peygamberler, Tevhid mücadelelerinin odağına namazı yerleştirdiler. O kutlu elçiler (as) ve Tevhîd silsilesinin son halkası olan Son Elçi (sav), insanları Tevhîd akîdesine yani "Allah merkezli" bir hayata davet ederken; onlara önce Allah'ı birlemeyi, hemen ardından da bunun ispatı anlamına gelen ibadeti /namazı emrettiler.
Yirmi üç yılda gerçekleşen kutlu İslâm inkılâbının ilk adımı da kuşkusuz, kelime-i tevhîddi. Bu kabulün hemen ardından ise namaz geliyordu. Tevhîd akîdesini kabul ve ilan edenlerin hayatlarındaki en önemli değişiklik, "müminin alâmet-i fârikası" olan namazdı. İslâm'ın beş esasından oruç, zekât ve hac; hicretin ikinci ve sonraki yıllarında farz kılındığı gibi, bazı emir ve yasaklar da (içki yasağı ve başörtüsü emri gibi) hicretin dördüncü ve sonraki yıllarında geldi. Demek ki; Tevhîd'in hakikatini kavrayan ilk nesiller, Kur'ân'la ve namazla imanlarını diri tuttular, direnişlerini sürdürdüler, kemâl merdivenini tırmandılar; ne zaman ki, oruç, zekât, hac, örtü... Emri geldi veya içki, kumar... Yasağı geldi, "semi'nâ ve eta'nâ" (işittik ve itaat ettik) bilinci ile gelen emir ve yasakları tereddütsüz uyguladılar.
İşte, onlara bu teslimiyet bilincini ve kararlılık duygusunu kazandıran, onları ilmek ilmek inşa eden ibadet namazdı. Kısaca İslam İnkılâbı, vaktinde ve cemaat halinde huşû ile kılınan namazlarla gerçekleşti.
Abdullah Yıldız
 

FERASETLİ

KF Ailesinden
Özel Üye
Yasağı geldi, "semi'nâ ve eta'nâ" (işittik ve itaat ettik) bilinci ile gelen emir ve yasakları tereddütsüz uyguladılar.
İşte, onlara bu teslimiyet bilincini ve kararlılık duygusunu kazandıran, onları ilmek ilmek inşa eden ibadet namazdı. Kısaca İslam İnkılâbı, vaktinde ve cemaat halinde huşû ile kılınan namazlarla gerçekleşti.
:36433::33439::33439::33439:
 
Üst