Bir İzdivaç Hikayesi...

Talebe-i Kur'an

Üye
Kademeli
BİR İZDİVAÇ HİKÂYESİ

Bir zamanlar Anadolu’nun bir köyünde , evlenme çağı gelen, ehli kemalden Abdullah isminde bir delikanlı, kendisine refika-yı hayat olacak bir kızı başka bir köyde bulur,talip olur.
Git gel iş bitirilir. Nihayet gelin alma günü gelip çatar. Oğlan tarafından düğün kafilesi yola çıkar, kızın köyüne varılır.
Adet, tören neyse yerine getirilir. Düğün alayı için dönüş başlar. Gelin at üzerinde, diğerleri de kimi atlı, kimi yaya düşerler yola. Epey giderler. Menzil uzak. Bir dere kenarında mola verilir.
Orada bakarlar ki, yola yakın tarlada, bir çiftçi sabana bir çift öküzü koşmuş. Tarlayı sürecek ama ne mümkün. Çünkü öküzler aynı istikamette değil. Birinin yönü sağa, diğerininki sola bakıyor. Çiftçi onları dürtüyor. Öküzler ters istikamette, birbirlerini çekiyor fakat bir adım dahi yerlerinden oynamıyorlar.
Gelin hanım bu vaziyeti görür, hayıflanır, söylenir: “ Bu çiftçinin aklından zoru mu var? Böyle tarla mı sürülür? Öküzleri ters tarafa koşmuş. Hem kendine hem öküzlere yazık…”
Mola biter, yola revan olurlar. Gide gide bir su başında dinlenmek için durular. Orada bir kadın siyah yünleri yıkamaktadır. Gelin hanım:
–– “Kolay gelsin teyze, ne yapıyorsun?”der .
Kadın:
–– Bu siyah yünleri ağartmaya çalışıyorum, diye cevap verir.
Gelin hanım dayanamaz:
–– Hey gözünü sevdiğim teyze, kendini ne diye boşa yorarsın. Hiç siyah yün ağarır mı? Beyaz olur mu?
Sonra oradan ayrılırlar. Nihayet yine bir pınar başında mola verirler. Orada da acayip bir vaziyet görürler. Bir genç kız dibi delik testisini o pınardan doldurmaya çalışıyor. Yukarıdan giren su olduğu gibi aşağıdan çıkıyor. Testi bir türlü dolmuyor.
Gelin hanım yine dayanamaz, ona öğüt verir, onu uyarır:
–– Kardeşim bu ne haldir? Hiç delik testi dolar mı? Önce onun deliğini kapat, sonra suyu doldur.
Kafile biraz dinlendikten sonra tekrar yola koyulur. Sağ selamet köye varırlar. Damatla gelini evlerine indirirler.
Abdullah, gelin hanıma:
–– Hoş geldin refika-i hayatım, der.
Sohbet eder, gelirken yol üzerinde gördüklerinden konuşurlar. Abdullah sorar:
–– O bütün gördüklerinden ne çıkarıyorsun?
–– Hayretler içinde şaştım kaldım. Hiç böyle bir şey görmemiştim. O çiftçi tarlayı sürecek, öküzleri ters tarafa koşmuş. O kadın siyah yünleri ağartmaya çalışıyor, kendini beyhude yoruyor. Genç kız ise, dibi delik testiyi doldurmaya uğraşıyor. Niye böyle yapıyorlar? Bir mana veremedim.
Abdullah, o ehl-i kemal delikanlı şöyle der:
“–– Evet, o şaşılacak vaziyetleri sana ibret ve ders olsun diye önceden ben hazırlattım.
O çiftçinin öküzleri aynı istikamette değil de ters yönlere koşmasıyla gaye, maksat hasıl olmuyorsa, evlilikte de eşler aynı istikamette gitmez, her biri bir tarafa yönelirse evlilikten beklenen maksat ve saadet olmaz. Biz cenab-ı hakka kulluk için ve ebedi saadete namzet olarak yaratılmışız. Hayatın ağır yükü altında bunu başarabilmek, bu yolda yekdiğerine yardımla olur. Yoksa mahal-i maksuda varamayız.
Yünleri ağartmaya çalışan kadının hali ise şunu anlatır:
Bu zahmetli ve meşakkatli hayat yolunda beraber ilerlerken birbirimizin farklı huylarına, davranışlarına tahammül edip, saygı göstermek gerekir. Elbette Allah’ın rızasına uygun olmayan davranışları kastetmiyorum. Ama herkesin huyu, mizacı da aynı değildir. Onu değiştirmek için insanlar birbirini kırmamalıdır.
Dibi delik testiyi doldurmaya çalışan kıza gelince:
Evlilikte müşterek hayatın huzurlu ve bereketli bir şekilde devamı için iktisatlı ve tasarruflu yaşamak esaslı bir prensiptir. Dinimize göre de zararı defetmek, hayırları kazanmadan önce gelir. Hz. Mevlana, torbanı doldurmadan önce, dibinde delik varsa onu kapat der. Helal dairesinde kazanıp, kanaat sahibi olmak gerektir. Allah’ın nimetlerini yine onun emirlerine göre kullanmak akıllıca bir harekettir.”
Evet, onlar hayattan ders almayı bilmişler. Mesut, bahtiyar yaşamışlar. Onların bu hali başkalarına da ibret ve kıssa olarak anlatıla anlatıla bize kadar gelmiş.
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
önceden ceşitli yuz ıfadeleri vardı 100den fazla suanda 10 tane ıle sınırlı .Yazı yazmak yerıne bu yuz ıfadelerını koymak daha cazıp gelebılıyordu o zmanlar \;)
 
Üst