Bir Garip Oyun

Zeynebül-Kübra

KF Ailesinden
Özel Üye
Dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir.
(En’âm Sûresi, 32)

Üniversiteli yedi öğrenci imtihan yorgunluğunu atmak için Karadeniz’de doğayla baş başa kalabilecekleri çılgın bir tatil planı yaparlar...Ancak hava şartları birden değişiverince evdeki hesap doğaya uymaz ve sırt çantalarıyla dağ başında cascavlak kalıverirler…
Her tarafı örümcek ağı bağlamış, toz toprak içinde, terk edilmiş bir kulübeye rastlayınca yolları, sırılsıklam yedi kafadar hemen buraya sığınırlar. İlk başta son derece ürkütücü gelen karanlık ve ıssız kulübede el fenerlerinin yardımıyla etrafı kolaçan ederler. Bu sırada ürküttükleri birkaç yarasa pıırr diye kulübenin içinde uçuşuverince bizimkiler iyiden iyiye tırsarlar.
Sedat kendi kendine mırıldanır: “Ya hu bu iş iyiden iyiye Amerikan yapımı korku filmlerine benzemeye başladı..” Tam arkasına döndüğü sırada birden sapsarı parlayan yüzüyle sırıtan eli baltalı bir adam dikiliverir karşısında: “Haass..bünallaahh! Sen kimsin beee!” deyip geri kaçarken ayağı iskemleye takılıp paldır küldür yere yuvarlanır.
Eli baltalı manyağın Nihat olduğunu fark eden Mesut, Sedat’ı sakinleştirmeye çalışsa da nafile... Bülent ve Nihat çenelerinin altına dayadıkları el fenerleriyle iki kat daha korkunçlaşan suratlarıyla çirkin çirkin kahkaha atmaktadırlar. Sedat’ın hâline acıyan Mesut bu ağır şakaya gereken tepkiyi gösterir: “Kardeşim deli misiniz siz ya! Böyle şaka mı olurmuş!”
Takımın beşinci elemanı, korku filmlerinde en önce ölecek tip tanımlarına bire bir uyan Selim’dir. Gözlük numarası en büyük olan, içlerinde en semizi, en safı, en meraklıları… Şimdi de karşısına çıkan ilk dolabı sadece merakının verdiği inanılmaz cesaretle açmış karıştırmaktadır: “Anaaa! Ne buldum millet! Bir oyun kutusu, a aaa! Çok ilgiiinç!” demez mi!
Sercan ile Serkan adlı ikizler korkuyla birbirine bakıp kapıya doğru giderler. Nihat arkalarından seslenir:
- Nereye gidiyorsunuz deli misiniz siz?
- Deli diye size derler… Ben aklımı peynir ekmekle yemedim kardeşim. Bu işin sonu hayra alâmet değil. Kampa geldiğimizden beri her şey ters gidiyor. Tıkır tıkır işleyen araba, ormana gelir gelmez bozuldu. Güzelim hava bak birden fırtınaya çevirdi. Mezbaha misali bir kulübeye doluşuverdik koyun sürüsü gibi.” dedi Sercan.
Her cümlesinin sonunda başını sallayarak kardeşini onaylayan Serkan araya girdi: “Şimdi de ortaya garip bir oyun çıktı… Kadroda sadece bir eksik kaldı: Motorlu testeresiyle sadist bir ormancı! O da muhtemelen yoldadır, kafayı çeke çeke buraya geliyordur.”
Nihat’la Bülent iki kardeşe gülerken, ormanda uluyan bir kurdun sesiyle kulübedeki herkes gülmeyi kesti. Gençlerin tüyleri diken diken olmuştu. Nihat’a göz kırpan Bülent: “Katilin sadist bir ormancı olduğunu nereden biliyorsun Sercan? Belki kurt adamdır!” dedi.
- Kurt adam diye bir şey yoktur, diye itiraz etti Sercan.
Serkan yine başını sallayarak onayladı kardeşini. Bülent cevap verdi:
- Sen adam yerine koymasan da dışarıda bir kurdun olduğu kesin. Ama illâki “Aman Ormancı Canım Ormancı” diyorsan, neden olmasın? Belki bu geceden sonra “Sadist Ormancı” türküsünü de yakarlar.
- Aha haa haa, diye güldü şakazede Sedat. Yeni yeni kendine gelebilmişti.
Nihat elindeki baltayı gösterip gülümsedi: “Bu kafayla bizden bir baltaya sap olmaz. Unutulmayacak büyük işler yapacak ruh da yok bizde… Belki acıklı bir halk türküsüne konu oluruz. “Sadist ormancıııı! Psikopat ormaaaancııı! Fakülteyeee getirdiiin yoktan bir acıı!”
Keşfettiği yeni oyunu anlamakla uğraşan Selim nihayet arkadaşlarını hatırlayıp: “Hey millet birbirinizle uğraşmayı bırakın da şu oyunu oynayalım, acayip bir oyun bu?” dedi. Arkadaşları birer ikişer yanına gelirken o da oyunu anlatmaya başladı:
- Oyunun adı bile ilginç: “Dünya Hayatı”. Dilediğin kadar kişi katılabiliyor oyuna, sayı sınırı yok, harika bir şey buu! Oyun sonunda kimin ne kazandığına bakılıyor, en çok kazanan oyunu alıyor. İki çeşit kazanç var; biri maddi, diğeri manevi. “Kader Zarları” sayesinde oyun içinde ilerliyoruz. Normalden farkı, bunlar sekizgen, 0 da var 7 de var. Haftanın yedi gününden kinâye. 5-5, 6-6, gibi çift atarsanız, tavlada olduğu gibi iki katı yol alıyorsunuz, bir de “kazanç kartı” çekiyorsunuz. Attığınız zarlardan biri 0 olursa “ziyan kartı” çekiyorsunuz. Fakat 0-0 atarsanız oyunda ölüyorsunuz. Çektiğiniz ölüm kartında yazdığı şekilde dünyaya veda ediyorsunuz. Ölenin mal varlığını, akraba oyuncular varsa -Sercan ile Serkan gibi- onlar paylaşıyor. Yoksa kasaya kalıyor. Bu oyunda en büyük rol zarlara aitmiş. Akıl ve duygu ise ara sıra devreye giriyor. Mesela kazanç kartınızda inancınıza zıt bir gelir çıktı, mesela piyango gibi, “haram” deyip kabul etmeme hakkınız varmış. Yapılan tercihler, verilen kararlar oyundaki hayatınızı mutlaka etkiliyormuş. Ziyan kartına çıkan kayıplarımızı ancak sineye çekebiliriz, reddetme şansımız yok…
Gençler epey meraklanmışlardı. İlk başta uzak duran Sercan ve Serkan dahi oynamak için iyiden iyiye heveslenirler. Mesut araya girer:
- Millet bakın burada bir ikaz var, okuyorum iyi dinleyin:
DİKKAT: “Dünya Hayatı” “Sadece Bir Oyundur”. Bunu Asla Unutmayın! Kendinizi Oyuna Fazla Kaptırmayın! Duygu ve Düşüncelerinizin Mahkûmu Değil Hâkimi Olun. Yoksa Bu “Geçici Oyun Ve Eğlence”ye Dalıp Gerçek Hayatınızla İlgili Yapmanız Gerekenleri Unutabilirsiniz! “Dünya Hayatı”nda Kazanılanlar Burada Kalır. Gerçek Hayatınız İçin Bu Oyunda Kazanılanlara Değil, “Akl-ı Selîm”inize İhtiyacınız Olacaktır.
Zarlar atılır, kıran kırana bir oyun başlar… Daha ilk zarda 0-0 atan Nihat “Dünya Hayat”ına ilk adımlarını atamadan ölür. Ne kadar itiraz etse, yalvarsa yakarsa da kimse gözünün yaşına bakmaz. Millet “Hayat”ın ilk gününden kaptırmıştır kendini oyuna…
- Öldün oğlum bir kere! Bari mızıkçılık yapma da delikanlı gibi öl, der Sedat. Aklınca baltalı şakacıdan intikamını almıştır. İlk adımda mezara yuvarlanan Nihat’ın epey gücüne gider bu söz: “İyi bakalım!” der içinden… “Hayat” sana neler gösterir...
Atılan çift zarlar sayesinde çekilen “kazanç kartları”ndan herkes nasibine göre kazanmaya, kasalarını doldurmaya başlar… Sercan attığı 5-5 ile ABD’de Üniversite Eğitim Bursu kazanır. Kardeşi Serkan 6-6 atar ve büyük bir iş teklifi alır, kabul eder. Sedat 3-3 atınca meşhur bir manken ile tanışır ve evlenir, keyfine diyecek yoktur. Grubun en safı Selim, şans oyunundan çıkan parayı, “oyun da olsa haramdır.” diye kabul etmez. Arsaya yatırım yapar, parasına para katar, hayır hasenat işlerini de unutmaz. İlk kaybeden Bülent’dir, 0-4 atar ve şirketi vergi kaçırmak suçundan 300 bin YTL para cezası alır. Tam iflas edecekken Mesut yüklü bir faizle borç vererek onu kurtarır.
Oyunun ikinci saatinde diğer oyuncular da birer ikişer evlenir. Sercan Amerika’dan bir kız bulur kendine. Serkan 0-0 atınca trafik kazasında ölür ve varını yoğunu Sercan’a bırakır. “Dünya Hayatı” “oyun eğlence” ya! Sercan bir sevinir bir sevinir… Kalkıp göbek atmaya başlayınca, kendini “oyun”a iyice kaptırmış Serkan’la birbirlerine girerler… Millet:
- Yahu ayıptır etmeyin! Bu “altı üstü bir oyun”dur! dese de Serkan temiz bir sopa atar kardeşine… Anlayacağınız “oyun”un cazibesinden ölenler dahi kendini kurtaramazlar.
Bu arada yağmurda sırılsıklam olan koca koca delikanlılardan birinin bile ıslak elbiselerini değiştirmek gelmez akıllarına. Buz gibi kulübede köpek yavrusu gibi tireye titreye oyuna devam ederler. Mesut bir ara uyanır gibi olur: “Arkadaşlar siz oyunu seyredeceğinize kalkıp bir ateş yakın! Yoksa hepimiz burada donup gebereceğiz!” der. Arkadaşlarının “Dünya Hayatı”nı imrenerek seyreden Nihat ile Serkan: “Biz babanızın uşağı mıyız? Ölüyüz biz kardeşim! “Kendinizi Oyuna Fazla Kaptırmayın!” denilmedi mi size!” derler ve ne diriler “oyun” dan ne de ölüler seyirden vazgeçerler. Hayat’ın seyri de bir başka oyundur ya zaten!
Sercan Amerika’dan birincilik diplomasıyla döner. 0-4 atınca bir türlü iş bulamaz; öbür el 0-7 atar; bunalıma girer… “Oyun”da Sakıp Ağaya dönen Selim, Sercan’a acıyıp ona bir iş verir; ama sıfır atmaya devam eden Sercan, borç batağına saplanır; işten atılır; depresyona girer; nihayet alkolik olur. Selim de bu arada Selimiye Vakfı’nı kurmuştur…
İlerleyen saatte Sedat 0-2 atınca manken eşinin kendisini büyük bir iş adamıyla aldattığını öğrenir. Nihat’a beklediği gün doğmuştur: “Karına da sahip çıkamadıktan sonra şu “Hayat”ta! Allah’a yalvar da 0-0 gelsin! Belki sen de delikanlı gibi ölürsün! Hah hah haaa!”
İşte burada çıngar çıkar. “Dünya Hayatı”nın birer oyuncağı hâline gelen gençler Nihat’ın sataşmasıyla birbirlerine girerler… Sedat, elindeki yeni açtığı kola kutusunu Nihat’ın kafasına fırlatır. Sercan kendisini haksız yere işten çıkardığına inandığı Patronu Hacı Selim’e saldırır. Selim’in “Hayat”taki başarısını çekemeyen Merhum Serkan da kardeşinden yanadır. “Ya hu millet! “Dünya Hayatı” altı üstü bir oyun değil mi?! Yapmayın! Etmeyin!” diyen de kalmamıştır işin garibi. Çünkü Mesut’a olan borçlarının faizini dahi ödeyemeyen Bülent de onun kendisini sömürdüğünü düşünmektedir.
Kavga sonunda gençlerin her biri bir yerde yarı baygın, soğuktan titreyerek yatarken, senaryonun eksik kahramanı Ormancı Dursun da geliverir: “Uyy! Kurban olduğum Allah’imin bir akilli kuli yok midur? Ula uşaklar ha siz de mi “Oyun”a geldunuz daa!”
Soğuktan donmak üzere olan gençler, Azrail (a.s) zannettikleri yabancıya, korku dolu gözlerle bakarlarken Ormancı Dursun gençlere bir daha kızar:
- Ağa takilmiş hamsi gibi pakmayın da oyle yüzume! Heyatun gendusu oyun eğlencedur ula hamsi kafalular! Siz oyun içında oyuna mi daldinuz hee!
Gençler birden afallamışlardır. Yavaş yavaş hepsi oyunun etkisinden kurutulup başlarına geleni hatırlamaya başlarlar. Ormancı der ki onlara:
- Gençler “hayat”la oynamayı bırakın da hayatı yaşamaya bakın. Gerçek bir “Hayat” yaşayın ama! Bir eğlenceye kapılıp, az kaldı “Dünya Hayatı”nda soğuktan donacaktınız...
Bu onlara iyi bir “Hayat” dersi olur. Planladıkları kampın geri kalan günlerini hastanede geçirseler de, bereket versin iyileşirler… “Gerçek Hayat”ı unutturacak kadar lüzumsuz oyun ve eğlencelere de bir daha dalmazlar.


Genç / Harun Kırkıl
 

FERASETLİ

KF Ailesinden
Özel Üye
Gençler “hayat”la oynamayı bırakın da hayatı yaşamaya bakın. Gerçek bir “Hayat” yaşayın ama! Bir eğlenceye kapılıp, az kaldı “Dünya Hayatı”nda soğuktan donacaktınız...
Bu onlara iyi bir “Hayat” dersi olur. Planladıkları kampın geri kalan günlerini hastanede geçirseler de, bereket versin iyileşirler… “Gerçek Hayat”ı unutturacak kadar lüzumsuz oyun ve eğlencelere de bir daha dalmazlar.
PAYLAŞIM İÇİN SAĞ OL
 

Mu@YMe

Vip Üye
Özel Üye
çok güzel bir hikayeydi
emeğine sağlık zeynebim ALLAHU teala razı olsun
dünya fani ahiret baki... unutmamak duası ile :33439:
 
K

Kayıtsız Üye

Ziyaretçi
Dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir.
(En’âm Sûresi, 32)

çok güzel bir konu Allah razı olsun
 
Üst