Bilâhere:
Sonra, sonradan, sonunda.
Bilakis:
Aksine. Tersine. Zıddına.
Bil'asâle:
Bizzat. Kendisi. Eli ile. Başkasını vâsıta etmeden. Asâleti ile.
Bil'ayan:
Açık olarak. Meydanda olarak.
Bilbedâhe:
Açıktan. Aşikâr olarak. Meydanda olarak. Besbelli.
(...Hem şu âlemin Sâni-i Zülcelal'i bütün güzel masnuatiyle kendini zişuur olanlara tanıttırması ve kıymetli nimetler ile kendini onlara sevdirmesi bizzarure onun mukabilinde, zişuur olanlara marziyatı ve arzu-yu İlâhiyelerini bir elçi vasıtasiyle bildirmesini istemesine mukabil; en âlâ ve ekmel bir surette, Kur'an vasıtasıyla o marziyat ve arzuları beyan eden ve getiren yine bilbedahe O Zât'tır. M.)
Bilcümle:
Bütün, hepsi. Umumiyetle.
Bilfarz:
Olduğunu kabul ederek. Farzolarak.
Bilfiil:
Sırf kendisi. Kendi çalışması ile. Başkası karışmadan.
Bil-guduvv-ive-l-âsâl:
Sabah ve akşam.
Bilhads:
Hads ile. Son derece bir sür'at-i intikal ile.
Bil-hads-is-sâdık:
Doğru bir hads ile.
Bilhassa:
Hususi olarak, mahsus, özellikle.
Bilhayr:
Uğurlu olarak, hayırla.
Bilıtlak:
Mutlak olarak. Hiçbir şeye bağlı olmaksızın.
Bilicma:
icma ile.
Bililtizam:
Bile bile. Bir şeyi doğru ve lüzumlu görüp taraftar olmakla.
Bilimtisal:
Uyarak, imtisal ederek.
Bi-lisan-il-arz:
Arzın diliyle. Yeryüzünün lisân-ı hâliyle.
Bilistihkak:
Lâyıkıyla, liyakatı olarak. Hakkıyla. Haklı olarak.
Bilistiklal:
Başlıbaşına, istiklâl üzere.
Biliştirak:
Birleşerek, ortaklaşa.
Bilittifak:
İttifak ile. Beraberce, birlikte, elbirliğiyle.
Bilkasd:
Kasd ile, düşünerek. Bilerek.
Bilkuvve:
Fiil mertebesine varmadan. Tasavvurda, tasavvurî olarak. Düşünce halinde. Kabiliyet ve istidat ile.
Bilkülliye:
Tamamı ile. Büsbütün. Bütün ile. Tamamen.
Billâhi:
Allah'a, Allah'tan.
* (Yemin) maksadı ile söylenir.
Bilmukabele:
Karşılıklı. Karşılık olarak. Mukabil olarak.
Bilmünavebe:
Değişerek, nöbetleşe.
Bilmüşahede:
Görmek suretiyle, görerek.
(Hem Sâni-i Âlem'in nihayet cemalde olan kemal-i san'atı üzerine enzar-ı dikkati celb etmek, teşhir etmek istemesine mukabil, en yüksek bir sada ile dellallık eden; yine bilmüşâhede O Zat'tır... M.)
Bilumum:
Bütün, tamamı, hep.
Bilvasıta:
Vâsıta ile. Birisinin vâsıta olması, aracılığı ile.
* Edb: Terci' ve terkib-i bentleri teşkil eden parçaları birbirine bağlayan beyit.
Bilyakîn:
Bir şeyi şeksiz ve şüphesiz olarak itikad-ı kavi ve sahih ile bilmek, derk etmek.
K:Yeni Lûgat
Sonra, sonradan, sonunda.
Bilakis:
Aksine. Tersine. Zıddına.
Bil'asâle:
Bizzat. Kendisi. Eli ile. Başkasını vâsıta etmeden. Asâleti ile.
Bil'ayan:
Açık olarak. Meydanda olarak.
Bilbedâhe:
Açıktan. Aşikâr olarak. Meydanda olarak. Besbelli.
(...Hem şu âlemin Sâni-i Zülcelal'i bütün güzel masnuatiyle kendini zişuur olanlara tanıttırması ve kıymetli nimetler ile kendini onlara sevdirmesi bizzarure onun mukabilinde, zişuur olanlara marziyatı ve arzu-yu İlâhiyelerini bir elçi vasıtasiyle bildirmesini istemesine mukabil; en âlâ ve ekmel bir surette, Kur'an vasıtasıyla o marziyat ve arzuları beyan eden ve getiren yine bilbedahe O Zât'tır. M.)
Bilcümle:
Bütün, hepsi. Umumiyetle.
Bilfarz:
Olduğunu kabul ederek. Farzolarak.
Bilfiil:
Sırf kendisi. Kendi çalışması ile. Başkası karışmadan.
Bil-guduvv-ive-l-âsâl:
Sabah ve akşam.
Bilhads:
Hads ile. Son derece bir sür'at-i intikal ile.
Bil-hads-is-sâdık:
Doğru bir hads ile.
Bilhassa:
Hususi olarak, mahsus, özellikle.
Bilhayr:
Uğurlu olarak, hayırla.
Bilıtlak:
Mutlak olarak. Hiçbir şeye bağlı olmaksızın.
Bilicma:
icma ile.
Bililtizam:
Bile bile. Bir şeyi doğru ve lüzumlu görüp taraftar olmakla.
Bilimtisal:
Uyarak, imtisal ederek.
Bi-lisan-il-arz:
Arzın diliyle. Yeryüzünün lisân-ı hâliyle.
Bilistihkak:
Lâyıkıyla, liyakatı olarak. Hakkıyla. Haklı olarak.
Bilistiklal:
Başlıbaşına, istiklâl üzere.
Biliştirak:
Birleşerek, ortaklaşa.
Bilittifak:
İttifak ile. Beraberce, birlikte, elbirliğiyle.
Bilkasd:
Kasd ile, düşünerek. Bilerek.
Bilkuvve:
Fiil mertebesine varmadan. Tasavvurda, tasavvurî olarak. Düşünce halinde. Kabiliyet ve istidat ile.
Bilkülliye:
Tamamı ile. Büsbütün. Bütün ile. Tamamen.
Billâhi:
Allah'a, Allah'tan.
* (Yemin) maksadı ile söylenir.
Bilmukabele:
Karşılıklı. Karşılık olarak. Mukabil olarak.
Bilmünavebe:
Değişerek, nöbetleşe.
Bilmüşahede:
Görmek suretiyle, görerek.
(Hem Sâni-i Âlem'in nihayet cemalde olan kemal-i san'atı üzerine enzar-ı dikkati celb etmek, teşhir etmek istemesine mukabil, en yüksek bir sada ile dellallık eden; yine bilmüşâhede O Zat'tır... M.)
Bilumum:
Bütün, tamamı, hep.
Bilvasıta:
Vâsıta ile. Birisinin vâsıta olması, aracılığı ile.
* Edb: Terci' ve terkib-i bentleri teşkil eden parçaları birbirine bağlayan beyit.
Bilyakîn:
Bir şeyi şeksiz ve şüphesiz olarak itikad-ı kavi ve sahih ile bilmek, derk etmek.
K:Yeni Lûgat