Baharın Zikridir Çiçekler...

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Baharın zikridir çiçekler Çiçekler, çiçekler, çiçekler…
Binler, yüz binler, milyonlar diller ile zikreder çiçekler.
Her mevsim “merhaba” derler.
“Elveda” demeden “merhaba” derler.
“Biz geldik. Yeniyiz, yepyeniyiz.
Dünyanızın bu bahar en yeni misafiriyiz.”
derler.
“Geçen baharın mahsulâtı değiliz. Bizler yeniden yeniye yaratılmış misafirleriz. Yeryüzünün bembeyaz çiçekleriyiz”diye seslenirler.
Çiçekler, çiçekler… Milyon, milyar dillerle bize seslenirler.
Baharın zikridir çiçekler.

Her bahar yeniden yaratılan dünya, bu mevsim ile yeniden gaflette olanları da uyandırır.

Çiçekler zikirdedir. Dağa taşa, kurda kuşa. Gözünde bir damla yaş olan ince bir kalbe karşı zikirdedir çiçekler.

“Bu bahar, okumadan geçmeyin üzerimizdeki yazıları.
Samedanî bir mektubuz.
Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Allah’ın (cc) sizlere okumanız için açtığı
bazen beyaz,
bazen pembe,
bazen de sarıdan mora kadar…
Yaratan’ın takdir ettiği her renge bürünürüz biz.
Ağaçların başlarında baharın zikri olan çiçekleriz biz.
Şu bize giydirilen rengârenk elbiselerin güzelliğine bir bakınız.
Bakınız ki, başka şeylere bakmak zahmetinde kalmayınız.
Baharın sesiyiz, zikriyiz biz.
Sakın gaflette olmayın.
Çok kalmayacağız.
En fazla bir, belki de iki haftadır dünyanızdaki şu resmî geçidimiz.

Ey aklı başında olan seyircilerimiz!
Nerdesiniz?
Nerdesiniz?
Bizler resmî geçitteyiz.
Başınızı kaldırın da seyredin şu hayretengiz güzelliği.
Melekler bile seyirdedir.
Sizler, ey aklı başında olan seyirciler, nerdesiniz?

Bizden bilmeyin bunu, yeter.
Bizden bilirseniz eğer, kaybedersiniz.
Toprağı geçin,
o incecik kökleri, damarları da geçin,
gövdesini de,
dallarını da geçin ağacın.
Dalların ucundaki o güzelliği bir kere olsun Rahman namına, Allah namına bir seyredin.
Odundan çiçek açtıran Rabbimizin bu harika kudretini zikredin.

O zikirle sevinin, zevk edin.
Yaratılış gayenize uygun bir hayat seyredin. Şükredin…”

Nelere maliktir Kadir Mevlâm…
Toprağı zerre zerre,
gökleri yıldız yıldız ve küre küre,
insanı ise hücre hücre konuşturur.
İnsan ki, dâvetlisi olduğu bu seyre kapılıp, dile gelir, konuşur.

Allah’ım, ey güzeller güzeli Allah’ım!
Gösterdiğin bu güzelliklerin ve perdelerin arkasındaki en yüksek ve münezzeh cemal sahibi,
her güzelliğin kaynağı,
ne varsa güzel diye bildiğim,
her şey senin eserindir Allah’ım.
Bir değil, binler dil ile tanıttırırsın bize kendini.

Ey isimleri güzel,
sıfatları güzel,
işleri güzel,
şuunatı güzel olan Allah’ım,
ey güzellerin en güzeli,
ne varsa güzellik namına,
her şeyin kaynağı Sendendir.
Dünya aynasında görünen, her güzellik Sendendir,
hepsi senin eserindir,
o güzel isimlerinin tecellileridir.
Güzelin aynası,
yansıması,
tecellisi,
aksi de güzel olur elbette.


Güzeller güzelinin gönderdiği kitap, o kitabın sayfalarıyla yaptığı hitap, elbette en güzel olur.

Şahidiyim bu bahar erik ağacının, şeftalinin, kirazın.
Ve renklerin en temizi, birincisi olan beyazın.
Kayısının ve yenidünyanın yanı başındayım bu bahar da.
Önce bir tomurcuk dalların ucunda.
Sonra birdenbire bir uyanış, bir çatırdayış başlar…
Belki de bir gece vakti dalların ucunda tohumlar patlar.
Yalnız değildir, şahidi vardır.

Çiçekleri açarken,
bu harika işler anbean olurken ve ben uyurken o gece vakti,
melekler şahididir olan biten işlerin.
O kadar kusursuz, o kadar harikadır ki, hayran olmamak elde değildir.
Melekler şahididir açan çiçeklerin.

Baharın zikridir çiçekler.
Seni sevmemek elde değil.
Hüsnüne, güzelliğine hayrandır diller ve kalemler.
Şahidi olmaya çabalayan bu kalem, bu dil de öyle…
Baharın zikridir çiçekler.

Kabul eyle Allah’ım.
Bizim de zikrimiz olsun.
Bir ağaca tutunup Sana yazdığımız bir şiirimiz olsun.
Hem de çiçek çiçek ve her renkten…
Çiçeklerin diliyle, cezbeden rengiyle ve ahengiyle kalbimizde coşan, taşan sevgiye,
bu İlâhî vuslata izin ver de tercüman olsun.
Söyleyemediğimizi izin ver de çiçekler söylesin...

Şu yeryüzü saksısında baharda açan her çiçeğin tek tek diliyle,
Sana şükran, Sana hayran bir halet-i ruhiyeyle zerre zerre, hücre hücre zikredelim.
İzin ver, dallarda şakıyan, Senin adına zikreden bülbülün olalım bu mevsim ve şu an.
Sırasını bekliyor her varlık.
Akasyalar bir başka hazırlık içindeler.
Resmî geçitte her canlı.
Ağaçların başında çiçekler, resmî geçitteler.
Ağaçların saçlarıdır çiçekler.
Meyvelerin habercisidir çiçekler.
Baharın zikridir çiçekler.
Ağır ama emin adımlarla resmî geçit törenine başlarken, onları seyretmemek, onları görmemek olmaz.

“Hayye ale’l felâh…”
Çağrılıyız ve çağırılıyoruz.
Protokoldeki yerimiz de ayrılmış.
Koşmalıyız, yer tutmalıyız hemen.
Bu harika töreni ve şöleni kaçırmamalıyız.
Birbiri ardınca geçen güzelleri alkışlamamak olmaz.
“Allahuekber” dememek olmaz.
“Barekâllah” ve “maşallah” demeliyiz.
Ellerimizi, dillerimizi birlikte hareket ettirmeliyiz.
Biz ki, Rahman’ın misafirleriyiz.
Yeryüzü bahçesinin yeni görev başına geçmeye çalışan, masnuâtın güzelliklerini, elbiselerini görmeye memuruz, davetliyiz.

Seyir yeri bizi bekliyor.
Bütün dünya bu seyir için seyircisini, yani bizi bekliyor.
Çiçekler, ağaçların başlarındaki o rengârenk çiçekler bizi bekliyor.
Bahar bahçeleri bizi bekliyor.
Çıkalım evlerimizden, kırlara açılalım.
Beton yığınlarının arasından hele bir çıkalım.

Tam olarak göremediğimiz, şehirlerde kaybettiğimiz bu güzellikleri, belki de bu mevsim son defa, belki de bu bahar son defa bir seyredelim.
Son baharımız olabilir bu bahar.
Sorarlarsa melekler kabirde, ne cevap veririz ötede?
“Rabbin kim?” sorusunun cevabını taşıyor baharın bu nazenin çiçekleri.
Yüz binler, milyarlar diller ile cevabını veriyorlar.
Kaçmaya ve kaçırmaya değer mi bu manzarayı?


Ne dâvetlere katıldık, ne çağrılar aldık.
Hepsi başka güzeldi elbet.
Ama bu bambaşka bir dâvet.

Dünya ötesi yolculuğumuzun ve kabirdeki o ilk sorumuzun cevabı bahardaki çiçeklerde gizli.
Eğlenmeye, oyalanmaya değmez.
Kaybedersek, kaybımız az olmaz; çok olur.
Bu fırsat, bir daha ele geçmez; yok olur.


Gelin, tanış olalım. Gelin, biliş olalım.
Gelin, Rabbimizi zikreden çiçeklerle bu bahar el ele, dil dile, bir şahidi de biz olalım.
Sevelim bizi seveni doya doya.
Sevindirdikleriyle, sevdirdikleriyle,
gönderdiği beyazdan mora,
sarıdan pembeye kadar her renkten mektuplarıyla önce tanıyalım,
sonra o mektupları okuyalım, bilelim ve sevelim Rabbimizi.
O en güzel bahar hediyeleriyle sevelim ve sevdirelim.
Belli ki Hak’tan bahar fermanı geldi.
Toprak sırrını açıyor, uyanıyor.
Toprak, şahitliğini yaptığı bu İlâhî sanatı bilecek ve bu güzelliği görecek şahitler arıyor.
Ağaçlar da öyle, çiçekler de öyle.

Melekler, ruhaniler vazife başında.
İnsan nerede?
Ve ağaçlar en güzel nişanlarla, en süslü, en cazibedar elbiseleriyle bizi çağırıyorlar:


“Koşun, bakın, gelin. Zikrimizi seyredin.” diyorlar.
Duymamak için sağır olmak, görmemek için kör olmak gerekir.
Geçti, geçiyor mevsimler ve o mevsimlerin içinde, o çiçeklerde gizli en güzel biçimler.
Baharın zikridir çiçekler.

Bahar, bir mektup.
Ağaç da bir başka mektup.
Çiçekler ise, her biri apayrı mektuplar.
İç içe kaç mektup var…
Okumasını bilenler içindir bu mektuplar.
Okuyalım, anlayalım diye yazılmışlar o rengârenk sayfalar.
Baharın zikridir çiçekler.

Okuyacak göz, anlayacak akıl ve hissedecek kalp bizdedir.
Çiçekler bizim içindir.
Ağaçların başlarındaki çiçekler en başta bizim görmemiz ve fark etmemiz içindir.

“Kâinatın satırlarını dikkatle mütalâa et. Zira onlar, Mele-i Âlâdan (yüce âlemden) sana gönderilmiş mektuplardır.”(Mektubat, 408)

Yine firardaysa nefsimiz, tutalım yakasından, girelim koluna, varalım çiçek açmış bir ağacın yanına.
Oturup halleşelim, sarılıp konuşalım.
O, çiçeklerini döksün, yıldız yıldız ağlasın, üstümüze yağsın konfetiler gibi.
Bir güzellik de o katsın tuzlu aşımıza, gözyaşımıza.
Ağlayalım, açılalım.
Birlikte coşalım.
Bu güzellik bize de yansısın Yaratan’dan.
Bizim de kuru dallarımıza can gelsin bu bahar Allah’tan (cc).
Bahar, bizim de bahçemize, bizim de içimize gelsin en evvel.
Kederler, dertler çekilip gitsin.
Bir şarkı duâ olsun dilimize:

“Severim her güzeli Senden eserdir diyerek…”
Baharın zikridir çiçekler.
Çiçekler zikridir baharın.

Ne derseniz deyin.
İster baştan, ister sondan okuyun, fark etmez.
Bu bahar yeniden doğup yeniden yaşamak için çiçek açmış bir ağacın yollarını kollayın ve yollara koyulun.
Haydi durmayın.
Bahar mektupları okunmayı bekliyor.
Haydi… Haydi!

Önce pencereye, sonra balkona, sonra da kapıyı aralayıp “vınnn” diye bahçelere seğirtelim, kırlara çıkalım, açılalım.
Ki, içimiz de açılsın.
Dertlerimiz, kederlerimiz, ne varsa dağılsın, saçılsın.
Hayatımızda yeni bir sayfa açılsın.
“Bismillah” ile, şükür ile, tefekkür ile...
Tefekkür ki, teşekkürdür Rabbimize.
Görünen, görünmeyen bütün mahlûkâtın bu bahar Sana ettiği hadsiz diller ile, yaptığı tesbihatın biz de şahidiyiz Allah’ım.
Bizden de bu zikri,
bu tefekkürü,
bu duâyı en güzel ve en temiz renklerle,
duygularla ve niyetlerle, kabul buyur.

Âmin… Âmin Allah’ım… Binler âmin…

***

“Güyâ çiçek açmış her bir ağaç, güzel yazılmış manzum bir kasîdedir ki, o kasîde Fâtır-ı Zülcelâlin medâyih-i bâhiresini inşâd edip, şâirâne lisân-ı hâl ile söylüyor.
Veyahut o çiçek açmış herbir ağaç, binler bakar ve baktırır gözlerini açmış; tâ Sâni-i Zülcelâlin neşir ve teşhir olunan acâib-i san’atını bir iki gözle değil, belki binler gözlerle baksın, tâ ehl-i dikkati öyle baktırsın.

Veyahut o çiçek açan herbir ağaç, umumî bayram olan baharın içindeki hususî bayramında ve resm-i geçit-misâl bir anda yeşillenmiş âzâlarını en süslü müzeyyenâtla süslemiş.
Tâ ki, onun Sultan-ı Zülcelâli, ona ihsan ettiği hedâyâyı ve letâifi ve âsâr-ı nurânîyesini müşâhede etsin.
Hem meşher-i san’at-ı İlâhiye olan zeminin yüzünde ve bahar mevsiminde, murassaât-ı rahmetini enzâr-ı halka teşhir etsin.
Ve şecerin hikmet-i hilkatini beşere ilân etsin.
İncecik dallarında ne kadar mühim hazîneler bulunduğunu ve ihsanât-ı Rahmâniyenin meyvelerinde ne derece mühim defîneler var olduğunu göstermekle, kemâl-i kudret-i İlâhiyeyi göstersin.”
(Sözler, 562)

***

Geçen sabah lokantacımız ve ders arkadaşımız Ahmet Bey’in mekânına yolumuz düştüğünde, başımı dükkândan içeriye uzatıp dostları dışarıya çağırdım:

“Koşun koşun” dedim. Kim varsa hepsi koştu, geldiler.

“Ne var? Ne oluyor?” dediler.

“Bakın” dedim. “Yolun tam karşısındaki ağaç var ya, çiçeklenmiş. Bembeyaz elbiseleriyle bize sesleniyor.”

“Amaaan…” dedi bazıları.

Bazıları da hayretle ve takdirle karşıladı.

“Allahuekber. Maşallah” dediler.

Bu güzelliğin, bu sanatın milyarda birini kendi yapabilseydi insan, çağırıp herkese göstermez miydi?Öyleyse neden Allah’ın gösterdiği bu güzelliği seyre koşmuyoruz ve biz de başkalarına göstermeye niye çalışmıyoruz?

Bilmem, yapılacak o kadar önemli işler arasında bundan daha önemli ne var ki acaba?

Evet, baharda ağaçlar bizi çağırır da, o sessiz sedasız dilleriyle bize seslenir de, duymamak olur mu?
Olur mu Allah aşkına?
Maalesef, bazen geniş dairenin cazibedar işleri, aklımızı başımızdan alıp başka yerlere götürmüş ki, bu güzellikleri tam duyamaz ve göremez olmuşuz.
Geç kalmadan birileri uyandırmalı bizleri.

Çiçeklerin zikrini görmeye dâvetliyiz.
Dâvete icabet vaciptir.
Gidelim, zikirlerinin şahidi olalım.
Tefekkürle aralarına katılalım.
Boş yere geçmesin günlerimiz.
Bu bahar yapacak işimiz çok.
Ömürden başka sermayemiz yok.


Selim GÜNDÜZALP
03.04.2011
Yeni Asya Gazetesi
 

cenneteyn

Yolcu..
Kademeli
Allah kainattaki mahluklarin zikirlerini tefekkur edip kendidw zikreden kullarindan eylesin hepimizi
 
Üst