“İlk” te “son” bulmaktır!.. “Başlangıçta”, “bitmek”tir AŞK!.. Aşk nedir sizce?. Hiç tarifini yapmaya çalıştınız mı kendinizce…
Aşk o fırtınalı günde binip muhabbet kayığına çekebilmekti kürekleri tereddüt etmeden Hüda-i’ce. Sonra önünde serilmesiydi azgın dalgaların sakince…
Aşk Hz. İbrahim gibi, ateşe atılırken gelen meleklere, “Ateşi yandıran benim halimi biliyor deyip, sizden talebim yok” diyerek,Cânı gönülden teslim olmaktı Alemlerin Rabbine…
Aşk Hz. Yakup misali, kaybettiğinde biricik Yusuf’unu, Rabbine güvenip, rıza ile beklemekti sonunu… “Bana düşen sabrı cemildir” diyebilmekti büküp boynunu…
Ya da âşık Yunus Emre gibi “Hoştur bana Sen’den gelen” diyerek,
Aşk sevdalanıp güzeller güzeline, bağlanmaktı gönülden Silip yürekten masivayı, değil dünyadan, ahiretten geçmekti.. Aşk silmekti kalpteki gururu, hasedi, kibiri, Diyebilmekti Yunusca, boşverdim herşeyi “bana seni, gerek seni!..”
Evet, evet… Aşk sizce neydi!?.. uçsuz bucaksız gökyüzünde kanat çırpmaktı aşk!.. Vahasız çöl yollarında deli divane gezmekti aşk!.. Herşeyden geçip, sevgilinin hüviyetine bürünmekti aşk!..
Ne de çok düşündük değil mi ya aşkın tarifini… “İlk” te “son” bulmaktır!.. “Başlangıçta”, “bitmek”tir AŞK!.. Aşk ne hüzün, ne sevinç, ne hülya… Aşk, sahili olmayan koca bir derya!…
Aşk ne Mecnun, Aşk ne Leyla… AŞK dediğin, yüce MEVLA!… Genç yaşta bana aşık olan, “Habibimdir” der
Vesselam… Şeyma Karadağ.