Allahü Teala Hazretlerinin Zamandan Mekandan Münezzeh Oluşu

Mukeka

Düzenleyici
Moderator
Özel Üye
Allah’ın Mekândan Münezzeh Oluşu
İnsan şüphesiz ki en güzel şekilde yaratılmış ve donatılmıştır. Gözleriyle, kulaklarıyla, düşünebilmesiyle vs. gibi haller onun ne kadar güzel yaratıldığını bize göstermektedir. Ancak gelin görün ki yine de acizdir. Kendisi zaman ve mekân bağlamında bir varlık olduğu için yaratılmış bir alandan çıkamıyor, yaptığı tahliller ve analizler sadece bu dünya ile sınırlı kalıyor. Akli olarak sınırsız bir varlığı düşünemeyen insan, Allah hakkında ne kadar düşünürse düşünsün onun nasıl bir varlık olduğunu anlayamayacaktır. İnsan yaratılmış bir varlıktır; Allah ise yaratan bir varlıktır. Allah hiçbir varlığa benzemez. O varken hiçbir varlık yok idi. Evveli olmayan tek varlık Allah’tır. İnsan zaman ve mekan dairesinde yaşar ve ölür. Onun için zamansızlık ve mekansızlık düşünülmez. Zamanı ve mekanı yaratan Allah olduğuna göre, zaman ve mekan Allah’ı nasıl içine alsın? Eğer Allah’ın bir mekanda olduğunu söylersek onu insanlara ve hayvanlara benzetmiş olmaz mıyız? Oysa Allah yaratılmışlara benzemekten münezzehtir, yücedir. Bu açıdan Allah nerededir? Sorusuna verilecek İslami cevap şudur; Allah zaman ve mekândan münezzeh bir varlıktır. Mekânsız vardır. Allah yukarıdadır ye da göktedir ifadesi de İslam’ın ana esaslarına terstir. Çünkü gök yaratılmıştır. Allah yarattığı bir mekâna girmekten münezzehtir. Biz Allah var iken hiçbir varlığın olmadığını biliyor ve buna iman ediyoruz. Dolayısıyla Allah göktedir der isek o zaman bu soruya muhatap oluruz: ’’Allah gökleri yaratmadan önce neredeydi?’’ İşte bu soruya muhatap olmamak için Allah’a layık olanı dile getirmek ve mekandan münezzeh olduğunu söylemek durumundayız. Dua sırasında ellerin göğe doğru kaldırılması Allah’ın gökte olduğuna delil değildir. Diğer taraftan bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: ‘’Kulun Allah’a en yakın olduğu hal secde halidir.’’ Bu durumda Allah yerde midir? Dememiz ne kadar abesle iştigal ise diğer taraftan Allah yukarıdadır dememiz de bir o kadar abes bir söylemdir. Efendimiz bu hataya düşmememiz için şu nasihati yapar: ‘’Allah hakkında düşünmeyin. Onun yarattıkları hakkında düşünün’’ Bu gerçeği ifade eden ayeti kerimeler de vardır: ‘’ فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ ‘’O gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Size kendi nefislerinizden eşler yarattığı gibi davarlara da eşler yarattı. O, bu düzen içinde sizi üretiyor. Onun benzeri hiçbir şey yoktur. O, her şeyi hakkıyla işitir ve bilir.’’[1] Ayete genel olarak baktığımız zaman insanlar, hayvanlar, gökler ve yer zikredilmiştir. Daha sonra Allah’ın hiçbir şeye benzemediği gerçeği zikredilmiştir. Yani Allah yarattığı bu varlıklara benzemez. İnsanlar gibi hayvanlar gibi oturmak, yerleşmek, hareket etmek, hareketsiz kalmak gibi mahlûkata layık olan her şeyden Allah münezzehtir, yücedir, noksan sıfatlarla anılmaktan müstağnidir. Allah dışındaki tüm varlıkların sıfatları eksiktir, kusurludur. Sıfatları eksik, noksan olmayan tek varlık Allah’tır. Allah’ın hiçbir şeye benzemediğini ifade eden diğer ayetler ise şunlardır: قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ اللَّهُ الصَّمَدُ لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ “De ki: O Allah; bir tektir. Allah Sameddir. Doğurmamıştır doğurulmamıştır. Hiçbir şey O’na denk değildir.”[2] Hz. Peygamber (aleyhisselam) Rabbinin sıfatlarından sorulduğunda İhlas süresi indirilmiştir. Bu ayetler müteşabih ayetlerden değil muhkem ayetlerdendir. Soru karşılığında inen bu ayetlerin anlaşılması için muhkem olmaları gerekir ki, muhkem başka anlamlara ihtimali olmayıp tek bir anlamı olan, müteşabih ise herhangi bir sebepten ötürü manasında kapalılık olan lafızlardır. Yüce Allah bu sorunun cevabını peygamberine bırakmadan cevap vermiştir. Kısa bir süre olmasına karşın tevhidin her aşamasını görebildiğimiz bu kısa ayetler mana yönünden oldukça yüklü ve ağırdır. Ayette geçen الله احد yani Allah tektir ifadesi Allah’ın hem cisim olmadığını hem de bir mekanda olmadığını belirtmektedir. Çünkü cisim en az iki cevherden oluşur. Oysa bu tek olmaya ters bir durumdur. Tek olan Allah parçalardan oluşmamıştır ve bu isim buna delalet etmektedir. Demek ki Allah cisim değildir. Allah cisim olmadığına göre bir mekanda da değildir. Mekanlarda sadece yaratılmışlar durur. Yaratılmışlar da cisimdir. İlah olmanın gereği başkasına ve başka bir şeye muhtaç olmamaktır. Her cismin parçaları birbirine muhtaçtır. Dolayısıyla Allah hiçbir şeye muhtaç değildir. Muhtaç olmayan da ne cisim olur ne de bir mekanda olur. Sürenin ikinci ayetinde ise الله الصمد yani Allah hiçbir şeye muhtaç değildir. Bilakis her şey ona muhtaçtır. Yine bu ifade de Allah’ın cisim ve bir mekanda oluşu reddedilmektedir. Bunu üç aşamada açıklayacak olursak daha anlaşılır olur kanaatindeyiz. Bütün cisimler mürekkeptir. Her mürekkep kendisini oluşturan parçalara muhtaçtır. Başkasına muhtaç olan Samed olamaz. Şayet Allah organlardan ve azalardan mürekkep bir varlık olsaydı, görmek için göze, yapmak için ele, yürümek için ayağa ihtiyacı olurdu. Bu durumda Allah Samed olamazdı. Cisimler birbirine benzer. Birbirine benzeyenler levazımlarında ortaktırlar. Şöyle ki, (şayet Allah cisim ise) bazı cisimler Allah’a ihtiyaç duyar ve onun da o cisimlere muhtaç olması lazım gelir. “Allah Sameddir” ifadesi Allah’ın bir mekanda olmadığını da belirtir. Şöyle ki; Allah belli bir mekanda olsa Allah’ın o mekanda olması ya vaciptir ya da caizdir. Vaciptir dersek Allah’ın o mekana muhtaç olduğunu söylemiş oluruz ki o mekan Allah’tan müstağni olur. Allah’a ihtiyaç duymaz. Faraza Allah’ın o mekanda olmadığını söylersek o mekan asla bozulmaz, olduğu hal üzere durur. İşte bu itibarla Allah o mekana muhtaç olur. Dolayısıyla Allah hakiki anlamda Samed olmaz. Şayet Allah’ın bir mekanda olması caizdir dersek o zaman kendisini o mekana has kılan bir şey vardır ki o zaman yine muhtaç olur. Sonuç olarak yine mutlak anlamda Samed olmaz. وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ ‘’Hiçbir şey O’na denk değildir.’’ bu ayet ise Allah’ın cisim ve cevher olmadığını bildirmektedir. Şayet Allah, cisim ve cevher olsaydı diğer cisim ve cevherlere benzerdi ki ayette Allah’ın bir benzerinin olmadığı ifade edilmektedir. Öte yandan insan Allah’ın varlığını ve birliğini bilmekle sorumludur. Onun yüce hakikatini öğrenmeye ve araştırmaya mükellef değildir. Bu açıdan Müslümanlar için yapılması gereken ilk şey Allah’ın zatını ve sıfatlarını kurcalamamak ve bunun üzerine düşünmek yerine Allah’ın eserlerini düşünmektir. İcmali yani detaya girmeden şu şekilde iman etmek yeterlidir: Allah bütün noksan sıfatlardan münezzehtir. Bütün kemal sıfatlar ile muttasıftır. Böylece Allah’ın sıfatlarına iman esası icmali olarak yerine gelmiş olur. Yunus SANIR Not: Yazı kitap aşamasında olduğu için kaynaklar kitapta gösterilecektir. [1] Şura 42/11 [2] İhlas 112/1-4

Bu Yazı KeLaMGaH.CoM 'dan Alınmıştır
 
Moderatörün son düzenlenenleri:
Üst