Acele Karar Verme...

Kraliçe

KF Ailesinden
Özel Üye
Köyün birinde yaşlı bir adam varmış .Çok fakirmiş . Ancak kral bile onu kıskanırmış . Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki kral atı için hazinesinin tamamını teklif etmiş fakat köylü satmaya yanaşmamış .

“ Bu at bir at değil benim için . Bir dost . İnsan dostunu satar mı ? “ dermiş

Bir sabah kalkmışlar ki at yok . Köylüler ihtiyarın etrafına toplanmışlar :

“ Seni bunak ! Bu atı sana bırakmayacakları satacakları belliydi . Krala satsaydın çok zengin olurdun . Şimdi ne paran ne de atın var !” demişler .


İhtiyar :

“ Karar vermek için acele etmeyin . Sadece at kayıp deyin . Çünkü gerçek bu … Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar … Atımın kaybolması bir talihsizlik mi yoksa şans mı bunu henüz bilmiyoruz . Çünkü bu olay bir başlangıç . Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez !” demiş .

Köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler . Aradan 15 gün geçmeden at bir gece ansızın dönmüş . Meğer çalınmamış dağlara gitmiş kendi kendine . Dönerken de vadideki 12 vahşî atı peşi sıra getirmiş . Köylüler ihtiyarın etrafına toplanıp özür dilemişler :

“ Babalık sen haklı çıktın ! Atının kaybolması bir şanssızlık değil âdetâ bir devlet kuşu oldu senin için . Şimdi bir at sürün var ! “

İhtiyar :

“ Karar vermek için yine acele ediyorsunuz . Sadece atın geri geldiğini söyleyin . Bilinen gerçek sadece bu . Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz . Bu daha başlangıç . Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?” demiş .


Köylüler bu sefer açıkça dalga geçmemişler fakat içlerinden “ Bu herif sahiden geri zekalı ! “ diye düşünmüşler .

Bir hafta geçmeden vahşî atları terbiye etmeye çalışan yaşlı adamın oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış . Evin geçimini sağlayan oğlu uzun süre yatakta yatacakmış . Köylüler ihtiyara gelmişler :

“ Bir kez daha haklı çıktın . Bu atlar yüzünden oğlun tek ayağını uzun süre kullanamayacak san da bakacak başkası yok . Şimdi eskisinden daha fakir ve zavallı olacaksın !” demişler .

İhtiyar :

“ Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz . O kadar acele etmeyin . Oğlum bacağını kırdı . Gerçek bu . Ötesi sizin verdiğiniz karar . Ama acaba bu ne kadar doğru . Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra ne olacağı size asla bildirilmez !” demiş.

Birkaç hafta sonra düşmanlar büyük bir orduyla saldırmışlar . Kral son umutla eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış . Köye gelen görevliler ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar . Köyü matem sarmış . Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş .

Köylüler yine ihtiyara gelmişler :

“ Yine haklı olduğun ispatlandı . Oğlunun bacağı kırık fakat hiç değilse yanında . Halbuki bizimkiler belki hiç dönmeyecekler . Oğlunun bacağının kırılması talihsizlik değil şansmış meğer .”

İhtiyar yine :


“ Siz erken karar vermeye devam edin . Ne olacağını kimseler bilmez. Bilinen tek gerçek var ; oğlum benim yanımda sizinkiler askerde . Ama bunların hangisinin talih hangisinin şanssızlık olduğunu Allah biliyor !” demiş .


Kıssadan hisse : Lao Tzu bu hikâyeyi şu öğütle tamamlamış :

“ Acele karar vermeyin . O zaman szin herkesten farkınız kalmaz . Hayatın küçük bir parçasına bakarak tamamı hakkında karar vermekten kaçının . Karar aklın durması halidir . Karar verdiniz mi akıl düşünmeyi dolayısıyla gelişmeyi durdurur . Halbuki gezi asla sona ermez . Bir yol biterken yenisi başlar . Bir kapı kapanırken başkası açılır . Bir hedefe ulaşırsanız daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz . “
 

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Güzel bir hikaye, daha öncede okumuştum tekrar okuduğum iyi oldu.

En büyük hatalarımızdan biri acele karar verme, ileri görüşlü olup ve sakin düşünüp en doğru kararı vermek en iyisi

tabi bunda da dengeli olmak lazım:
En kötü karar kararsızlıktır :)
 
Üst