
***EY GÖNLÜME DEĞEN GÖZYAŞIM***
Ey gönlüme değen gözyaşım!
Zamanın tenhalığında eğrilen gönlünü sakla gerçek aşklar için!
Yangın bitmesede gözlerinde,damlaların hiç durmadan aksın o yar'in özüne...
Kalp süvarisi değildin sen unutma!
Sevmek,sevilmek ömründe tek sermayandi senin ey gönlüm!
Damlalar içinde biriksin boşver!
Yalın hayatların ıssızlığı çelimsizdir...
Hazin olur sonsuzlukları...
Sen gözlerinden düşürdüğün yaşları biriktir avucunda...
Al yanaklı bebeklerin temizliğinde orucun olsun susuşun...
Dökülsün dehnizime, akıntıma kapılsın günahlar...
Geçmişime mübarek sayılsın gözlerimden dökülen bu yaşlar...
Omuzlarında devleşen yükün ağırlığından feryad etmeye meylettiğinde yüreğin, sadece tut dilini...
Kara zindanı andıran gözlerinde bir ışık haresi oluşsun...
Bir kıvılcım,bir ateş,bir sus,bir can oluşsun...
Ağlamaktan sakın korkma ey gönlüm!
Matem tutmak değildir bu ve gidenin ardından yas tutmak hiç değil...
Gelene sevinmek,acıyan yaralara tuz basmak değil...
Çölde susuz kalmış bir ceylanın çaresizliğine su bulmaktır...
Kanadı kırk yerden kırılmış bir serçenin diline bir damla can dokundurmaktır...
Ey göz yaşım!
Sana ihanet etmekten korktum asırlar boyu...
Diriliğimin suistimal edilmiş yanlarında biten yosunları suladım seninle…
Kerbela olmuş gönlüme akıtılan kanlara, yamalı elbisemden parçalar koparıp bastırdım…
Hiç oldum seni ağladım, sevda oldum seni sundum kadehler içinde…
Ömrümün şifası yalnız sendin ey gözyaşım!
Bir niğmet seni bilmişim,bir lütuf seni demlemişim gözlerimde…
Kisra saraylarında doğan bir bebek ağlayışındaydı varlığım…
Saylar geçti üzerimden saylar…
Gelip geçtiğim yollardan bir siluet eklenirdi kimliğime…
En son “Gözyaşına kurban edilen küçük bir can” diye eklendi satır aralarına…
Ben sana ihanet etmedim ey gözyaşım!
Yerlere düşürmekten bile korktum seni…
Bir dokunuşta binlerce damlanı hiç acımadan içime akıtandın…
Güzergahına giren acıların yangınına usulca dokunandın…
Sen bende bitmeyecek bir nehir,ben sende boğulmayı göze alacak bir can’dım...