Türkiye AB ilişkilerine stratejik yaklaşım

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Türkiye AB ilişkilerine stratejik yaklaşım
02 Temmuz 2011 / 00:30
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin geleceğini Avrupa'da gördüğünü ve AB ile en kısa zamanda bütünleşme iradesine sahip olduğunu söyledi.

Davutoğlu'nun, Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle ile Conrad Otel'deki görüşmesinin ardından ortak basın toplantısı düzenlendi.
Toplantıda konuşan Davutoğlu, bu ziyaretin bir özelliği bulunduğunu, 12 Haziran seçimleri sonrasında Türkiye'yi ilk ziyaret eden dışişleri bakanının Westerwelle olduğunu kaydederek, ''Bu da Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkileri yansıtan, beklenen bir gelişmedir. Birkaç gün önce telefonla konuştuğumuzda kendisiyle değerlendirmemiz gereken birçok konu olduğunu konusunda mutabık kalmıştık'' dedi.
Türkiye ile Almanya arasındaki ikili ilişkilerin herhangi bir iki devlet arasındaki ilişkilerden çok farklı olduğunu ifade eden Davutoğlu, şunları söyledi:
''Sadece hükümetlerimiz arasında yoğun temaslar yok. Halklarımız iç içe geçmiş durumda. Gerek Almanya'da yaşayan Türk vatandaşları, gerekse artık gittikçe sayıları artan, sabit olarak Türkiye'ye yerleşen Alman vatandaşları, iki ülke arasındaki ilişkilerin ne kadar yoğun olduğunu açıkça gösteriyor. Biz bu ilişkilerin kapsamını daha da genişletme konusunda kararlıyız. Üst düzey görüşmelerimiz artarak devam edecek. Geçen sene Almanya Cumhurbaşkanı ülkemizi ziyaret etmişti. Bu sene de Cumhurbaşkanımızın Almanya ziyaretleri söz konusu. Başbakanımızın, Almanya Başbakanı ile karşılıklı ziyaretleri var. Biz de dışişleri bakanıyla bütün uluslararası formlarda görüşüyoruz. Çünkü ortak gündemimiz çok kapsamlı.''
-TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ-
Bugün de ikili ilişkileri ele aldıklarını aktaran Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
''Türkiye-AB ilişkileri üzerinde durduk. Ben Westerwelle ile çok açık bir şekilde Türkiye'deki seçimler sonrasındaki en önemli gündem maddemizin AB ile ilişkiler olduğunu paylaştım. Çünkü Türkiye-AB ilişkileri artık yeni bir stratejik bakış açısı gerektiriyor. Türkiye açısından bakıldığında bu stratejik bakış açısı çok açıktır. Türkiye geleceğini Avrupa'da görüyor ve AB ile en kısa zamanda bütünleşme iradesine sahip. Herhangi bir müzakere süreci ilişkileriyle ilgili olmayan konuların gündeme getirilmesine karşı çıkıyor ve bir an önce müzakere fasılların açılmasını ve 2004'te iki tarafça alınan stratejik kararın hayata geçirilmesini istiyor.''
Davutoğlu, Türkiye'nin Kıbrıs sorununa kapsamlı çözüm bulmak için ve diğer konularda üzerine düşenleri sonuna kadar yaptığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
''Maalesef birçok konuda beklemediğimiz çifte standartla karşılaştık. Son olarak vize konusunda da başka ülkelere uygulanandan daha farklı bir tutum Türkiye'ye karşı sergilendi. Biz istiyoruz ki tarih boyunca Avrupa'nın bir parçası olmuş Türkiye, gelecekte de AB'nin parçası ve en önemli unsurlarından biri olsun. Bu noktada Almanya Dışişleri Bakanının verdiği desteğe teşekkür ediyorum. Kendisi her zaman Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusunda çok net bir tutum takındı. Biz bu net tutumun Almanya'da önümüzdeki dönemde daha açık bir şekilde dile getirilmesine büyük önem veriyoruz. Çünkü önümüzdeki aylarda takınılacak açık ve kararlı tutum, Türkiye-AB arasındaki ilişkilerin geleceğini belirleyecektir. Türkiye bu konudaki kararlılığını her fırsatta göstermiştir. Bundan sonra da göstermeye devam edecektir.''
-FİLİSTİN-
Görüşmede ayrıca, bölgesel konuları değerlendirdiklerini, Ortadoğu'daki gelişmeleri görüştüklerini belirten Davutoğlu, şöyle konuştu:
''Arap-İsrail sorunu konusunda ve son dönemde Filistin konusunda kapsamlı bir değerlendirme yaptık. Filistin Devlet Başkanı Abbas'ın BM'deki inisiyatifi konusunu ele aldık. Biz Filistin'in kendi devletini kurma ve uluslararası bütün normlarca belirlenmiş sınırlarında kendi devletlerini kurma haklarına sahip olduklarını her zaman ifade ettik. Ve açık bir şekilde tekrar ifade ediyorum, bu konu BM gündemine geldiğinde de Türkiye, Filistin devletinin tanınmasına açık destek verecektir. Gönül ister ki, bu destek öncesinde de barış süreci tekrar başlasın. Yeni birleşik Filistin devleti hükümeti tanınsın. Ve bütün bu tek taraflı adımlara ihtiyaç kalmayacak şekilde bir müzakere süreci otursun. Ama bir taraftan yerleşimlerin devam ettiği, barış sürecinin İsrail tarafından akamete uğratıldığı bir dönemde Filistinlilerin haklı taleplerini gündeme getirmesini normal görmek gerekir. Bizim bu konudaki kanaatimizi paylaştım.''
Davutoğlu, bundan sonra da Almanya ve Türkiye'nin bu konuları istişare edeceğini, Suriye ve Libya başta olmak üzere bölgedeki Arap dünyasındaki değişim sürecini ele aldıklarını aktardı.
-ARAP HALKLARI-
Bu konudaki görüşlerini de Westerwelle ile paylaştığını bildiren Davutoğlu, ''Biz barışçıl bir dönüşüm süreci içinde Arap halklarının haklı taleplerinin gerçekleştiği bir dönemin başlaması gerektiğini düşünüyoruz. Arap halkları bu konudaki taleplerini dile getirdiler, getiriyorlar. Biz de Türkiye olarak, bu taleplerin barışçıl bir yöntemle, barışçıl bir süreçle hayata geçirilmesine büyük önem veriyoruz. Bundan sonra da bu konudaki tutumumuzu sürdüreceğiz'' diye konuştu.
Davutoğlu, 15 Temmuz'da Libya Temas Kurulu Toplantısı'nın Türkiye'de yapılacağını, bu toplantı öncesinde de istişarelere devam edeceklerini kaydetti.
Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, Türkiye'nin AB üyeliğinde söz konusu olanın vaatler ya da bir tarih verilmesi olmadığını belirterek, ''Burada önemli olan göz göze aynı düzeyde bakışmamız, birbirimize karşı adil ve saygın bir şekilde muamele etmemizdir. Ben Türkiye'nin AB'ye tam üyelik müzakerelerinin belli kriterlere göre hızlandırılması taraftarıyım'' dedi.
Westerwelle, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Conrad Otel'deki görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'de yapılan genel seçimlerden kısa bir süre sonra Davutoğlu ile bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Konuk bakan Westerwelle, genel seçimlerin ardından Türkiye'yi ziyaret etmesinin, dostu ve mevkidaşı Davutoğlu ile bu görüşmeyi yapmasının, sadece kişisel bağlantılarından değil, Almanya'nın da Türkiye ile stratejik ve yoğun bir iş birliğini öncelikli olarak ele almasından kaynaklandığını belirtti.
''Türkiye, küresel, özellikle de bölgesel sorunların halledilmesinde stratejik bir anahtar ülkedir'' diyen Westerwelle, Türkiye'nin aynı zamanda Almanya için iyi bir partner ve dost olduğunu kaydetti.
Westerwelle, Davutoğlu ile yaptığı telefon görüşmesinde kendisini seçim başarısından dolayı kutladığını ifade ederek, son derece etkileyici bir seçim sonucu alındığını vurguladı.
Bunun da sadece politika alanında değil, kişisel olarak da iyi iş birliği yaptıklarının bir göstergesi olduğunu dile getiren Westerwelle, şunları kaydetti:
''Dışişleri bakanı olarak Türkiye'yi ziyaretim son derece hareketli bir döneme rastlıyor. Türkiye'nin bölgesel çerçevesi tarihsel bir dönüşüm içinde ve burada Türkiye kilit bir rol oynuyor. Bu, Avrupa'da da adil ve saygılı bir şekilde Türkiye'nin tam üyelik sürecinin müzakere edilmesi için gerekli nedendir. Burada söz konusu olan vaatler değildir, bir tarih verilmesi değildir. Burada önemli olan göz göze aynı düzeyde bakışmamız, birbirimize karşı adil ve saygın bir şekilde muamele etmemizdir.''
Westerwelle, Türkiye'de sadece ekonomik alanda değil, diğer alanlarda da son yıllarda önemli ilerlemelerin kaydedildiğini belirterek, bugün 4 bin 500 Alman işletmenin Türkiye'de çalıştığını ve milyonlarca Türk kökenli vatandaşın Almanya'da yaşadığını, çalıştığını ve Almanya'nın refahına katkıda bulunduğunu dile getirdi.
-''TÜRKİYE'NİN PERSPEKTİFİNİN AVRUPA'DA KALMASINI İSTİYORUZ''-
Tüm bunların, Türkiye ile Almanya'nın yakın ilişkilerinin ve dostluğunun yoğunluğunun, stratejik ilişkilerin derinliğinin en önemli nedenlerinden olduğunu ifade eden Westerwelle, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bu açıdan ben Türkiye'nin AB'ye tam üyelik müzakerelerinin belli kriterlere göre hızlandırılması taraftarıyım. Neredeyse bir yıldan beri yeni bir fasıl açılmamıştır. Bu doğru bir gelişme değildir. Bunun değişmesi için ikimizin de birlikte çalışması gerekir. Özellikle rekabet faslı, açılmaya hazır bir fasıldır. Ben mevcut sorunların giderilmesi ve tartışılmasının destekçisi olacağım. Biz şahsen Türkiye'nin perspektifinin Avrupa'da kalmasını istiyoruz. Bu konuda hem Avrupa'nın hem de bizim ülkemizin muazzam bir çıkarı vardır. Bölgesel çerçevesi açısından Türkiye ile köprü kurmak istiyoruz. Bunlar Avrupa kıtasının ve AB'nin stratejik çıkarlarıdır.''
-SURİYE VE LİBYA'DAKİ OLAYLAR-
Konuk bakan Westerwelle, görüşmelerinde Suriye ve Libya'daki durumu da tartıştıklarını aktararak, şöyle devam etti:
''Suriye'de Başkan Esad artık baskı ve şiddet olaylarına son vermeli ve reformları başlatmalıdır. Halkın meşru beklentilerine cevap verilmelidir. Ben bu konuda Türkiye'nin örneğin Suriye'den gelen mültecilere yardım ediş şeklini ve bu konuda sağladığı insani yardımı da örnek bir davranış olarak görüyor ve takdir ediyorum. Libya'da siyasi çözümün mümkün hale getirilmesi iki tarafın çıkarına. Libya'da diktatör Kaddafi kendi halkına karşı yürüttüğü savaşa son vermeli ve eylemlerinden dolayı hesap verebilmelidir. Ancak askeri boyutunun sınırlarını da gayet iyi bildiğimiz için siyasi bir çözüme yönelmemiz gerekiyor. Özellikle masum sivil halk için bunu böyle yapmamız gerekiyor. Çünkü en çok acı çekenler onlar.''
Türk-Alman ilişkilerinin çok iyi düzeyde olduğunun, bunun sadece iş ilişkilerinden ya da dışişleri bakanları arasındaki dostluk ilişkilerinden ibaret olmadığının altını çizen Westerwelle, ''İkili ilişkilerimiz de bizim birlikte neye sahip olduğumuzun göstergesi ve bunu böyle muhafaza etmek benim görevim olacaktır'' dedi.
Westerwelle, Almanlar ile Türkler arasında gençlerin mübadele edilmesini devam ettirmek istediklerini belirterek, ''Bir Türk-Alman gençlik hareketi ikimizin de desteklediğimiz bir konu. Ülkelerimiz arasında, gençler arasında bir köprü kurulması son derece önemlidir'' diye konuştu.
Görüşmede, Türkiye'de Türk-Alman Üniversitesinin kurulması konusunu da ele aldıklarını aktaran Westerwelle, son Ankara ziyaretinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da bu konuda şahsi desteğini vermesini büyük bir memnuniyetle karşıladığını belirterek, Başbakan Erdoğan'a teşekkürlerini iletti.
Westerwelle, yeniden Türkiye'de ve dünyanın en güzel kentlerinden biri olarak nitelediği İstanbul'da konuk olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye'nin Türkiye'nin dostu ve kader ortağı olduğunu belirterek, ''Bunun için de Suriye'nin bu süreçten daha güçlü, istikrarlı bir şekilde çıkmasını istiyoruz. O yüzden reformlar yapılması gerektiğini düşüyoruz'' dedi.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, Conrad Otel'de düzenledikleri ortak basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
''Arap ilkbaharında Almanya'nın rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine Davutoğlu, bir normalleşme süreci olarak değerlendirdiklerini, meydanlara çıkan insanların taleplerine bakıldığında, bu taleplerin demokrasi, şeffaflık ve hukuk devleti yönünde talepler olduğunu belirtti.
Bu taleplerin, Türkiye ve Almanya'nın benimsediği ortak talepler olduğunu aktaran Davutoğlu, şunları söyledi:
''Demokrasi, şeffaflık, hukuk devleti, basın özgürlüğü, fikir özgürlüğü gibi kavramlar bizim ortak değerlerimiz. Onun için Tunus'ta gelişmeler başladığında Avrupa Konseyi Dönem Başkanı olarak da Tunus'u ziyaret edip, Avrupa değerleriyle bu bölgenin ortak değerleri arasında ortak zemin bulmaya çalıştık. Bu konuda Almanya'nın oynayabileceği önemli rol olduğunu düşünüyorum. Yani Avrupa'nın bir bütün olarak bölgeye bakışı ve bir dost ülke olarak bölgeyi çok iyi bilen, geçmişte Türkiye ile bölgede çok önemli faaliyetler yürütmüş olan Almanya, bir dış müdahale görüntüsü vermeksizin bölgedeki demokratikleşme yönündeki çabalara büyük katkıda bulunabilir. Dediğim gibi bunlar bizim ortak değerlerimiz. Bu ortak değerlerimizin Arap halkı tarafından da savunuluyor olması önemlidir. Bu taleplerin gündeme gelme sürecinde de bizim Arap halklarıyla iletişimimize büyük önem vermemiz lazım. Arap yönetimleriyle onların reformları konusunda katkı anlamında büyük çaba göstermemiz lazım. Önemli olan şiddet ortamının durması ve Ortadoğu'da siyasal bir reform sürecinin başlaması.''
Bu konuda Avrupa'da en fazla katkıda bulunacak ülkelerin başında Almanya'nın geldiğini vurgulayan Davutoğlu, ''Bunu diğer ülkeleri tenkit etmek için söylemiyorum ama Almanya'nın bölgede sömürge geçmişi, tarihi arka planı yok. O açıdan bazı değerleri dile getirirken çok daha rahat olabilir. Bu noktada Almanya'nın ciddi katkılar yapacağına inanıyorum. Özellikle barış süreci konusunda Almanya'nın takınacağı net tutum, süreci olumlu yönde etkileyecektir'' diye konuştu.
-LİBYA-
''Fransa'nın Libya'da muhaliflere tek taraflı olarak NATO'ya da bilgilendirme yapmadan silah yardımı yaptığı ortaya çıktı. Öncelikle silah ambargosunun delindiğini düşünüyor musunuz? Bu konuda NATO'da ne gibi mesajlarınız olacak?'' sorusuna karşılık Davutoğlu, NATO operasyonları da dahil olmak üzere Libya'da yapılan bütün faaliyetlerin çerçevesini çizen kriterlerin, BM'nin 1970 ve 1973 sayılı kararları olduğunu kaydetti.
Dolayısıyla bu faaliyetlerin BM kararları doğrultusunda yapılmasının büyük önem taşıdığını vurgulayan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
''Meşruiyetimizi biz bu kararlardan alıyoruz. Türkiye bir an önce Libya'daki çatışma ortamının durması ve bir an önce Libya halkının haklı talepleri doğrultusunda bir değişim sürecinin devreye girmesi için her türlü katkıyı yapmıştır ve yapmaya devam edecektir. Bu çerçevede Libya Temas Kurulu Toplantısı, Türkiye'de yapılacak. Tabii ki diğer ülkelerin yaptığı faaliyetler konusunda yorum yapmak istemem. Ancak biz Libya Temas Kuruluna katılan ülkelerle diplomatik anlamda neler yapılabileceği konusunda temaslarımıza devam edeceğiz. İnşallah çatışmaların artacağı bir dönem değil, siyasal sorunların çözülebileceği bir dönemi hep beraber başlatabiliriz.''
-SURİYE-
''İngiliz The Guardian gazetesinde, Amerika'nın Beşşar Esad'ın görevinde kalmasına açık kapı bırakan bir reform yol haritasına destek verdiği konusunda bir iddia yer aldı. Bu yol haritası konusunda Türkiye ile bir istişare oldu mu?'' şeklindeki soru üzerine Davutoğlu, ''Suriye konusunda bahsettiğiniz bir haberdir. Dolayısıyla bu haberin detayları konusunu bilmeksizin yorumda bulunmak istemem. Ancak Türkiye'nin Suriye konusunda çok açık bir tavrı vardır. Suriye'nin geleceğini bizim geleceğimiz gibi görüyoruz. O bakımdan Suriye'de istikrarsızlık istemiyoruz. Bu istikrarsızlığın olmaması için de reformların bir an önce hayata geçirilmesine büyük önem veriyoruz. Bahsettiğiniz haberde geçtiği gibi çalışmalar varsa, ancak o devletlerle yapacağımız toplantılarda gündeme gelebilir. Haberler üzerine yorum yapmak istemem. Ama böyle bir çalışma konusunda farklı ülkelerin Suriye'ye benzer mesajları veriyor olması önemlidir. Bu, Suriye yönetimi tarafından da bir şekilde değerlendirilir diye düşünüyorum. Zaten önümüzdeki dönemde Türkiye elinden geleni yapmaya devam edecektir. Bazı temaslarımız yoğunlaşarak sürecek inşallah'' şeklinde konuştu.
-''SURİYE'DE DE AYNI TUTUMU GÖSTERDİK''-
''Türkiye ve Almanya'nın Kaddafi konusunda aldığı tutumu Esad'a göstermesi gerekmiyor mu?'' sorusuna karşılık da Davutoğlu, Türkiye'nin her zaman ilkesel davrandığını söyledi.
Davutoğlu, şöyle devam etti: ''Tarafların iletişim kanallarını açık tutup, bu krizin çözülmesi için elimizden geleni yapmayı hedefliyoruz. Onun için de bütün bu durumlarda hangi ülke olursa olsun şu ana kadar hep bu kanalları açık tuttuk. Libya'da, Tunus'ta, Suriye'de, Mısır'da, Bahreyn'de bu tür çabalarda olup, hedefimiz mümkün olan en az sivil kaybın olması. Ama bir taraftan da yanlış olan tutumlar konusunda görüşlerimizi açık ve net söyledik. Sivillere karşı kullanılabilecek sert yöntemler konusunda Libya'da da diğer ülkelerde de aynı tutumu sergiledik. Demokratik reformlar ve sivillere karşı şiddet kullanılmaması yönünde her yerde aynı mesajı verdik. Başbakanımız başta olmak üzere çok net mesajlar verdik. Hiç tereddüte mahal vermeden mesajlar verdik. Suriye'de de aynı tutumu gösterdik.''
''Suriye bizim dostumuz, kader ortağımızdır'' diyen Davutoğlu, ''Bunun için de Suriye'nin bu süreçten daha güçlü, istikrarlı bir şekilde çıkmasını istiyoruz. O yüzden reformlar yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bunu kapalı kapılar ardında da sayın Esad'a söyledik, kamuoyunda da söyledik, söylemeye de devam edeceğiz. Ta ki barış içinde, barışçıl yollarla bir dönüşüm sağlanabilsin. Türkiye'nin ve dünyanın çıkarı barış içinde bir dönüşümdür. Bu yolda elimizden gelen gayreti göstermeye devam edeceğiz'' ifadesini kullandı.
-İSRAİL-
Bir soru üzerine, Türkiye-İsrail ilişkileri konusunda bir ilkesel yaklaşımları bulunduğunu vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti:
''Biz İsrail vatandaşlarına zarar vermedik. Türk vatandaşlarını İsrail güvenlik güçleri açık sularda katletti. Şimdi dolayısıyla ilişkilerin düzelmesi de yine aynı ilkeler temelinde olur. Biz geçen seneden bu yana pozisyonumuzu net olarak söyledik. Bütün bu konularda Türkiye hep uzlaşmacı ve barışçıl bir dil kullandı. Ama kendi vatandaşlarının hukukunu koruma konusunda kimse Türkiye'yi sınamaya kalkmasın. Biz vatandaşlarımızın haklarını koruruz ve korumaya da devam ederiz. Ümit ederiz ki son derece haklı taleplerimiz olan özür ve tazminat konusundaki taleplerimiz karşılanır ve bu sorun aşılır. Unutulmamalıdır ki Türkiye, İsrail ve Suriye arasındaki barış görüşmelerine ev sahipliği yapıyordu. Biz bütün bu çabalar içerisinde tekrar olmaya hazırız. Yeter ki vatandaşlarımıza karşı işlenen bir suçun karşılığı olarak özür ve tazminat yerine gelsin. Daha sonraki aşamada da Gazze'deki insanların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde ablukanın kaldırılması konusunda uluslararası çalışmaların önü açılsın.''
-KONUK BAKAN WESTERWELLE-
Konuk bakan Westerwelle de ''Arap ilkbaharıyla ilgili Türkiye'nin anahtar rolünden bahsediyorsunuz. Bu rolü nasıl görüyorsunuz?'' şeklindeki soru üzerine, Avrupa'daki meslektaşlarına Türkiye'nin İslam dünyasına giden istikrarlı bir köprü olduğunu söylediğini belirterek, şunları kaydetti:
''Eğer Avrupa'da yoğun tarihi ilişkilerimiz ve dostluklarımızı da dikkate alarak bu köprüyü daha da pekiştirmez ve kullanmazsak hatalı davranmış oluruz. Ayrıca ben Türkiye'nin çok önemli bir rol oynadığına inanıyorum. Arap ilkbaharının başarılı olmasında Türkiye fevkalade önemli bir rol oynuyor. Türkiye, Libya'da siyasi bir çözümün mümkün olduğunu, dostluğa dayanan, Kaddafi'siz bir geleceğin mümkün olduğunu gösteren bir tutum içinde. Türkiye, ayrıca şu konuda da tayin edici bir rol oynuyor, Suriye rejimi üzerinde de etkili olabilmektedir ki, Suriye'de bir diyalog yeniden tesis edilebilsin ve oradaki halkın haklı isteklerine kulak verilebilsin.''
Bakan Davutoğlu ile birbirlerini tamamladıklarını hissettiğini aktaran Westerwelle, çok önemli konuları rahatlıkla birlikte tartıştıklarını dile getirdi.
Westerwelle, Almanya olarak bu bölgede tarihi bir dostları ve partnerleri olduğunu ifade ederek, ''İkimiz bu görüşmeleri aramızda yapabiliyorsak, o zaman demokratik ve barışçıl bir çözümün bölgede olmasının bir garantisi oluyor bu'' diye konuştu.
Bir başka soru üzerine Westerwelle, Almanya'nın kendi askerlerini Libya'daki askeri müdahalede kullanmadığını vurgulayarak, ''Bu nedenle askeri konularla ilgili fazla bir şey söylemem mümkün değil. Biz ulusal konseyi destekliyoruz. Biz bir silah yardımı yapmıyoruz ve yapmayacağız'' şeklinde konuştu.
Westerwelle, ''Türkiye ile Almanya'nın Kaddafi konusunda aldığı tutumu Esad'a karşı da göstermesi gerekmiyor mu?'' şeklindeki soruya da ''Türkiye ile Almanya'nın ortak tutumu Esad rejiminin baskılarıyla bağlantılı olarak sanıyorum açık ifade edildi. Bu ortak bir tutumdur. Bir şeyler elde etmek isteniyorsa, birlikte konuşarak, görüşerek mesajlarımızı iletmek istiyoruz'' yanıtını verdi.
Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler konusundaki soru üzerine de Westerwelle, Türkiye ile İsrail'in ikili ilişkileri konusunda detaylı bir görüş açıklamak istemediğini belirterek, ''İlişkilerin daha normalleşmesini umuyorum. Çünkü burada Almanya'nın da menfaati söz konusu. Türkiye ile çok yakın ilişkiler içerisindeyiz. Ancak İsrail ile de özel bir bağımızın olduğunu biliyorsunuz. Dolayısıyla ilişkileri normalleştiren, daha huzurlu hale getiren her şey bizim için olumludur'' ifadesini kullandı.
Westerwelle, Almanya'da bir Türk'e ait kahvehanenin kundaklanması ve Batı Avrupa'da yükselen yabancı düşmanlığıyla ilgili görüşünün sorulması üzerine, ''Bu Türk lokaline karşı yapılan düşmani tutumu, saldırıyı kınıyoruz. Yabancı düşmanlığının Almanya'da hiçbir şekilde yeri yoktur. Alman polisi de gerekli soruşturmayı geniş bir şekilde yürütüyor. Suçlulara karşı yapılması gereken neyse yapılacaktır. Bununla ilgili bütün tedbirler alınmıştır'' şeklinde konuştu.
Zaman
 
Üst