özgürlüğün tanımını yapabilmek için esaret yaşayıp bir anlık dahi olsa esaretten kurtulmak gerekir. yıllarca bir kafeste kilitli olarak yaşayan ve ilk fırsatta kafesinden kaçıp doğanın kucağına atlayan bir kuşun hem özgürlüğe hem ölüme kanat çırptığı gerçeğini düşününce belki de keşke özgür olmasaydı diyeceğiz.
insan için özgürlük nedir? bu sorunun cevabı her insana göre, her bakış açısına göre farklıdır. inançsız birisi için özgürlük hesapsızca yaşamak olabilir. sadece hukuk kurallarının çizdiği sınırları özgürlüğün sınırları olarak gören birisi için özgürlük başkadır. yaşadığı toplum tarafından kabul görmüş değerlere göre sınırlarını belirleyen birisi için daha başkadır. inançlarına göre yaşayan birisi için çok daha başkadır.
Bana göre ise bir mümin sınırlarını, yaşayışını Allah ın koyduğu emir ve yasaklara uyarak, sünnet çizgisinde yaşayabiliyorsa özgürdür. sınırsız özgürlük benim için ne yazık ki ütopya. özgür olamadığım için tövbekar olabilirim. ama isyankar olamam. çaba gösterebilirim. bugünkü manası ile özgürlük dilediğince yaşayabilmek, istediğini yapabilmek iken bence burada gerçekten bir esaret vardır ve ne kadar acı ki insan esir olduğunun farkında bile değil gaflet içerisindedir..bahsettiğim esaret nefsin esareti. malın, mülkün, hırsın, makam ve mevkinin esareti..
Hz. Mevlâna'nın da dediği gibi;
“Ey oğul; bağı çöz, özgür ol!
Ne zamana kadar altın ve gümüşün esiri olacaksın?
Ey ikbal nöbetine erişen! Kendine gel, sevinme!
Sen nöbette geçicisin; özgürlük taslama
Bir zamancağız şu hileyi, düzeni bırak da
Ölümden önce bir kaç solukluk zaman da hür yaşa!”
Allah bizleri nefsin esaretinden korusun. Tövbe eden kullarından eylesin.