Mustafa CİLASUN'un Kendi Kaleminden Şiirler...

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Hissiyatı zedelenmiş haldeydi
Artık...
Mecali tükenmiş
Hissiyatı zedelenmiş haldeydi
Hiç hak etmediği yere şiddetin içindeydi
İşittiği hakaretler çabası olarak ruhunu incitiyordu
Neden, niçin bunca eziyet ve zülüm diye sual etmeden olmuyordu
Kader desem, sabrın halinde inim inim inlesem, bu zalime bahtım desem durmuyordu
Ne zaman eve gelse, bir bahane bulup kırıp geçiriyordu, söylenmek hiç kar etmiyordu
Şikayet etmek hıncını ve hırsını artırıyor, öldürmeyi göze alacak kadar kendinden geçiyordu
Ne umutlar, ne hülyalarla evlenmeyi istemiştim, bulunduğum halden kurtulmayı saadetim olarak bilecektim
Artık ne çare bin hüzün içindeydim, çocuklarım için candan geçtim, bir köle gibi yaşamayı çare bilecektim
Ümitlerimi gün yüzüne hasret derinliklere gömdüm, ebet için çileyi ve cefayı bağrımda büyüttüm...


Mustafa CİLASUN
 
Moderatörün son düzenlenenleri:

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Ah bimekanım bu cihanda diyor

Click here to view the original image of 960x635px.
10291767_770554099646214_8605434682656483815_n.jpg






Yar...
Hüzzam
Bir eser dinliyorum
Ah bimekanım bu cihanda diyor
Kime sesleniyor, nasıl bir iştiyakla besteliyor
Hangi hissiyatı, dağlayan firkati, ağlatan bağlılığı dile getiriyor
La derken, ill
allah.gif
diye tasdik ederken gönül bir hoşluğa doğru meylediyor

Ruhumun hicran damlaları nüksediyor, kalbimde derin bir hüzün kendini gösteriyor
Ne kadar gaflet ve delalet içinde bulunduğum durum yüzüme aksediyor, o an titretiyor
El açmak, boyun bükmek, en yakına sığınmaktan başka çare görünmüyor, mahcubiyetle gözler bırakıyor...

Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Çaba gösterdim, direndim

Click here to view the original image of 720x511px.
38769_137627349605562_4391926_n.jpg





Çaresiz...
Yapma dedim
Çaba gösterdim, direndim
Fakat sen hiç dinlemedin, endişe etmedin
Bir insan bu kadar ısrar ediyorsa, nefes nefes kalıyorsa
Demek ki fark edemediğim bir hakikat var diye basiret göstermedin
O an ne kadar gariptin, sanki bir başka kişiliktin, tanıyamadığım bir nefestin
"Acaba"lar içinde beni ne kadar perişan ettin, bir kıymet vermedin, nefsine esirdin
Ne kadar üzülsem, yaptığın yanlış ve hataları silip süpürsem yine de seni ikna etmiyordu
Sen bu kadar katı ve hırsın içinde konuşurken, yüreğim sızlıyor ve sana ne oldu böyle diyordum
Fakat sen beni hiç duymuyor hatta çekil önemden diye itip duvara vuruyordun, ben sadece ağlıyordum
Kapıyı çarptın ve yüzüme bile bakmadan çekip gittin, geriye ne kaldı ve yaşanmışlar nerede saklıydı umursamadın
İnsandım, en az senin kadar konuşabilen candım, senin heveslerine kurban edilmeye alışandım, ama aldandım...

Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
O nispette de tedirgindim

Click here to view the original image of 720x522px.
34967_135499426485021_7892036_n.jpg






Evet...
Çok acemiydim
O nispette de tedirgindim
Ne kadar çok sosyallikten uzak bir nefestim
Bir kız arkadaşla konuşmaktan dahi terleyen fakirdim
Çünkü öğle bir eğitimden geçtim, her gördüğüm kızı kardeşim bildim
Onlardan gelen teklifleri hiç düşünmeden reddederdim, kendi halinde bir gariptim
Birlikte gezmeyi, hissiyatı zindeleştirmeyi, hayaller diyarında nefeslenmeyi istemezdim
Henüz vakit var derdim, hiç bir arkadaşımın telkin ve tavsiyelerini dinlemez ve asla benimsemezdim
Ve hatta tahsil hayatımda bana yakın olan kız arkadaşlarımı kıskandıklarını fark ederdim, garipserdim
Bazen sual ederlerdi, neden senin etrafında bu kadar kız varda bizlerde yok diye, niyetlerini göz ardı ederlerdi
Bilmezlerdi ki, her kız evladı bir anne ve babanın muradıdır, ne kadar masum ve saf kalırsa o kadar makbuldür
İyi niyet ve samimiyeti kim ihlal ederse, ahlak ve hayâdan yoksun bir marazdır, her şartta tedaviye muhtaçtır...

Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Biz, farklı dünyaların insanlarıyız
34474_135498476485116_798531_n.jpg






Yar...
Biliyorum
Biz, farklı dünyaların insanlarıyız
Yetiştiğimiz şartlar birbiriyle örtüşmüyordu
Sen, şefkat ve hamiyet içinde filizlenmiş bir nefesken
Ben, poyraz ve boranın sinemde bıraktığı izlerle büyümüştüm
Ne kadar çok hasrettim, sevgiye, şefkate, melteme, sükunet halindeki erdeme
Sen, her halinle edebi, nezaketi, naifliği, suhuleti fevkalade sinelere zerk ederken
Ben şaşkınlık yaşıyordum ve sana hitap edebilmek için kelime bulamıyordum, utanıyordum
Fakat senin yanında ne kadar huzur ve sürur içinde olduğumu anlıyor ve büyük bir haz alıyordum
Evet, hayretimi gizliyordum, imreniyordum fakat sen benim hali fakirliğime rağmen asla hissettirmiyordun
Değer veriyordun, çok içten dinliyordun ve bazen ne kadar güzel gülüyordun, samimiyetini fark ediyordum...

Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Meftun olduğu hicran ile meşk halindeydi
10307415_770959502939007_3889283102452349398_n.jpg




Neyzen...
Kendinden geçmişti
Meftun olduğu hicran ile meşk halindeydi
Nefesin, kalbin, aşkın, sevdanın iştiyakı aşikârdı
Tenden arınmış bir ruh misali gönüllere feyzi hüzün zerk ediyordu
Sükûnetin her halinde ötelerin vecdine davet ediyor, bir bir ruhları irşat eğliyordu
Göçüp gidenlerin yâdından, sinelere nakşeden figanından, henüz okunmamış kitaplarını bizlere gösteriyordu
Her bastığı perdede, nefesin vaktine muhtaç olduğu her sahnede kimi sualleri gönüllerimize sessizce bırakıyordu
Gözler nemlenir, hal garipleşir, Nefs hizaya gelirken, hala zindeliğini koruyan zafiyetler ne kadar hayâsızdı
Ölüm en güzel nasihatken, edep ve haysiyet İbrahim'i, İsmail'i yüreklerin Hanifliğinde ki firkatti, aşkı şecaatti...

Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
En zayıf noktalarından vururlar

Click here to view the original image of 960x639px.
10305052_770973206270970_3987581039793111829_n.jpg





Ey can...
İnsanlığı katledenler var
Bunlar medeniyet pazarlayan birer canavar
Kendi menfaat ve çıkarları adına her yolu mubah sayarlar
Şer için ittifak yaparlar, her türlü desiseyi alalayıp zihinlere aşılarlar
Bunlar kıtalar arası, hanelerin ihtiyacı, insanların deva araçları gibi sunarlar
Her milletten tefrika ve hizip adına entrikalar tesis ederek, ruhları satın alırlar
Dünyasını ahretine tercih eden nitelik sahipleriyle anlaşırlar ve en güvendiğini arkadan vururlar
İktidar kavgası, şer yuvası, politik çıkarlar insanlık adına yüzkarası, her şeye rağmen arlanmadan vahşeti savunurlar
Milletin en çok rağbet ettiği inanç ve manevi açıdan plan ve program yaparak, en zayıf noktalarından vururlar...

Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
İster sultan ol
Yar... İster sultan ol İstersen mütevazı bir kul ol O'nun rızasına nail olmaktan gayri yok çıkar yol...İster muhafazakâr, ister sağ veya istersen sosyal demokrat olİnsan ve kul olmayı başaramadıktan sonra, merak etmem ne olursan olAklın ve azmin kalbini yalnızca sahibine hasretmeli, O'nun nazargâhı bilmeliAşkın hangi hali olursa olsun, hakikate muhalif bir hale girmemeli, sevmeye erişmeliFeda ve cefa, nimet ve külfet bir birini dengeler, hal sabır ve tefekkürle kanaatten imtina etmemeliMizaç terbiye edilir, deve hendekte ne hale gelir, kul olan aklıselim ile marifete ram olan zindeliktirEn yakın sana yakın, sen ise kime yakınsın, tefekkür ve tahayyül insanı Ahsen üzere muvazene ettiren gerekliliktir...Mustafa CİLASUN
 
Moderatörün son düzenlenenleri:

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Ne kadar riayet ediyorsun
10259811_771038019597822_5064288346051124617_n.jpg





Yar...
İnanırım ki
Ne söylesem fayda etmeyecek
Zehap ve ukdelerin seni alıp sürükleyecek
Aklın ve fikrin hissiyatına refakat etmekle yetinecek
Ruhun ve kalbin bizar bir halde bilinç tazelemeni bekleyecek
An üşüten vakti haber verirken, ölüm sessiz bir şekilde seni takip ederken
Basiretin kapalı, hassasiyetin uzaklaşalı, endişelerin azalalı farkı göremez olmuşken
Emin adımlarla o tulu emel ve heveslerinin gerçekleşmesi için imkânlarını heba ediyorsun
Kim söylerse söylesin hiç nezaket göstermeden sözünü kesip, sizden yorum istemiyorum diyorsun
Eş ve dostlarını o kadar kaba ve katı bir şekilde kırıyorsun ki, yanında kimselerin kalmayacağını hesaplamıyorsun
Kendine sevgi ve muhabbetten arınmış, riya ve takiye ye adanmış kullar istiyorsun, hak ve hukuka ne kadar riayet ediyorsun...

Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Akıl ve izandan uzaklaşmış

Yar...
Kalpleri kararmış
Akıl ve izanı başkalarına bırakmış
Sinelerini ihsan ve inayetten uzaklaştırmış
Ruhlarını perişan eden, vicdanlarını viran eyleyen canlar var
Nerede dirlik ve düzen, milli birlik ve istikrar var, kararmış gözlerle oradalar
Yıkıp, dökmek, vurup öldürmek, milli serveti heba etmek, güvenlik güçlerine eziyet vermek için yaşarlar
Varlıklarını adadıkları, kul, köle olmak için yarıştıkları efendileri sinsi ve desiseleriyle bu zavallıları kullanırlar
Böyle bir gaflet ve delalet içinde bulunan kanmışlar, az bir paha karşılığında vatanını satan casuslardan farksızdırlar
Temel menfaatleri emperyalizm için güç dengesini bozmak, milletin efradını psikolojik baskıyla kandırmaktır
Eğer bir bayram varsa, hak ve hakikat için gönüller birleşmeli huzur ve muhabbet içinde insanlar düşüncelerin ifade etmelidirler...


Mustafa CİLASUN
 
Moderatörün son düzenlenenleri:

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Gün ve geceyi içinde yaşatan

Click here to view the original image of 960x640px.
10329273_771110802923877_3025659354613058026_n.jpg






An... Zaman... Gün ve geceyi içinde yaşatan Her yaratılışın sırrı hikmetini irfana bırakan...Her vesileyi yaşayan Kur'an olmamız için anlatanUnutan, gaflete dalan, yoldan sapan, maksatlı davranana acıyanVesileler içinde ümitle yeniden dirilmesine kapı aralayan, mühlet sunanRahmet ve mağfiretiyle, şefkat ve muhabbetiyle her an yanımızda bulunanEn yakınımızda olmasına rağmen, bunun farkında olmadığımız lahzalarda sabredenHer anı ve zamanı hidayet ve Ahsen'i takvim üzere yaşamamızı ve kulluk yapmamızı bekleyenRahman ve Rahim olan yüce Rabbimize hamt, onun resulüne salavat ve böylesi özel gecelerin mağfiretinize vesile olmasını temenni ediyorum...Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Nihayetinde oda bir kızdı…

Moralsiz bir güne başlamıştım…
Her sabah işime giderken, bir haz alırdım…
İş yoğunluğu asla beni yıldırmazdı, severek yapardım…
Ekmek kapımdı, oyalanamazdım, sorumsuz olamazdım…


Sabah erkenden kahvaltımı yaparak,
Ayalimle vedalaşırdım…
Günlerden perşembeydi, o gün yoğunluğumuz ise zirvedeydi…


Muhtelif kaza raporları, ihlal haberleri,
Vatandaş şikâyetleri hat safhadaydı…
Geç bir saatte ancak öğle yemeğini yiyebilmiştim.


Bir çay söylemiştim…
Yeniden iş yoğunluğumla başbaşaydım,
Sabırla evrakları inceliyordum…
Nihayet çayım gelmişti, büyük bir keyifle,
Yudumladım ve yenisini ısmarladım…


Çalışma odamın kapısını,
Sürekli açık bulundurmaya özen gösterirdim…
Gelen misafirlerin daha rahat edeceklerini,
Ve bekleyenlerin olmamasıydı dileğim…


Duyduğum bir sesle, evraklardan başımı kaldırdım,
Kapının orda genç bir bayan…
Buyurun derken, ilk kez beni bu denli çeken,
Bir çekim gücüyle karşılaştım…


Genç bayanın üzerinde ilk gözüme çarpan,
Vişne renginde çizgili bir triko buluz vardı.
Alt kısımda ise mavi kot bir etek süslüyordu.
Genç bayan doğrusu pek çok alımlıydı…


Ziyaretinin sebebi yalnızca bir tanışmak,
Ve yapılan hizmetler hakkında bilgi almakmış…
Genç bayan henüz mastır yapan bir kızmış,
Evliliği düşünmeye şimdilik fırsat bulamamış.


Kültür seviyesi fevkaladeydi,
Onunla konuştukça içim açılıyordu, çok dinleniyordum…
Dünyadan, Türkiye’nin öznesi İstanbul’dan konuşurken,
O mekânları adeta yaşıyordum…


Onun hiç haberi olmadan, kendi içimden,
Yavaş ve sessizce şunları geçiriyordum…
Ne olurdu bu genç bayanın refakatiyle, o aziz İstanbul’u,
Adaları, gül haneyi,
Beşiktaş’ı, Çamlıca’yı, Üsküdar’ı, Eminönü, galatayı,
Kız kulesi, Fatihi, Eyüp’ü,
Sultan Ahmet’i, Ayasofya ve Top kapıyı gezebilseydim.
Tarihi anekdotları Servetifünun diliyle anlatıyordu.


Divan edebiyatının o nezih sayfalarını, o kadar titiz karıştırıyorduk ki,
O devri yaşıyorduk.
Kısa bir zaman içinde, bu genç bayanla dost, arkadaş olduk.
Sanki evvel ahirde ruh ikiziydik.
Fevkalade nezaketli, son derece naif bir edep timsaliydi.


Nevi şahsında bir İstanbul hanımefendisiydi.
Ne kadar büyük bir değerdi.
Harikuladeydi.
Örnek bir şaheserdi.


Fiziki güzelliğini asla ön plana çıkartmıyordu.
Yanakları kızarıyordu.
Konuşurken adeta bir buket sunuyordu.
Meğer ne kadar çok ortak paydalarımız varmış.


İşte sadece bir kız olmasına
Rağmen, tarihi hakikati, edebiyatı, kentlerin sosyolojik dokularını,
İnsan manzumelerini ortak paydalarımız olduğu için sadece paylaşmıştık.
O günden bu güne ortalama on yıl geçti…


İşte sadece bir kız olan bu bayan, gönlümü fethetmişti.
Nerde bulunuyorsa kulakları çınlasın.


Bugün itibariyle her nerede olduğunu bilsem,
Yine paylaşmak adına görüşme talep ederdim.
İnanıyorum ki, onun nesli son derece münevver
Ve erdem sahibi kişiler olacağına inanıyorum.


Gıyabında onu sevgiyle anıyorum, huzur,
Güven ve itminanlık onu asla yalnız bırakmamasını Cenabı Haktan,
Temenni ediyorum ve diliyorum…


Mustafa CİLASUN
 
Moderatörün son düzenlenenleri:

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Çaresiz kalmıştım

Artık...
Çaresiz kalmıştım
Her ne yapsam çözüm bulamamıştım
Niyetimi saklamaya başladım, kendi haline bıraktım
Senin yanında yaşamaktan, insan yerine konmamaktan bıkmıştım
Nefesim daralıyor, içim ağlıyor, umutlar hazanlaşıyor, yalnızlığa alışmıştım
Her gece sessiz köşemde, fecrin titreten düşlerinde secdeye kapanıp ağlamaktaydım
Nasıl anlatırdım, hangi lisanı konuşmalıydım, feda olmak için daha ne kadar susmalıydım
Şevk ve muhabbetin olmadığı iklimlerde, hissiyatı üşüten suallerle, yabancılık içinde gözyaşlarına kanmalıydım
Her ne olursa olsun hak ve adaletin bir sahibi vardı, mahzun ve masum gönüller yalnızca O'na muhtaçtı yakarmalıydım
Aşk ve sevdadan nasipsiz sinelerin haline yanmalıydım, Onsuz her lahzanın bizarlığında en yakına ulaşmalıydım...


Mustafa CİLASUN
 
Moderatörün son düzenlenenleri:

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Her zaman bir hesabın var

Yar...
Her zaman bir hesabın var
Derin bir telaş içinde can, anı kovalar
Ruhun ve kalbin nasıl bir hesabın içine sığar
Nefsin her vakit zafiyetlerine esir etmek için koşar
Aklın ve iraden irfandan nasiplenmedikçe sinende darlık başlar
Marifet kul almana kapı aralar, ne kadar alkış alsan da söyle ne çıkar
Ancak ihsan ve ihlâs vuslat için çaredir yar, eğer adam değilsen canan kapıya koyar
Kimseye değil, O'na kul olabilmekte sevdadır ar, haşyet, kalbi hassasiyet içindir edebe sokar
Kime ve neye gülersen gül, istersen bahaneler içinde süzül, ümmet derdin yoksa ruhun ve kalbin ne kadar bedbindir kim sorar...


Mustafa CİLASUN
 
Moderatörün son düzenlenenleri:

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Hiç acımamışlardı

Onlar...
Hiç acımamışlardı
Ne emredilmişse yapan zavallılardı
Gece yarısı kapı kırılacaktı, korku yaşatılacaktı
Edep, hayâ, insanlık, vatandaşlık bir yerlere atılacaktı
İtham ve suçlamaları duyan mahzun insanlar ne kadar şaşıracaktı
Çırpınsalar, haykırsalar, yerden yere vurunsalar zaptiyeler hiç duymayacaktı
Uyku sersemliği içinde bileklere kelepçeler vurulup, nezarete atılmak için tutulacaktı
Mahkemeye ne vakit çıkartırlarsa işte o zaman adalet adına hakimlere masumca bakacaklardı
Fakat isnat edilen suç ve deliller zaten hazırlanmıştı, kul olmak, tevhidi yaşamak çilesi bahtlarınca sessizce açacaktı
Şer güçleler kul ve köle olanlar, maneviyatlarını satanlar tevhidi inancın sahiplerini asmak için şaklabanlık yapacaklardı...


Mustafa CİLASUN
 
Moderatörün son düzenlenenleri:

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Gecenin bir yarısında duyduğum çığlık
10289804_771677729533851_94135759765023405_n.jpg





Günlerde Cuma…
Oldukça sakin geçen ve monoton bir hayatın ak sedasıydı…
Rutin çalışmam nihayetlenmişti.

Evimize dönmeliydim…
Her hangi bir gece hayatının, müdavimi olmadığımdan,
Ehlim ve ayalimle huzur bulur ve öylece rahatlardım…

O zaman diliminde, esrarlı filmlerin izlendiği gece sineması vardı…
Her evde bulunan televizyon, bizimde bir eğlence kaynağımızdı…
Hanemizin gülleri, zarif ve naif olduklarından,
Uykusuzluğa asla dayanamazlardı…

O gece geç saatlerde oynayacak, esrarlı filmi bekliyordum…
Doğrusu gözlerim beni zorluyordu, beynim yorulmuştu…
Her ne hikmetse, seyretmek adına karalıydım…

Ve zaman gelmişti, kalktım kapıyı örttüm,
Gecenin bir vaktinde ses, kimseyi rahatsız etmesin diye…
00.30 civarındaydı saat, sedire oturdum ve seyre dalmıştım…

Film gerçekte çok esrarlıydı, uykum dahi kaçmıştı…
Takriben film sona doğru yaklaşıyordu…
Gecenin o matemli sessizliğin de duyduğum bir ses…
“Yüreğimi ağzıma getirdi” derler ya hani, aynen öyle oldu…

Kalp atışlarım hızlanmıştı, filmin hiçbir önemi kalmamıştı…
Öyle bir sesti ki, yürek dağlıyordu, gece yankılanıyordu…

Duyduğum bir bayan sesiydi, feryat ediyordu…
İmdat istiyordu…
Kurtarın beni diyerek ağlıyordu…
Bağırıyordu…Derhal perdeyi sıyırarak, pencereyi açtım…
Sesin geldiği yönü arıyordum,
Çaprazımız da yanan, bir ışık gördüm…

Bir kadın, dizlerine vurarak feryat ediyordu…
İki veya üç adam da, bir kadını yerde sürüklüyorlardı…
Ancak imdat çığlığı, gecenin bir yarısında,
Ortalığı aydınlatıyordu…


Görünürde mağdur olan, zavallı iki bayan vardı…Öyle etkilenmiştim ki,
Pencereden var gücümle
Geliyorum, korkamayın diye bağırıyordum…

Sesime uyanan güllerim, şaşkındı bana bakıyorlardı…
Sevgili eşim, halimden korkmuştu…
Beni göndermiyordu, gitmemem için yalvarıyordu…
Onu hiç duymuyordum, mutlaka gitmeliydim…

Bir insan ve hem de bayan yardım istiyordu…
Asla kayıtsız kalamazdım…
Her neye mal olursa, yardıma koşmalıydım…Sevgili refikamın kollarını sıyırarak…
Yalın ayak koşmuştum…
Olay mahalline yetiştiğim de, bir aracın gittiğini fark ettim.

Neler olduğunu anlamaya çalışıyordum…
Bıçakla yaralanmış bir kadın ağlıyordu…
Durmuyordu, hıçkırıklarla anlatıyordu…Kadın dulmuş ve iki çocuğu ile yaşıyormuş…
Oğlu askere gitmiş, kızı bir yıl önce boşanmış…
Sebep, darp ve şiddete maruz kalmak…
İşte o zalim eski koca veya damat…

Gecenin bir vaktinde, yanına üç kişiyi alarak…
Kaynının, askere gittiğini duyunca…
Evi basarak, kayın valideyi bıçaklayarak…
Boşandığı eski hanımını, sürükleyerek götürüyor…

Hadiseyi böyle anladıktan sonra, koşarak adımlarla…
Karakolun yolunu tuttum.
Sebep kadına bir şey yapacakları kaygısından…
Nihayet soluk soluğa karakola girmiştim…

Tam karşımda ve masanın başında oturan…
İki yıldızlı hiç tanımadığım komiseri gördüm…
Kendimi tanıttım ve olayı bir solukta anlattım…
Komiser, masaya bir gazete sayfası açarak…Yumurta soymakla meşguldü…
Sanki hiç tınmamıştı…
Yüzüme dahi bakmıyordu…
Soyduğu yumurtaları, ekmeğin arasına koyuyordu…

İçim kan ağlıyordu,
Masayı komiserin başına geçirmek istiyordum…
Zıkkım olsun diye geçiriyordum içimden…

Bir insan bu kadar mı duyarsız olurmuş meğer
Şaşırdım kaldım, sadece diyor ki bana…
Sen bıçaklanma hadisesini gördün mü diyor…

Hayır, görmedim deyince…
Tamam, artık gidebilirsin dedi…
Karakol ve polis ve komiser…
Güya güvenliğimi temin edecekler…

Sakın ha pek fazla beklenti için de olmayın…
Yoksa benim gibi sukutuhayale uğrarsınız…Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Ne garip bir yıl ve heyecandı!

Click here to view the original image of 720x480px.
1544449_771996856168605_1692954460290582615_n.jpg






Bir insan askere neden gitmek ister, tabi birçok sebep sıralamak mümkündür, fakat en önemli unsur, temel bir görev olması, kendini tanıması, müşterekliği tatması, vatan müdafaasında seferber olması, bunun içinde eğitim alması, daha kaba bir ifadeyle, yaşadığı toplumda adamdan sayılması denilebilir.

Fakat askerlik o kadar farklı bir meslek ki; anlaşılamayan, meşkûk, monoton ve birazda basit ve hatta teknoloji oldukça geri kalmış, basit bir eğitim masası, ezbere dayalı eğitim vesaire, bunlar o günün şartların da böyleydi, bugün nasıl bilemiyorum!

Şefkati, sevgiyi, nefreti, övgüyü, mananın mantıksızlığını, tahakküm ve disiplinin ifrat noktalarını, güvenin en fazla olması gereken yerde, tedbirin önemini daha iyi anlıyorsun, hele gurbeti öylesine yaşıyorsun ki, sanki aile fertlerinden ilk defa ayrı kalıyorsun v
allah.gif
i sormayın gitsin.

Yeni ve bir yıllık evliğim, yirmi dört yaşın da evlendim, eşime hasretim, çocuğum olacak merak içindeyim derken, akşamın bir satın da,19,30 civarın da bölüğün yemek hanesin de, Kayserili telefonun var demesinler mi, öyle şaşırdım ki, hala etrafıma bakınıyorum, gerçekten mi diye!

Ne bakınıyorsun haydi durma koş çabuk gel dediler.
Tabi şaşkınlığı üzerimden attıktan sonra, ahizeyi kulağıma tuttum alo buyurun diyerek, kulağıma gelen sesi tanımaya çalışıyordum, çünkü aile efradımın beni aramaları mümkün değil gibiydi.

Mustafa ben Mustafa dayım, nasılsın iyi misin, nasıl gidiyor askerlik dedi.
Dayı hamt olsun alıştık, aramanızı beklemiyordum onun için şaşırdım diyerek karşılık verdim. Mustafa dayım, havacı ve kademeli, kıdemli bir astsubay olarak görev yapıyordu.
Sürekli şehir, şehir tayinle gezdiğinden pek sık görüşemezdik, birde dayım asker olduğundan herhalde, oldukça ciddi ve sert bir yapısı vardı, nedense yanına pek yaklaşamaz idik.

Zeki dayım da, karacı bir ast subaydı, lakin kara takım diye bildiğimiz, halktan biri gibi sıcak ve ilgiliydi. Yine de itiraf etmek gerekirse, arayan ciddi dayımdı, Mustafa sana müjdeli bir haberim var, gözün aydın bir kızın dünyaya gelmiş, tebrik ederim seni, Allah analı, babalı büyütsün dedi.

Bende bu nazik davranışından dolayı, kendisine teşekkür ederek, sevincimi onunla paylaştım, asker ocağında böyle hayırlı bir haber, insana farklı ve garip bir duygular yaşatıyor. Allah herkese nasip etsin ve bu haberle merakla beklediğim çocuğum, sağ-salim dünyaya gelmiş ve sevgili eşimde selametle kurtulmuş ve ben böylece baba olma mutluluğuna erişmiş oldum.

Benim yüzünü dahi göremediğim biricik kızımım ismini, babası olarak ben koyacağım dediğim için, yirmi bir gün isimsiz kalarak, dağıtım için izine gelmemi bekliyordu, kolay mı ilk çocuğum onun ismini, güzelce araştırarak koymam gerekiyordu, böyle düşünüyordum. Kayın pederim hoca olduğu için, sekiz çocuğunun ismini koyduğu gibi, sayısız birçok çocuğun da ismini koymuştur, içimde ki gizli kanaat benim çocuğuma, babamın isim koyması uygundu.

Lakin canım babam böyle işlerle pek alakası olmayan, kendi halin de, saf tevekkel, hinliği hiç olmayan canlı bir tarihti, hatıralarını bilmem kaç kez, defaten dinlemişimdir, hatıralarından birisini anlatmaya başlayınca, arkasını ben getirebiliyordum.
Aslan babamın böyle bir hissiyatı olmadığından, benim devreye girmem kaçınılmazdı, babam adına böyle düşünüyordum ve öylede yaptım.

Dağıtım iznine gelmek için, tümene otobüsler gelmiş onlara binerek ayrılacaktık, tümenden elli kilometre uzaklaştığımız halde, tekrar çağrılırız kaygısı içimiz de hakimdi, zira muazzam bir baskı uygulamışlardı. Daha sonra bu duygunun yok olduğunu fark ettik ve sanki askerliği bitirdik coşkusuyla sılaya, yuvama kavuşacaktım...12.03.2006


Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Demek ki o an yaşanacakmış!

Click here to view the original image of 960x635px.
10325202_772019922832965_3897872077554116196_n.jpg






İnsanları anlamsızca yokuşa sürmenin, bu manada hedef göstermenin, yok olmadı sil baştan demenin, bizim sucumuz yok, suç başkalarının demenin, ne kadar manasız ve mantıksız olduğunu izah etmeye dahi gerek yoktur. Dava diyerek partilere bağlanırsan, mahkûm olmanda, yok olmanda hiçbir zaman uzak değildir, konjoktör önemlidir?

Partileri siyasi bir kuruluş olarak tanıyıp, oyunu da tercihlerine göre kullanırsan, aldanman veya hayıflanman bu nispette olur. Yok, daha çok bel bağlarsan, bir gün elbette bel fıtığı olacağını da bilmelisin, böyle bir durumda dahi seni, doktora götüreninin bulunmayacağını bilmelisin. Hayatta her şey, kuvvet dengesine göre irtibatlıdır, cazibe çoğu kez güzelde, kuvvetlide ve varlıklı insanda anlam bütünlüğüne ulaşır, bunlar sende kalmayınca, hiç durmaz hemen kaçar!

Yok, bir ulvi dava sahibiysen, kaybeden veya kapatılan siyasi partiler, senin davanın yok olmasına, sebep olacak bir gücü, asla bulamayacaklardır. Çünkü bir dava sahibi olmak, siyasi bir partiye üye olmakla hiçbir alakası yoktur, davanın ne olduğunu bilmeyen ve sahibi olmayı beceremeyen insanlar, bir dava zannederek siyasi partilere sahip çıkarlar.

Bu seviyede bulunan insanlarda, kendilerini dar kalıplara mahkûm ederler, siyasilerin yanlışlarına, meşruiyet kazandırmak için, her şeyi göze alırlar, siyasi tercihini değiştirdiğin vakit, seni hemen hain ilan ederler.

Bunca yozlaşmış, kokuşmuş, ahlakı açıdan soysuzlaşmış bir sistemde, hoş görü, sabır, fedakârlık, tebessüm, dürüstlük, en manalı olan, büyük bir değerdir. Bizlere düşen, önümüze sunulan oluşumlardan, ilgimizi çeken hangisi ise, onu hakkıyla araştırarak, kendi kanaat ve tercih hakkımızı, bizzat kendimiz kullanarak, sorumluluğuna da katlanmamızdır.

Canımıza sahip çıktığımız gibi, paramıza kıymet verdiğimiz gibi, tercihlerimizi ve kanaatimizi de, bu anlamda önemsemez isek, bu ne yaptığımızı veya ne yapacağımızı bilmiyoruz demektir. Böyle yapıda bulunan, o kadar çok insan var ki toplumumuzda, insanın üzülmemesi, hayıflanmaması elbette içten bile değil. Bu bakımdan da yılmadan, umursamazlık yapmadan, bu insanlara ufuk kazandırmak, tefekkür ve düşünce odaklarını, kendi asli ihtiyaçları kadar, önemsemelerini sağlamak, toplum öncülerine, mütefekkirlere ve yazarlara düşüyor.

Çok yoğun geçen bir gündü, bu bakımdan oldukça yorulmuştum, büroda işler yoğun olduğu için, eve saat 20.30 civarında gitmeye karar vermiştim. Java motoruma binerek, Erkilet bulvarından ilerliyordum,Sümer bez fabrikasını henüz geçmiştim, önümde beyaz renkli, Fort marka bir otomobil ilerliyordu.
Atatürk lisesinin oraya yaklaşırken, sağa dönmek için sinyalini yaktı, bende tabi olarak sol şeride geçmek niyetiyle ilerliyordum.

Önümde sağa dönmek için, sinyal veren aracın şoförü, direksiyonu aniden önüme kırınca, bir anda çaresiz kaldım. Motorun frenine bastım fakat ne mümkün, kayarak vardım ve o hızla, aracın arkasında bulunan tampona çarptım. Bu çarpmayla motordan fırlayarak, havada taksinin üzerinden iki veya üç takla atarak, kaldırımın üzerine düştüm, kulağıma bir annenin feryadı geliyordu, ama ben çarpmanın şiddetiyle, kendimde olmadığım için, hayal gibi geliyordu.

Kollarımdan, bacaklarımdan tutmuşlar, bu vaziyette araca bindirirlerken, kendime geldim, iyi olduğumu söyleyerek, hastaneye gitmeme gerek olmadığını belirttim. Yalnız karşımda hiç tanımadığım, çırpınan bir adam dikkatimi çekti, bu kişi ısrarla hastaneye gitmemizi, tavsiye ediyor ve böyle olmasını istiyordu.

Meğer arkasından çarptığım aracın sahibiymiş, sağa dönmesi gerekirken neden karar değiştirdiğini ve hangi sebeple tekrar sola döndüğünü sordum. O dizlerine vurarak, suçsuzluğunu anlatmaya çalışan adam, bak gardaşım, sana kurban olayım ki, benim hiçbir suçum yok, önüme aniden çıkan, şu yaşlı teyzeye çarpmamak için, sola kırdım deyince, tamam onunla geçmiş olsun ve Allah hayırlısını versin diyerek onları gönderdim.

Ayağa kalktığımda, müthiş derecede kaval kemiklerim, bileklerim ve kasıkların ağrıyordu, motorun öyle enteresan duruşu vardı ki, devrilmemiş, amortisörler dikelmiş, adeta göreve hazırım der gibi bekliyordu.

Arkadaşların yardımlarıyla, motoru elimizde götürerek eve gelmiştim, fakat hiç bir şey söylemeden yatağa uzandım, ağrılarım çok fazlaydı, belki de kendimi dinleyince sakinleşirim, kanaatiyle sessizce yatıyordum.
Cenabı Hakka şükürler olsun ki, sakat kalmadan iki, üç gün sonra yeniden çalışmaya başlamıştım…09.10.1982


Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Anlaşılmaya muhtaç anlar ve yaşananlar…

Click here to view the original image of 960x720px.
10271554_772613789440245_1639686118368062028_n.jpg






Her ne hikmetse duygusallık, sevgili babamda çoğu kez mantığın önüne geçiyordu, fakat o bunun hiç bir zaman farkında olamıyordu veya olmak istemiyordu.

Sevgili canım anacığıma da pek kızamıyorum, çünkü aile sorumluluğunu tek başına yüklenmiş ve birçok zorluklara rağmen, aklının yettiğince ufak, tefek hatalara rağmen, üstesinden gemliye gayret ediyordu. Bir garibin tarifini yapsalar, annem bunun tam muhatabıydı, beş günlük iken annesini kaybetmesi, babasının en çok bu günlerde sahip çıkması gerekirken, sevgi, şefkat, ilgi maalesef anneme hiç gösterilmemiş, ama diğer hanımından olan dayıma, fevkalade ihtimam gösteriliyormuş.

O günün yokluğun da bulurlarsa sütü, anneme değil de dayıma içiriyorlarmış, hatta annem kız evladı olduğun için midir nedir bilemiyorum, adeta tamamen dışlanmış ve annesinin akrabalarına kaçak, göçek giderek en çok ihtiyaç duyduğu sevgiyi onlarda arıyormuş. Böyle katı şartlar da yetişen bir insan, özellikle kız evladı ne kadar başarılı olabilir,

İlkokulu ikinci sınıfta terk etmiş ve analık elinde her şeyden mahrum olarak yetişen, gariban bir kız evladı.

Hürriyetine kavuşmak adına, babam bir kurtuluş olmuş, lakin yeni evlenen insanlar o yıllar da kaynana, kaynata hizmetinde bulunmadan, kendi evlerine, müsaade olmadan ayrılmaları mümkün olmazmış, hülasa istemediğin kadar çile bol.


Ben ailemin tek oğulları olduğumdan, annem doğal olarak, askere giderken gelinlerini, yanlarına bırakmamı istiyorlardı, annemle hayata bakış frekansımız ve mihengimiz, aynı ölçekte olmadığından, farklılığımız bariz bir şekilde, kendiliğinden ortaya çıkıyordu.

Mesela ben yalan, yanlış konuşana, davranış bozukluğuna şiddetle karşı olan, her şeyin bir güven ortamında, olması gereğine bütün yüreğiyle inanan, yaşantısını bu ölçekte tutamaya azami gayret sarf eden, bir karakter yapım mevcuttur. Annem ise işine geldiği gibi davranan, toplumun sosyal koşullarını dikkate almayan, aman bugün varız yarın yoğuz diyebilen, ahret’e çok hata bırakan, kulluk noktasın da biraz duyarsız olan zavallı bir insandı.

Onca yıl annemi babama karşı, ailemize karşı, topluma karşı daha duyarlı bir hanımefendi olması, saygın bir kişiliğe sahip olması için, ne kadar gayret gösterdiğimi, bir Allah ve bir de ben bilirim, çoğu kez arkadaşlarımın annelerine gıpta ederdim, bunu da maalesef içime atarak kimseyle paylaşmazdım.


Özellikle toplumun ileri gelenleri dediğimiz, alim, arif ve hal ehli olan değerli insanları tavsiyelerine uyarak, askere giderken zevcemi kendi babasına emanet etmiştim, bu kararımdan asla pişman olmadım, annemin duygusallığını bir biçimde anlıyordum fakat;

Sevgi ve şefkatin dorukta olduğu, bir ailede yetişen,
Maneviyatın ön planda tutulduğu, ortam zenginliğinde filizlenen,
Güven ve emniyetin hiç, ihmal edilmediği bir ailenin kızını,
Allah’ın bir emaneti olarak, nikahımın altına aldığımdan,
Bir eşi ve efendisi olarak, neslimin emniyeti ve selameti için,
Toplum önderlerinin tavsiyelerini, asla ihmal edemezdim.

Evlendiğimizde annenlerle birlikte oturuyorduk, ne çektiklerimizi bir Allah bilir,

Bir de sevgili zevcem, kimselere anlatamazdık yaşadığımız onca sıkıntıyı, çünkü bunlar bizim aile sırlarımızdı ve kimi, kime şikâyet edecektim.

Ama zevcemle kendi aramız da o kadar mutlu ve huzurluyduk ki, yapılanlar bizleri çok üzüyordu fakat bizleri asla yıldırmıyor aksine daha çok yakınlaştırıyordu. Haşlanmış bir patates ve birde kuru soğan, bizlere fazlasıyla yetiyordu, aksine sevgili ehlim, kendi ailesinin mutfaklarında her şeyin en iyisini yiyerek yetişmişlerdi.


Bir gün dahi hayıflandığına şahit olmadım ve ailesine hiç bir gün sırrımızı vermedi, evimizde fazlasını buluyormuş gibi davranarak, beni her zaman onu re etmiştir.

Her kez tarafından sayılan ve sevilen bir hanımefendi olduğundan, kendisinin gıyabında her zaman gıpta ile bakmışımdır. Çünkü benim bu denli sevenlerim bulunmuyordu, insanların sevgilerini kazanmayı ehlim kadar başaramıyordum, bu bakımdan Allah’ın benim için bir lütfü olduğuna inanarak, dünya ve ahret arkadaşım olarak gönlümde, her zaman yerini korumayı bilmiştir. Allah anne ve babasından razı olsun, benim izzet ve şerefimi benden daha iyi ölçüde ve hassasiyetle muhafaza ediyor.

Bir ikinci tercih şansım olsaydı eş için, hiç tereddüt etmeden sevgili eşimi yine tercih ederdim, bu itirafı en kalbi duygularımla yapıyorum. Tabi bu satırları yazarken, ilk defa olmak üzere, benim için fevkalade özel olan sırlarımı, sizlerle paylaşıyorum.


Çünkü sizler benim için bilinmeyenlersiniz, yani daha açık bir ifadeyle, bu satırları kim okur, kim okumaz bilemiyorum, yalnızca okurlarıma bir hatırat olması dışında, sosyal ve psikolojik olarak bir katkı sağlayacağı kanaatiyle yazıyorum.

Sevgili eşim bu itirafları duysaydı, belki de bizim özelimizdi diyerek gücenir veya hizmetini sunmaya daha gayret ederdi bilemiyorum. Ama yinede ben, bu kadarına bile layık olduğuma inanmıyorum, meltem rüzgârının esintisinde yetişen bir fidanla, lodos rüzgârında yetişen bir fidan arasında, ne gibi bir fark var ise, sevgi ve şefkatte eşim meltemi, ben ise lodos rüzgârını temsil ediyorduk, bu bakımdan!

Kendisinin bana gösterdiği tahammül ve bitmeyen sabrı, ben mümkün değil gösteremezdim, zor anlaşılan bir kişiliğe sahip olduğumu biliyorum, onun için defalarca kendisine teşekkür ediyor, satırlarımda saygı ve şükranlarımı sunuyorum… 07.03.2006



Mustafa CİLASUN
 
Üst