Madenler

Münzevi

KF Ailesinden
Özel Üye
Arap yarımadasında İslâm'ın ilk devrinde maden işletmeciliği ve ticaretipek gelişmemiş, bunun sonucu olarak maden vergi hukuku tatbikatı dasınırlı sayıdaki uygulama örneğine münhasır kalmıştır. Bu sebepten dolayıda müctehidler hangi nevi madenlerin zekâta tâbi olduğu, hangilerinin olmadığıkonusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.Hanefî fakihlerinden Serahsî (ö. 490/1090), maden vergi hukuku yönündenönemli olan aşağıdaki taksim şeklini verir.Yer altından çıkarılan madenler üç kısımdır:1. Katı olup eritilebilen ve dökümü yapılabilen madenler; altın, gümüş,demir, bakır gibi.2. Eritilmeye elverişli olmayan katı madenler; mermer, kireç, kömürgibi.3. Sıvı olup katılaşmayan madenler; cıva, petrol gibi.Ebû Hanîfe ve arkadaşlarına göre, katı olup eritilebilen ve dökümü yapılabilenaltın, gümüş, demir, bakır gibi madenler vergiye tâbidir. Eritilmeyeelverişli olmayan yakut, zümrüt, mermer, kireç gibi madenlerle, sıvı olupkatılaşmayan civa, petrol gibi madenlerden vergi alınmaz.Şâfiî'ye göre, sadece altın ve gümüş madenleri zekâta tâbidir, bunlarındışında kalan madenler zekâta tâbi değildir.Hanbelî fakihleri ise, altın ve gümüş ile diğer madenler arasında herhangibir fark gözetmemişler ve Bakara sûresinin 267. âyetinin genel anlatımındanhareket ederek, cinsi ne olursa olsun bütün madenlerin zekâta tâbi olduğugörüşünü savunmuşlardır. Hanbelî mezhebine göre, yerden çıkan bütün madenlerzekâta tâbidir. Bu madenlerden ister altın, gümüş, demir, bakır gibieritilip dökümü yapılabilir cinsten olsun, ister yakut, zümrüt, sürme gibi sertolup eritilemeyen madenler olsun, isterse zift, neft, petrol gibi sıvı halde bulunanmadenlerden olsun, bir ayırım gözetilmeksizin hepsinden zekât alınır.Günümüzde özellikle petrol gibi yer altı zenginlikleri sadece şahıslar değilülke ekonomileri açısından da büyük bir önem ve değer taşımaya başlamıştır.Klasik dönem fakihlerinin madenlerin zekât veya vergiye tâbi olup olmadığıkonusundaki görüşleri, dönemlerinde bilinen ve elde edilen madenlerin ogünkü ekonomik değeriyle ve toplum için taşıdığı önemle yakından bağlantılıdır.Zekâtı ve vergilendirmenin temelinde servetten pay alınıp ihtiyaç sahiplerive toplum yararına harcanması olduğuna, fakihler de daima bu ilkeyi korumayaçalıştıklarına göre, onların madenlerin zekâtıyla ilgili görüşlerinin günümüzeaktarılması, bu ilke ve çerçeve dahilinde yapılmalıdır. Bu itibarlaHanbelî mezhebinin görüşü doğrultusunda hareket edip, günümüzde bütünmadenlerin zekâta tâbi tutulması gerektiğini ifade etmek, diğer mezhepleringörüşleriyle de esasta çelişmez. Bu anlayış zekâtın ruhuna daha uygundur. 20miskal altını olanı zekâta tâbi tutup milyarlarca dolarlık kazanç elde eden madenve petrol işletmecisini zekâttan muaf tutmak İslâm'ın daima öngördüğü veönem verdiği adalet ölçüsüyle bağdaşmasa gerektir.Madenlerden alınacak zekâtın nisbeti konusu fakihler arasında tartışmalıdır.Hanefî mezhebi fakihleri madenleri rikâz mefhumu içinde mütalaa ettiklerinden,rikâzla ilgili hadise istinaden vergi nisbetinin 1/5 olacağı, İmamŞâfiî, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel ise madenlerden 1/40 (% 2.5) nisbetindezekât alınacağı görüşünü benimsemişlerdir.Madenlerin zekâta tâbi olabilmesi için belli bir nisaba ulaşması ve üzerlerindenbir sene geçmiş olması şart mıdır?Hanefî mezhebine göre madenlerde nisab aranmaz. Bulunan veya işlenenmaden az da olsa çok da olsa vergiye tâbidir. Çünkü maden rikâzdır.Rikâzda da 1/5 nisbetinde alınması gerekli bir "hak" olduğu hadisle belirtilmiştir.Buna göre sahipli arazide eritilebilen ve dökümü yapılabilen altın,gümüş, demir, bakır gibi bir maden bulunursa devlet 1/5 nisbetinde vergisinialır, kalanı yani 4/5'i o arazi sahibine verilir.İmam Mâlik, İmam Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel'e göre ise madenlerin zekâtatâbi olabilmeleri için nisab miktarına ulaşması gerekir. Bu da hadislerlegösterilen altın ve gümüş nisabıdır. Madenler bu kıymetlere ulaşmadıkçazekâta tâbi olmazlar.Bütün fakihler madenlerin zekâta tâbi olabilmeleri için üzerinden birsene geçmesinin şart olmadığı görüşünde birleşmişlerdir.Maden, sahibi bilinmeyen arazide veya devlete ait topraklarda bulunursayine devlet 1/5 payını alır, kalan 4/5'i bulana ait olur.Hanefîler'e göre madenlerden alınan 1/5 nisbetindeki vergi fey hükmüne tâbidir,dolayısıyla kamu yararına olmak üzere devlet giderleri içinde sarfedilir.Diğer mezhep imamlarına göre ise alınan vergi zekâttır ve Tevbe sûresinin60. âyetinde gösterilen zekât sarf yerlerine harcanır.
 
Üst