Ana, Baba ve Evlat İlişkisi
Toplumsal ilişkilerimizde, en ince ayrıntıya kadar öğretiler sunan İslam dininin, o toplumun çekirdeği olan aile kurumu, o kurumu oluşturan bireyler ve davranışları ile ilgili düzenlemeler getirmemiş olması beklenemez. Toplumun kalbi olan aile kurumunun düzgün işlemesi, karşılıklı saygı, sevgi, sabır ve anlayışın hakim olması, ideal bir toplumun oluşabilmesi için çok gereklidir. Çünkü aile topluma rengini veren, toplumu oluşturan bir kurumdur. Allah’a tam teslim olmuş, Kur’an’ı referans kabul etmiş, Hz. Muhammed (s.a.v.)’i kendine örnek kılmış bir toplum arzuluyorsak işe, toplumun en küçük yapı taşı olan aileden başlamamız gerekmektedir.
İşte bu noktada, aileyi oluşturan fertlerin birbirleri ile ilişkileri gündeme gelmekte, karşılıklı sorumluluklarının bilinmesi ve uygulanabilmesinin gereği ön plana çıkmaktadır.
Anne ve Babanın evlatlarına karşı sorumlulukları
Bir insanın iman şerefine nail olabilmesi için yıllarca uğraşırken, ellerimizin altında istediğimiz gibi yetiştirebileceğimiz çocuklarımızın ihmal edilmemesi gerekmektedir. Çünkü doğru yaklaşabildiğimizde ihtiyacımız olan güzel bir kul, bir muvahhid, bir muallim, bir mücahid olarak yetişen çocuklarımız geleceğin inşasında söz sahibi olacak ve etken bir rol oynayacaklardır.
Çocuk ilk olarak ailesini, özelliklede babasını örnek almaktadır. Bu sebeple aile içerisinde huzurlu bir ortam sağlaması gereken anne ve baba, çocuklarının eğitimine gereken önemi vererek, onları imani ve ahlaki açıdan örnek şahsiyetler olarak yetiştirmelidir. Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim diyen peygamberimizin, anne ve babalara hitaben;
“Hiçbir baba oğluna güzel edepten daha üstün bir hediye veremez, bağışta bulunamaz.” mesajı unutulmamalıdır.
Sadece Allah(c.c.)’a secde edilen, doğruluğun, eminliğin, saygının hakim olmuş olduğu, yalanın, çatışmanın, kötü sözün yer almadığı bir evde yetişen çocukların, ahlaki durumunun olumlu olacağı Allah’ın izniyle aşikardır. Sürekli şükredilen, tesbihatların, ilim halkalarının ihmal edilmediği ortamlar, çocukların kişisel gelişimine katkı sağlayacaktır.
Aile büyüklerinin ve geçimi üzerine alan babanın en çok dikkat etmesi gereken hususlardan birisi de rızkın helalden kazanılıp helale harcanmasıdır. Baba evine mutlaka helal lokma getirmeli, özellikle haramdan ve şüpheliden kaçınmaya itina etmelidir. Hz. Muhammed (s.a.v.) “Bir adam Allah’ın rızasını umarak aile efradına infak ederse bu, o kimse için sadakadır.” buyurarak helal yoldan kazanılan malın aileye harcanmasının bile küçümsenemeyecek bir ibadet olduğuna vurgu yapmıştır.
Tabi ki bu güzel ahlak, bu özenli davranışlar, imanın bir göstergesi olarak ortaya çıkmalı, çocuğun yaptığı her hayırlı ameli Allah için yaptığı bilinci yüreğine kazınmalıdır. Çocuğun Rabbini doğru tanıyabilmesi sağlanmalı, şirksiz bir imani öğreti ile yetiştirilmesi gerekmektedir. Hayatı boyunca sahte ilahların, güçlerin, otoritelerin, batıl davetine yüz çevirebilmeli, hiçbir dünyevi menfaat onu Allah’a olan dosdoğru imanından geri düşürmemelidir.
Anne ve baba, İmran ailesi gibi daha doğmadan çocuklarını Allah’a adayacak bilinçte olmalı, şehitlik ve şehadet bilincini daha küçük yaşta çocuklarına verebilmelidir. Çocuk şehadet bilincini ilk olarak, ailesinin kulluk görevlerindeki kararlılıklarından, Allah yolunda ki tavizsiz davranışlarından alır. Babasının zamanını, enerjisini, malını ve canını feda etmesi gerektiğinde, annesini, kendisini ve kardeşlerini, mazeret olarak sorumluluklarının önüne geçirmediğini gören bir çocuk elbette en temel dersi almış olacaktır.
“De ki: “Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah’tan, O’nun Resûlü’nden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez.” (9/Tevbe 24)
Allah’ın kendilerine üç, beş, yedi evlat verdiği Müslüman babalar hepsini kendi yolunda harcadığı bunca evlattan birini dahi O’nun yoluna kalben, ihlasla bağışlamıyor, “eti de kemiği de senin ya Rabbi” diyemiyorsa; “İslamın sancağının dalgalanması lazım” mealinden söyledikleri sözlerin samimiyeti tartışılmalıdır.
Filistin’de babasının kucağında, işgalci israil askeri kurşunlarıyla can veren Muhammed Cemal’in annesi kendisi ile yapılan röportajda, “Yas değil bir gururu, onuru yaşıyorum. Mescidi Aksa’nın özgürlüğü için bir değil bin Muhammed feda olsun.” ifadelerini kullanmış, bu şuur tarih boyunca fetihleri doğurmuş ve izzetli bir yaşamın, özgürlüğün anahtarı olmuştur.
Bu ve bunun gibi örnekler gösteriyor ki tüm Müslüman aileler çocuklarını yetiştirirken, evlatlarının Allah’ın rızasını kazanarak ebedi nimetlere, cennetlere kavuşabilme arzusunu, endişesini tüm dünyevi beklentilerin önüne geçirmelidir.
Evladına karşı örnek olma sorumluluklarını yerine getirerek, doğru bir eğitim alabilmeleri için güçleri oranınca çaba harcayan bir ailenin, tabi ki yapması gereken son görevi Allah(c.c.)’a karşı acziyetlerini dile getirerek dua etmeleridir.
“Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl,” (25/Furkan 74)
“Rabbim, beni namazı(nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur.” (14/ İbrahim 40)
“Rabbim, bana katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin” (3/Ali İmran 38)
Evladın, Anne ve Babasına karşı sorumlulukları
Evladın Anne ve babasına karşı iyi ve güzel bir şekilde davranması, Kur’an’ın bazı bölümlerinde Allah(c.c.)’a kulluk edin emrinden hemen sonra zikredilmiştir. İman dairesine girerek cennetlerin varisi olmak isteyen bir fert demek ki şirksiz bir şekilde Allah’ı tek Rab, ilah olarak kabul edecek, sonra varolmasının sebebi olan anne ve babasına hürmet gösterip iyilik edecektir.
“Allah’a ibadet edin ve O’na hiç bir şeyi ortak koşmayın. Annebabaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü, Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.” (4/Nisa 36)
Kendisini bin bir meşakkatle karnında taşıyan, olmadık sıkıntılar çeken, helal rızk temini için çabalayan, hastalanınca ağlayan, yemeyince yemeyen, ana ve babanın bu davranışları hiçbir zaman evlat tarafından unutulmamalıdır. Sabırlı ve alçakgönüllü bir şekilde yetiştirildiklerini unutmadan, nasıl bebek iken kendisine şefkat gösterildiyse, yaşlandıklarında aynı şefkati ve ilgiyi ana ve babasından esirgememelidir. Bu ilahi bir emir, ertelenemez bir ikazdır.
“Rabbin, O’ndan başkasına kulluk etmemenizi ve annebabaya iyilikledavranmayı emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara: “Öf” bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle” Onlara acıyarak alçakgönüllülük kanadını ger ve de ki: “Rabbim, onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse Sen de onları esirge.” (17/İsra 23-24)
Hz. Muhammed (s.a.v.)’e Allah katında en sevgili amel hangisidir diye sorulduğunda, sırasıyla, “Vaktinde kılınan namazdır, Ana ve Babaya iyilik etmektir, Allah yolunda cihad etmektir,” şeklinde cevap vermiş, ana ve babaya güzel davranmanın ne kadar öncelikli bir amel olduğuna vurgu yapmıştır.
Bu iyi ve güzel davranışlar, ihmal etmeden ziyaret etmek, ihtiyaçlarını güç nispetinde karşılamak, güler yüz göstermek, dertlerini sabırla ve anlayışla dinlemek, şeklinde özetlenebilir. İhtiyaçların karşılanmasını, infak etmeyi, en yakınlardan başlayarak tavsiye eden İslam dini, Ana ve babaya infakı bu sıralamanın en başına yerleştirmiştir.
“Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: “Hayır olarak infak edeceğiniz şey, annebabaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır. Hayır olarak her ne yaparsanız, Allah onu şüphesiz bilir.” (2/ Bakara 215)
Ana ve babaya ihsanda bulunmak ve itaat etmek, tabi ki Allah’a kulluğun önüne geçemez. Aile büyüklerinin Allah’a isyana ve günaha sürükleyecek telkinleri reddedilmeli, fakat bu red cevabı verilirken üsluba dikkat edilmelidir.
“Biz insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan şeyle bana ortak koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda, onlara itaat etme. Dönüşünüz banadır. Artık yaptıklarınızı size haber vereceğim.” (29/Ankebut 8)
Herkes hesap gününde kendi yaptıklarından sorumlu olacak, anne, baba, aşiret ve en güçlü ordular o günün dehşet anında bir fayda sağlayamayacaktır. Anne emzikli bebeğini fırlatacak, herkes kendi derdine düşecek, isyana ve şirke sürükleyen sebepler ne olursa olsun, Allah katında mazeret olmayacaktır.
“Ey insanlar, Rabbinizden korkup sakının, çünkü kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, her emzikli kendi emzirdiğini unutup geçecek ve her gebe kendi yükünü düşürecektir. İnsanları da sarhoş olmuş görürsün, oysa onlar sarhoş değillerdir. Ancak Allah’ın azabı pek şiddetlidir.” (22/ Hac 12)
Bir evladın, ailesine yapabileceği en etkili görev hassas bir kalple ana ve babasının mağfireti, affı, kurtuluşu için dua etmesidir. Bu dua onlar hayattayken yapılmalı, gerektiğinde sesli bir şekilde onlarında kalplerini etkileyecek bir tarzda okunmalıdır. Çünkü unutulmamalıdır ki söz ancak kalpten çıkarsa ancak kalbe girer.
“Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, annebabamı ve mü’minleri bağışla” (14/İbrahim 41)
Hamza Er
Vuslat dergisi
Toplumsal ilişkilerimizde, en ince ayrıntıya kadar öğretiler sunan İslam dininin, o toplumun çekirdeği olan aile kurumu, o kurumu oluşturan bireyler ve davranışları ile ilgili düzenlemeler getirmemiş olması beklenemez. Toplumun kalbi olan aile kurumunun düzgün işlemesi, karşılıklı saygı, sevgi, sabır ve anlayışın hakim olması, ideal bir toplumun oluşabilmesi için çok gereklidir. Çünkü aile topluma rengini veren, toplumu oluşturan bir kurumdur. Allah’a tam teslim olmuş, Kur’an’ı referans kabul etmiş, Hz. Muhammed (s.a.v.)’i kendine örnek kılmış bir toplum arzuluyorsak işe, toplumun en küçük yapı taşı olan aileden başlamamız gerekmektedir.
İşte bu noktada, aileyi oluşturan fertlerin birbirleri ile ilişkileri gündeme gelmekte, karşılıklı sorumluluklarının bilinmesi ve uygulanabilmesinin gereği ön plana çıkmaktadır.
Anne ve Babanın evlatlarına karşı sorumlulukları
Bir insanın iman şerefine nail olabilmesi için yıllarca uğraşırken, ellerimizin altında istediğimiz gibi yetiştirebileceğimiz çocuklarımızın ihmal edilmemesi gerekmektedir. Çünkü doğru yaklaşabildiğimizde ihtiyacımız olan güzel bir kul, bir muvahhid, bir muallim, bir mücahid olarak yetişen çocuklarımız geleceğin inşasında söz sahibi olacak ve etken bir rol oynayacaklardır.
Çocuk ilk olarak ailesini, özelliklede babasını örnek almaktadır. Bu sebeple aile içerisinde huzurlu bir ortam sağlaması gereken anne ve baba, çocuklarının eğitimine gereken önemi vererek, onları imani ve ahlaki açıdan örnek şahsiyetler olarak yetiştirmelidir. Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim diyen peygamberimizin, anne ve babalara hitaben;
“Hiçbir baba oğluna güzel edepten daha üstün bir hediye veremez, bağışta bulunamaz.” mesajı unutulmamalıdır.
Sadece Allah(c.c.)’a secde edilen, doğruluğun, eminliğin, saygının hakim olmuş olduğu, yalanın, çatışmanın, kötü sözün yer almadığı bir evde yetişen çocukların, ahlaki durumunun olumlu olacağı Allah’ın izniyle aşikardır. Sürekli şükredilen, tesbihatların, ilim halkalarının ihmal edilmediği ortamlar, çocukların kişisel gelişimine katkı sağlayacaktır.
Aile büyüklerinin ve geçimi üzerine alan babanın en çok dikkat etmesi gereken hususlardan birisi de rızkın helalden kazanılıp helale harcanmasıdır. Baba evine mutlaka helal lokma getirmeli, özellikle haramdan ve şüpheliden kaçınmaya itina etmelidir. Hz. Muhammed (s.a.v.) “Bir adam Allah’ın rızasını umarak aile efradına infak ederse bu, o kimse için sadakadır.” buyurarak helal yoldan kazanılan malın aileye harcanmasının bile küçümsenemeyecek bir ibadet olduğuna vurgu yapmıştır.
Tabi ki bu güzel ahlak, bu özenli davranışlar, imanın bir göstergesi olarak ortaya çıkmalı, çocuğun yaptığı her hayırlı ameli Allah için yaptığı bilinci yüreğine kazınmalıdır. Çocuğun Rabbini doğru tanıyabilmesi sağlanmalı, şirksiz bir imani öğreti ile yetiştirilmesi gerekmektedir. Hayatı boyunca sahte ilahların, güçlerin, otoritelerin, batıl davetine yüz çevirebilmeli, hiçbir dünyevi menfaat onu Allah’a olan dosdoğru imanından geri düşürmemelidir.
Anne ve baba, İmran ailesi gibi daha doğmadan çocuklarını Allah’a adayacak bilinçte olmalı, şehitlik ve şehadet bilincini daha küçük yaşta çocuklarına verebilmelidir. Çocuk şehadet bilincini ilk olarak, ailesinin kulluk görevlerindeki kararlılıklarından, Allah yolunda ki tavizsiz davranışlarından alır. Babasının zamanını, enerjisini, malını ve canını feda etmesi gerektiğinde, annesini, kendisini ve kardeşlerini, mazeret olarak sorumluluklarının önüne geçirmediğini gören bir çocuk elbette en temel dersi almış olacaktır.
“De ki: “Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah’tan, O’nun Resûlü’nden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez.” (9/Tevbe 24)
Allah’ın kendilerine üç, beş, yedi evlat verdiği Müslüman babalar hepsini kendi yolunda harcadığı bunca evlattan birini dahi O’nun yoluna kalben, ihlasla bağışlamıyor, “eti de kemiği de senin ya Rabbi” diyemiyorsa; “İslamın sancağının dalgalanması lazım” mealinden söyledikleri sözlerin samimiyeti tartışılmalıdır.
Filistin’de babasının kucağında, işgalci israil askeri kurşunlarıyla can veren Muhammed Cemal’in annesi kendisi ile yapılan röportajda, “Yas değil bir gururu, onuru yaşıyorum. Mescidi Aksa’nın özgürlüğü için bir değil bin Muhammed feda olsun.” ifadelerini kullanmış, bu şuur tarih boyunca fetihleri doğurmuş ve izzetli bir yaşamın, özgürlüğün anahtarı olmuştur.
Bu ve bunun gibi örnekler gösteriyor ki tüm Müslüman aileler çocuklarını yetiştirirken, evlatlarının Allah’ın rızasını kazanarak ebedi nimetlere, cennetlere kavuşabilme arzusunu, endişesini tüm dünyevi beklentilerin önüne geçirmelidir.
Evladına karşı örnek olma sorumluluklarını yerine getirerek, doğru bir eğitim alabilmeleri için güçleri oranınca çaba harcayan bir ailenin, tabi ki yapması gereken son görevi Allah(c.c.)’a karşı acziyetlerini dile getirerek dua etmeleridir.
“Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl,” (25/Furkan 74)
“Rabbim, beni namazı(nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur.” (14/ İbrahim 40)
“Rabbim, bana katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin” (3/Ali İmran 38)
Evladın, Anne ve Babasına karşı sorumlulukları
Evladın Anne ve babasına karşı iyi ve güzel bir şekilde davranması, Kur’an’ın bazı bölümlerinde Allah(c.c.)’a kulluk edin emrinden hemen sonra zikredilmiştir. İman dairesine girerek cennetlerin varisi olmak isteyen bir fert demek ki şirksiz bir şekilde Allah’ı tek Rab, ilah olarak kabul edecek, sonra varolmasının sebebi olan anne ve babasına hürmet gösterip iyilik edecektir.
“Allah’a ibadet edin ve O’na hiç bir şeyi ortak koşmayın. Annebabaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü, Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.” (4/Nisa 36)
Kendisini bin bir meşakkatle karnında taşıyan, olmadık sıkıntılar çeken, helal rızk temini için çabalayan, hastalanınca ağlayan, yemeyince yemeyen, ana ve babanın bu davranışları hiçbir zaman evlat tarafından unutulmamalıdır. Sabırlı ve alçakgönüllü bir şekilde yetiştirildiklerini unutmadan, nasıl bebek iken kendisine şefkat gösterildiyse, yaşlandıklarında aynı şefkati ve ilgiyi ana ve babasından esirgememelidir. Bu ilahi bir emir, ertelenemez bir ikazdır.
“Rabbin, O’ndan başkasına kulluk etmemenizi ve annebabaya iyilikledavranmayı emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara: “Öf” bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle” Onlara acıyarak alçakgönüllülük kanadını ger ve de ki: “Rabbim, onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse Sen de onları esirge.” (17/İsra 23-24)
Hz. Muhammed (s.a.v.)’e Allah katında en sevgili amel hangisidir diye sorulduğunda, sırasıyla, “Vaktinde kılınan namazdır, Ana ve Babaya iyilik etmektir, Allah yolunda cihad etmektir,” şeklinde cevap vermiş, ana ve babaya güzel davranmanın ne kadar öncelikli bir amel olduğuna vurgu yapmıştır.
Bu iyi ve güzel davranışlar, ihmal etmeden ziyaret etmek, ihtiyaçlarını güç nispetinde karşılamak, güler yüz göstermek, dertlerini sabırla ve anlayışla dinlemek, şeklinde özetlenebilir. İhtiyaçların karşılanmasını, infak etmeyi, en yakınlardan başlayarak tavsiye eden İslam dini, Ana ve babaya infakı bu sıralamanın en başına yerleştirmiştir.
“Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: “Hayır olarak infak edeceğiniz şey, annebabaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır. Hayır olarak her ne yaparsanız, Allah onu şüphesiz bilir.” (2/ Bakara 215)
Ana ve babaya ihsanda bulunmak ve itaat etmek, tabi ki Allah’a kulluğun önüne geçemez. Aile büyüklerinin Allah’a isyana ve günaha sürükleyecek telkinleri reddedilmeli, fakat bu red cevabı verilirken üsluba dikkat edilmelidir.
“Biz insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan şeyle bana ortak koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda, onlara itaat etme. Dönüşünüz banadır. Artık yaptıklarınızı size haber vereceğim.” (29/Ankebut 8)
Herkes hesap gününde kendi yaptıklarından sorumlu olacak, anne, baba, aşiret ve en güçlü ordular o günün dehşet anında bir fayda sağlayamayacaktır. Anne emzikli bebeğini fırlatacak, herkes kendi derdine düşecek, isyana ve şirke sürükleyen sebepler ne olursa olsun, Allah katında mazeret olmayacaktır.
“Ey insanlar, Rabbinizden korkup sakının, çünkü kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, her emzikli kendi emzirdiğini unutup geçecek ve her gebe kendi yükünü düşürecektir. İnsanları da sarhoş olmuş görürsün, oysa onlar sarhoş değillerdir. Ancak Allah’ın azabı pek şiddetlidir.” (22/ Hac 12)
Bir evladın, ailesine yapabileceği en etkili görev hassas bir kalple ana ve babasının mağfireti, affı, kurtuluşu için dua etmesidir. Bu dua onlar hayattayken yapılmalı, gerektiğinde sesli bir şekilde onlarında kalplerini etkileyecek bir tarzda okunmalıdır. Çünkü unutulmamalıdır ki söz ancak kalpten çıkarsa ancak kalbe girer.
“Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, annebabamı ve mü’minleri bağışla” (14/İbrahim 41)
Hamza Er
Vuslat dergisi
Moderatörün son düzenlenenleri: