Üzülür İnsan!
Umudunu yitirince, sevdiklerini kaybedince, hayalleri gerçekleşmeyince, sevdikleri mutsuz olunca, yanlış insanları dost seçince, çıkmaza düşünce, iyi sandıkları çürük çıkınca, anlaşılmadığını hissedince…
Kendine dert edinmeyi ne de çok sever insan. Biraz yalnız kalmaya görsün üzerine çöküverir umutsuz bir umman. Aslında bilir yalnızlığın iyi gelmeyeceğini yine de ısrarla yalnız kalır insan. Tefekkür için bakmaz bulutlara, umudun simgesini görür kapkara bir duman.
Gelecekle ilgili beklentilere cevap alamayacağımızı düşündüğümüz zamanlar olur. Sabrımız tükenir, umudumuz azalır belki de tamamen yiter. Bu durumda imdadımıza ayetler yetişir. إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ “Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara 153) وَاللّهُ يُحِبُّ الصَّابِرِينَ “Ve Allah sabredenleri sever.” (Al-i İmran 146) Ümitsizlik, karamsarlık, şeytanın vesveselerindendir. Yüce Rabbimiz bizler için en iyisini, en doğrusunu verendir. Şeytanın vesveselerine kapılmak yerine Allah’ın ipine sarılmak gerekmektedir. Acıyı sevmek olmaz da acıya sabretmek gerek. Allah sıkıntıları kulum beni hatırlasın, daima mutlak gücün ben de olduğunu bilsin, hayatını o şekilde idame etsin diye verir. Bu durumda da Allah’a tevekkül edip, tam anlamıyla teslim olan insan mutsuz, umutsuz ya da karamsar olamaz. Tecrübelerimiz bazen acı olabiliyor lakin ondan da ders almasını bilmemiz gerekiyor.
Mutlu olmak için sebep, üzülmek için bahane çok… Şükrünü eda etmediğimiz birçok nimete sahipken, çoğu zaman sahip olamadığımız birkaç şeye üzülüyoruz. Aslında sahip olamadıklarımız gözümüzde büyüttüklerimizden ibaret oluyor çoğu zaman. Çok isteyip, sahip olduklarımızın da zamanla bir şey ifade etmediğini ve doymadığımızı görüyoruz. Gözümüzde büyüttüklerimizin de zamanla sıradanlaştığına şahit oluyoruz. Her zaman en iyisi, en güzeli olmalı. Elimizdeki telefon her türlü işlemimizi eksiksiz yapabildiği halde bir üst modeli çıktığında neden biraz daha hızlı olmasın, neden daha ince olmasın gibi düşünceler yer etmeye başlıyor kafamızda. Bizler aşırı lüks tüketime dur demedikçe satıcılar da bizi tüketmeye hayır demeyecektir. Sahip olduklarımızın farkında olup, şükrünü eda ederek manevi huzura ulaşmayı hedeflemeliyiz.
Peki mutlu olmak için ne kadar çaba sarf ediyoruz? “Mutluluk! Özledim seni gel.” Bu mudur? Yok efendim bu kadar basit değil. Teslim olmamız gerekiyor. Kayıtsız, şartsız teslimiyet… Bizim o dertten almamız gereken bir ders var ya da derdi veren Rabbimiz daha güzel kapılar açacak. “Umudunu yıkma; Yusuf’u hatırla. Ayağın kırıldı diye üzülme. Allah sana belki kanat verecek. Kuyu dibinde kaldın diye üzülme, belki oradan bile bir kapı açılır. Yusuf kuyudan sultan oldu.” Elbette ki hatalarımıza üzüleceğiz ama üzüntümüz asla başka üzüntülere sebebiyet vermemeli. Hatalarımız geleceğe dönük tecrübelerdir ve tekrarlamadığımız sürece acısı da azalacaktır. (Akıllı ve olgun) Mü’min aynı delikten iki defa sokulmaz, ısırılmaz." (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63)
Rus Edebiyatçı Anton Çehov’un Vanya Dayı adlı eserinin kapanış sahnesi, ‘En umutsuz görünenin bile varken umudu …’ deyip, bunları yazmama vesile olmuştu. Bunun için ben de kapanışı onunla yapmak istedim;
"Ne yapabiliriz? Yaşamak gerek! Yaşayacağız Vanya Dayı. Çok uzun günler, boğucu akşamlar geçireceğiz. Alınyazımızın bütün sınavlarına sabırla katlanacağız. Bugün de, yaşlılığımızda da, dinlenmek bilmeden, başkaları için çalışıp didineceğiz. Ecel saati gelip çatınca da uysalca öleceğiz ve orada, mezarın ötesinde, çok acı çektik, gözyaşı döktük, çok acı şeyler yaşadık diyeceğiz... Canım dayıcığım, parlak, güzel, sevimli bir hayata kavuşacağız ve buradaki mutsuzluklarımıza sevecenlikle, hoşgörüyle gülümseyeceğiz ve dinleneceğiz... İnanıyorum buna dayıcığım, bütün kalbimle, tutkuyla inanıyorum... Dinleneceğiz! Dinleneceğiz! Melekleri dinleyeceğiz, elmaslar gibi yıldızlarla kaplı gökleri göreceğiz. Dünyanın tüm kötülüklerinin, tüm acılarımızın, dünyayı baştan başa kaplayacak olan merhametin önünde silinip gittiğini göreceğiz ve hayatımız bir okşayış gibi dingin, yumuşak, tatlı olacak. İnanıyorum, inanıyorum buna. Zavallı, zavallı Vanya Dayı, ağlıyorsun... Hayatında mutluluğu tadamadın, ama bekle Vanya Dayı, bekle... Dinleneceğiz... Dinleneceğiz! Dinleneceğiz!"
Geçecek! Geçecek! Bizimkisi zamanla değil imanla geçecek…
Umudunu yitirince, sevdiklerini kaybedince, hayalleri gerçekleşmeyince, sevdikleri mutsuz olunca, yanlış insanları dost seçince, çıkmaza düşünce, iyi sandıkları çürük çıkınca, anlaşılmadığını hissedince…
Kendine dert edinmeyi ne de çok sever insan. Biraz yalnız kalmaya görsün üzerine çöküverir umutsuz bir umman. Aslında bilir yalnızlığın iyi gelmeyeceğini yine de ısrarla yalnız kalır insan. Tefekkür için bakmaz bulutlara, umudun simgesini görür kapkara bir duman.
Gelecekle ilgili beklentilere cevap alamayacağımızı düşündüğümüz zamanlar olur. Sabrımız tükenir, umudumuz azalır belki de tamamen yiter. Bu durumda imdadımıza ayetler yetişir. إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ “Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara 153) وَاللّهُ يُحِبُّ الصَّابِرِينَ “Ve Allah sabredenleri sever.” (Al-i İmran 146) Ümitsizlik, karamsarlık, şeytanın vesveselerindendir. Yüce Rabbimiz bizler için en iyisini, en doğrusunu verendir. Şeytanın vesveselerine kapılmak yerine Allah’ın ipine sarılmak gerekmektedir. Acıyı sevmek olmaz da acıya sabretmek gerek. Allah sıkıntıları kulum beni hatırlasın, daima mutlak gücün ben de olduğunu bilsin, hayatını o şekilde idame etsin diye verir. Bu durumda da Allah’a tevekkül edip, tam anlamıyla teslim olan insan mutsuz, umutsuz ya da karamsar olamaz. Tecrübelerimiz bazen acı olabiliyor lakin ondan da ders almasını bilmemiz gerekiyor.
Mutlu olmak için sebep, üzülmek için bahane çok… Şükrünü eda etmediğimiz birçok nimete sahipken, çoğu zaman sahip olamadığımız birkaç şeye üzülüyoruz. Aslında sahip olamadıklarımız gözümüzde büyüttüklerimizden ibaret oluyor çoğu zaman. Çok isteyip, sahip olduklarımızın da zamanla bir şey ifade etmediğini ve doymadığımızı görüyoruz. Gözümüzde büyüttüklerimizin de zamanla sıradanlaştığına şahit oluyoruz. Her zaman en iyisi, en güzeli olmalı. Elimizdeki telefon her türlü işlemimizi eksiksiz yapabildiği halde bir üst modeli çıktığında neden biraz daha hızlı olmasın, neden daha ince olmasın gibi düşünceler yer etmeye başlıyor kafamızda. Bizler aşırı lüks tüketime dur demedikçe satıcılar da bizi tüketmeye hayır demeyecektir. Sahip olduklarımızın farkında olup, şükrünü eda ederek manevi huzura ulaşmayı hedeflemeliyiz.
Peki mutlu olmak için ne kadar çaba sarf ediyoruz? “Mutluluk! Özledim seni gel.” Bu mudur? Yok efendim bu kadar basit değil. Teslim olmamız gerekiyor. Kayıtsız, şartsız teslimiyet… Bizim o dertten almamız gereken bir ders var ya da derdi veren Rabbimiz daha güzel kapılar açacak. “Umudunu yıkma; Yusuf’u hatırla. Ayağın kırıldı diye üzülme. Allah sana belki kanat verecek. Kuyu dibinde kaldın diye üzülme, belki oradan bile bir kapı açılır. Yusuf kuyudan sultan oldu.” Elbette ki hatalarımıza üzüleceğiz ama üzüntümüz asla başka üzüntülere sebebiyet vermemeli. Hatalarımız geleceğe dönük tecrübelerdir ve tekrarlamadığımız sürece acısı da azalacaktır. (Akıllı ve olgun) Mü’min aynı delikten iki defa sokulmaz, ısırılmaz." (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63)
Rus Edebiyatçı Anton Çehov’un Vanya Dayı adlı eserinin kapanış sahnesi, ‘En umutsuz görünenin bile varken umudu …’ deyip, bunları yazmama vesile olmuştu. Bunun için ben de kapanışı onunla yapmak istedim;
"Ne yapabiliriz? Yaşamak gerek! Yaşayacağız Vanya Dayı. Çok uzun günler, boğucu akşamlar geçireceğiz. Alınyazımızın bütün sınavlarına sabırla katlanacağız. Bugün de, yaşlılığımızda da, dinlenmek bilmeden, başkaları için çalışıp didineceğiz. Ecel saati gelip çatınca da uysalca öleceğiz ve orada, mezarın ötesinde, çok acı çektik, gözyaşı döktük, çok acı şeyler yaşadık diyeceğiz... Canım dayıcığım, parlak, güzel, sevimli bir hayata kavuşacağız ve buradaki mutsuzluklarımıza sevecenlikle, hoşgörüyle gülümseyeceğiz ve dinleneceğiz... İnanıyorum buna dayıcığım, bütün kalbimle, tutkuyla inanıyorum... Dinleneceğiz! Dinleneceğiz! Melekleri dinleyeceğiz, elmaslar gibi yıldızlarla kaplı gökleri göreceğiz. Dünyanın tüm kötülüklerinin, tüm acılarımızın, dünyayı baştan başa kaplayacak olan merhametin önünde silinip gittiğini göreceğiz ve hayatımız bir okşayış gibi dingin, yumuşak, tatlı olacak. İnanıyorum, inanıyorum buna. Zavallı, zavallı Vanya Dayı, ağlıyorsun... Hayatında mutluluğu tadamadın, ama bekle Vanya Dayı, bekle... Dinleneceğiz... Dinleneceğiz! Dinleneceğiz!"
Geçecek! Geçecek! Bizimkisi zamanla değil imanla geçecek…