Tuhur, tuhr

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
"Tahura-yathuru" fiilinden"tuhr" ve "tahâret" mastarı sözlükte pislik ve kirden arınmak, temiz olmak demektir. Tuhr kelimesi kadınların ay hali ile ilgili olarak ortaya çıkmıştır. Kur'an-ı Kerîm'deki "kurû" kelimesi lügatte; kadının hem temizlik ve hem de ay halini ifade eder. Hanefiler ve bir rivayette Ahmed b. Hanbel bundan "hayız"; Şâfiiye Mâlikîler ise "tuhr" mânâsını anlamışlar ve boşanmış kadınların iddetlerini bu esasa göre hesaplamışlardır.

Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: Boşanan kadınlar, kendi başlarına üç kurû süresince iddet beklerler" (el-Bakara, 2/228).

Kurû' sözcüğüne Hanefi'ler aybaşı hali (hayız) anlamı verirken, başka ayet ve hadislere dayanmışlardır. Yukarıdaki ayetin devamında; "Boşanan kadınların cinsel organlarında Allah'ın yarattığını gizlemeleri helal olmaz" (el-Bakara, 2/228) buyurulur. Burada, "rahimde Allah'ın yarattığı şey" den maksat hayız kanıdır. Çünkü kadın, dışarıdan öğrenilmesi güç olan bu halini gizleyerek bir an önce yeniden evlenmek, dönülebilir boşanmada kocanın dönme hakkını sona erdirmek veya uzun süre iddet nafakası almak isteyebilir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Cariyenin boşanması iki kere olur, iddet süresi de iki ay hali süresincedir" (İbn Mâce, Talâk, 39). Burada, kurû'dan maksadın ay hali olduğu açıktır. Ebû Hubeyş kızı Fâtıma'nın ay hali iken namazın hükmünü sorması üzerine, Allah elçisi; Kurû' günlerinde namazı bırak" (Tirmizî, Tahâret, 94) buyurmuştur. Burada kurû'un tekili olan elkar'ü'nün diğer çoğulu olan "akrâ" kelimesi kullanılmıştır. Ancak kadının ay hali günlerinde namazı bırakması gerektiği açıktır. Buna göre, Hz. Peygamber kurû' kelimesini "hayz" olarak tefsir etmiştir. Hz. Ömer, İbn Mes'ud, Ebû Mûsâ ve Ebû'd-Derdâ ve bir rivayette Ahmed b. Hanbel'den aynı görüş nakledilmiştir.

İmam Şâfiî, yukarıda zikredilen hadisleri zayıf kabul eder ve kurû' kelimesine tuhr anlamı verir. Onlar bu konuda şu delillere dayanırlar: İddet ayetinde "üç kurû" ifadesinde "üç" sayı kelimesi dişil (müennes) olarak gelmiştir. Arapça dil kuralına göre "sayı" müennes olunca "sayılan"ın eril (müzekker) gelmesi gerekir. Biz kurû'a tuhr (temizlik) anlamı verirsek, bu dil kuralı gerçekleşir. Hayız (elhaydatu) anlamı verirsek her iki kelime de dişil olur ki, bu uygun düşmez. Diğer yandan, Hz. Âişe'den kurû'dan maksadın, kadının temiz günleri olduğu nakledilmiştir. İmam Şafii "Bu kadınlarla ilgili olduğu için, bunu kadınlar daha iyi bilir" demiştir (el-Râzî, et-Tefrîru'l-Kebîr, VI, 96; İbnü'l-Arabî, Ahkâmü'l-Kur'an, I, 185).

Kurû kelimesi fıkıh usûlünde "müşterek lafız" sayılır. Zıt anlamları ifade ettiği için, dış delillere dayanarak cümle içinde hangi anlamda kullanıldığı belirlenmeye çalışılır. Uygulamada iddetin hesaplanmasında bu görüş ayrılığı şu sonuçları doğurur.

Hanefilere göre, kadın temizlik günlerinde boşanmışsa, üçüncü ay halinin sonunda iddetini tamamlamış olur. Ay hali günlerinde boşanmışsa, içinde boşandığı ilk hayız dışındaki üç hayız sonunda iddet bitmiş olur. Ancak hayızlı iken boşama bid'attır. Şâfiîlere göre, temizlik günlerinde; içinde boşandığı temizlik dışında, iki temizlik daha bekler. Hayızlı iken boşanmışsa, üç temizlik süresi bekler. Kadın ortalama olarak ayda bir hayız görüyorsa, boşanma iddeti üç ay kadar bir süre içinde gerçekleşir.

Diğer yandan boşanan kadın bir veya iki kere ay hali olduktan sonra, uzun süre üçüncü ay halini görmese, İslâm hukukçularının çoğuna göre 55 yaşına kadar iddeti uzayabilir. Bu yüzden kadın iddet nafakası almaya da devam edebilecektir. Onlar iddet ayetinin açık anlamına dayanırlar. Ancak bu durum iddet nafakasının amacını aşmaktadır. Mâlikî mezhebine göre ise, temizlik hali uzayıp giden kadın, son hayızdan temizlendiği tarihten itibaren gebeliğin en uzun süresi olan dokuz ay bekler. Buna aşağıdaki ayet uyarınca, şüpheyi gidermek için üç ay daha eklenir. "Kadınlarınızdan ay halinden ümit kesmiş olanlarla, henüz ay hali görmeyenlerin iddetleri şüphelenirseniz biliniz ki üç aydır" (Talâk, 65/4; bilgi için bk. Ebû Zehrâ, Usûlü'l-Fıkh, 129, 130; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İstanbul 1983, 61-64, 233, 301-303; "Hayz" maddesi).

Hamdi DÖNDÜREN
 
Üst