Toprak ürünleri

Münzevi

KF Ailesinden
Özel Üye
Fakihler,"...sizin için yerden çıkardıklarımızdan infak edin..." (el-Bakara2/267) emrinin, topraktan çıkarılan ürünlerden zekât veriniz anlamına geldiğigörüşündedir. Ayrıca müslümanlara "hasat günü mahsullerinin haklarınıvermeleri" de emredilmiştir (el-En‘âm 8/141). Bu âyette zikredilen "hak"teriminden zekât mı yoksa zekâttan ayrı bir ödeme mi kastedildiği tartışmakonusu olmakla birlikte fakihlerin çoğunluğu bu âyette zikredilen "hak"tabirinin toprak ürünlerinden alınması gereken zekât olduğunu söylemişlerdir.Hz. Peygamber'in toprak ürünlerinin zekâtı ile ilgili aşağıdaki şu hadisihemen bütün hadis ve fıkıh kitaplarında zikredilir:"Yağmur ve nehir sularıylasulanan toprak mahsullerinde öşür (1/10), kova (el emeği) ile sulananlardanısf öşür (1/20) vardır" (Buhârî, “Zekât”, 55).Bu hadis toprak mahsullerinden ne nisbette zekât alınacağını göstermektedir.İşte bu nisbetten doğan ve onda bir anlamına gelen öşür (uşr)terimi, "toprak ürünlerinden alınan zekât" anlamında kullanılmıştır.İslâm âlimleri ziraî mahsullerin 1/10 yahut 1/20 nisbetlerinde zekâtatâbi olduğunda görüş birliğine varmışlardır. Ancak hangi nevi toprak ürünlerizekâta tâbidir ve hangileri zekâta tâbi değildir? Bu sual sahâbe devrindenitibaren farklı şekilde cevaplandırılmıştır.Ebû Hanîfe'ye göre, bütün toprak ürünleri zekâta tâbidir. Ebû Yûsuf veİmam Muhammed'e göre, toprak ürünlerinin zekâta tâbi olabilmeleri içinhububatta olduğu gibi bir sene -çürümeden- kalabilme özelliğine sahip olmalarıgerekir.Hanefî fıkıh kitapları İmâm-ı Âzam'ın bütün toprak ürünlerinin zekâtatâbi olduğu hususundaki görüşünü destekledikleri gibi, çağdaş İslâm âlimleride bu görüşü savunurlar.İmam Mâlik ve Şâfiî'ye göre ise bir sene muhafaza edilebilen gıda maddesiözelliğine sahip toprak ürünleri zekâta tâbidir. Şâfiîler meyveden sadecehurma ve üzümün zekâta tâbi olduğu görüşündedir.Hanefîler'e yakın bir görüşe sahip olan Ahmed b. Hanbel'e göre ölçülebilen,kurutulabilen, dayanıklı olan gıda maddeleri ve insanoğlu tarafındanyetiştirilen bütün ürünler zekâta tâbidir. Ahmed b. Hanbel, zekâta tâbi mallardagıda maddesi olma şartını aramamaktadır. Buna göre pamuk, ketengibi giyim eşyası yapılan maddeler de zekâta tâbidir.Toprak mahsullerinin zekâta tâbi olabilmesi için -diğer zekât mallarındaolduğu gibi- belli bir nisaba ulaşması şart mıdır?Fakihlerin çoğunluğu toprak mahsulleri zekâtında da nisabın şart ve nisabınbeş vesk (=653 kg.) olduğu, bu nisaba ulaşmayan ürünlerin zekâtatâbi olmayacağı görüşündedir. Onlar bu görüşlerinde Hz. Peygamber'in "Beşveskten az (üründe) zekât yoktur " anlamındaki hadisine istinat ederler (EbûUbeyd, el-Emvâl, nr. 1422-1424).Toprak ürünlerinde nisab şartını arayan fakihlere göre buğday ve arpakabuksuz olarak depo ediliyorsa miktarı 653 kilograma ulaşmadığı sürecezekâta tâbi değildir. Bu ve bu miktarın üzerinde olanı ise zekâta tâbidir. Eğerpirinç gibi kabuğu ile birlikte depo ediliyorsa, mal sahibi isterse nisabı kabuksuzolarak 5 vesk, isterse kabuklu olarak 10 vesk hesap eder ve onagöre zekâtını öder.Ebû Hanîfe'ye göre ise toprak mahsullerinde nisab şartı aranmaz. Ziraîürünler ister az ister çok olsun zekâta tâbidir.Zekât Nisbeti. Hemen bütün hadis ve fıkıh kitaplarının kaydettiği Hz.Peygamber'in "Yağmur ve nehir sularıyla sulanan toprak mahsullerinde öşür(1/10), kova (el emeği) ile sulananlarda nısf öşür (1/20) vardır" (Buhârî,“Zekât”, 55) anlamındaki hadis, toprak ürünlerinden ne nisbette zekât alınacağınıgöstermektedir.Buna göre toprak ürünlerinin zekâtı toprağın sulama tekniğine göre belirlenmektedir.Toprak emek sarfedilmeden yağmur, nehir, dere, ırmak vebunların kanalları ile sulanıyorsa zekât olarak mahsulün 1/10'u; kova, dolap,motor veya ücretle alınan su ile sulanıyorsa 1/20'si verilecektir.Eğer arazi hem yağmur veya nehir sularıyla hem de dolap vb. gibiemekle elde edilen su ile sulanıyorsa, hangisi ile daha çok sulanmış ise onaitibar edilir. Burada emek ve masrafla üretilen ziraî mahsulden daha düşükvergi alındığı ve böylece vergilendirmede mükellefler arasında bir dengeninsağlanmasına çalışıldığı söylenebilir.Günümüzde arazinin sulama masrafından ziyade gübre, mazot ve işçilikmasraflarının önemli yekün tuttuğu göz önünde bulundurulursa, bu türmasraflar yapılarak elde edilen ziraî mahsulün de emek ve masrafla sulananarazinin mahsulüne kıyaslanması daha uygun olur. "Sulama dışında kalangirdilerin zekât matrahından düşülmesi, geri kalandan sulama usulüne görezekât verilmesi gerekir" diyen çağdaş âlimler de vardır.Toprak ürünlerinin zekâtı (öşür), hububatta harman vaktinde, meyvelerdeise toplandıktan sonra verilir.Ziraî mahsullerin zekâtı sahiplerinin vefat etmeleri ile düşmez, vârislerindenalınır. Aynı şekilde bu arazi vakfedilirse yine öşrü sâkıt olmaz.Hanefî mezhebine göre toprak ürünlerinin zekâta tâbi olabilmeleri içinüzerlerinden bir yılın geçmesi (havl) şart değildir. Bir sene içinde kaç defamahsul alınırsa her defasında zekât verilmesi gerekir.Öşür yükümlülüğü için akıl ve bulûğ şartı aranmaz. Mal sahibi çocukveya akıl hastası ise velî ve vasîleri onlar adına zekâtlarını vermekle mükelleftir.Mal sahibi hiçbir karşılık beklemeden (meccânen) tarlasını ekilmek üzerebirine verse, çıkan mahsulün zekâtını bu şahıs öder. Arazi ekilmek üzerebelli bir ücretle kiralanmış ise zekât İmâm-ı Âzam'a göre arazi sahibinden, Hanefîler'den Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed (İmâmeyn) ile diğer üç mezhepimamına göre kiracıdan alınır.Arazi, yarıcılık (müzâraa) usulü kiralanmış ise mahsul vergisi İmâm-ıÂzam'a göre yine mal sahibinden alınır, İmâmeyn'e göre ise mal sahibi vekiracı, hisselerine düşen mahsulün zekâtlarını ayrı ayrı öderler.Zekâta tâbi mahsûlât yetiştikten sonra satılırsa, zekâtı arazi sahibinden,yetişmeden satılırsa satın alandan alınır.Toprağın statüsü, bu toprağın mahsulünden alınacak zekât veya vergininbelirlenmesini yakından ilgilendirir. Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîler'e göreöşür vergisinde toprağın statüsünün bir tesiri yoktur. Toprak haracî olsasahibi müslüman ise hem harac adı verilen vergiyi ve hem de çıkan mahsulünzekâtını (öşür) verecektir.Hanefîler'e göre ise toprak ürünlerinden zekât, öşür arazisi için bahiskonusudur. Toprağın öşür toprağı olması, ziraî mahsul zekâtının vücûbundaşarttır. Hanefîler'e göre müslüman mükellef haraç toprağını ister sahip istermutasarrıf olarak eksin, sadece harac vergisi vermekle yükümlüdür, haracve öşür aynı topraktan birlikte tahsil edilmez.Hanefî fıkıh kitaplarında Türkiye, Suriye, Mısır, Irak topraklarının haracîolduğu, dolayısıyla öşre tâbi olmadığı zikredilmekle birlikte, bu görüş onlarınaynı topraktan aynı sebeple iki ayrı verginin tahsil edilemeyeceği prensibinibenimsemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Gerçekten de aynı araziden veaynı sebep altında iki farklı vergi tahsil etmek vergi adaleti yönünden tartışmayaaçık bir konudur. Bugün için bu topraklar müslümanların mülküolduğu ve -en azından ülkemiz itibariyle- harac vergisi alınmadığından,Hanefî mezhebinin ilkelerine göre, farziyeti nasla sabit olan ziraî mahsulzekâtı verilmelidir.
 
Üst