Tasavvuf ve Kurban - her gün nefsini rabbine kurban et

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Tasavvuf ve Kurban

Tasavvufta, dış âlemdeki hayvanı kurban etmek, kulun iç âlemdeki hayvânî yönlerini Allah rızası için kurban etmesi mânâsına gelir.

En büyük kurban, kulun nefsini feda etmesidir. Kurbanlık koç nefsin simgesidir. Diğer varlıkların Hakk’a ermelerine aracı olması ve “emaneti” yüklenmesi itibariyle insana –kurban-ı ekrem denilmiştir.

Fuzûlî der ki;

Yılda bir kurban keserler halk-ı âlem iyd için
Dem-be-dem sâat-be-sâat ben senin kurbânınım.

Mü’min kul, kurban kesmekle Allah’ın emrine boyun eğdiğini ve kulluk şuuruna sahip olduğunu ispat etmiş olur. Zaten Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulmuştur: “O (kurban)ların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşır. Fakat sizden O’na (yalnız) takvânız (saygı ve itaatiniz) ulaşır. Size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı tekbir edesiniz (büyüklüğünü anasınız) diye onları sizin fayda ve hizmetinize verdi.” (22/Hac, 37).

Kurban, Allah’a yaklaştıran bir vesiledir. Ancak bu eylemin içinin takvâ ile doldurulması gerekir. Eğer bu hareket takvâdan uzak olursa artık bu kurban sevabı olmayan bir gelenek haline dönüşür.

Kurbanın akıtılan kandan ve dağıtılan etten ibaret olduğu zannedilir. İnsanlar için durum böyle olabilir. Oysa Allahu Teâlâ hazretleri kurbanın ne etine ne de kanına bakar, O’nun için önemli olan hayvanın sırf kendi rızası için kesilmesidir. Kurban edilen hayvan Allah rızası için kesilmiyorsa o kurbanın hiçbir değeri yoktur. Cenâb-ı Hakk’ın değer verdiği, karşılığında mükâfât yazdığı şey insanın ihlası, iyi niyeti ve samimiyetidir.

Kurban Allahu Teâlâ’ya verdiği nimetlerden dolayı şükür anlamı da taşır. Mü’minler her kurban kesiminde, Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail’in Allahu Teâlâ’nın emrine mutlak itaat ve tam teslimiyet gösterdikleri o kadîm ve şerefli hatırayı anarlar ve kendilerinin de benzer bir durumda aynı şekilde itaate hazır olduklarını göstermiş olurlar.
 
Üst