Üstad Necip Fazıl'dan

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Kalbimi ve aklımı hep sağ elime verdim
Görevi olmasaydı, sol elimi keserdim
____________________________
1400e bir yıl var, yaklaştı zamanımız
Bu asırda gelir mi dersin kahramanımız
______________________________
Arı bal yapar, fakat balı izah edemez
___________________________________
Şiir, Allah’ı sır ve güzellik yolundan arama işidir
_____________________________________
Dağı tanıyan, nasıl tanımaz uçurumu?
Madem ki yükseliş var, iniş olmaz olur mu?
____________________________________
Beni kimsecikler okşamaz madem
Öp beni alnımdan, sen öp seccadem
__________________________________
Kader, beyaz kağıda sütle yazılmış yazı
Elindeyse beyazdan, gel de sıyır beyazı
______________________________
Dipsiz hasrete tuzak
En yakınken en uzak
Tadı zehrinde erzak;
…KADIN!
___________________________
Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar

Geçti, isteme gelmeni
Yokluğunda buldum seni
_______________________
Çaycı, getir ilaç kokulu çaydan
Dakika düşelim senelik paydan
Zindanda dakika, farksızdır aydan
Karıştır çayını zaman erisin
Köpük köpük, duman duman erisin
_______________________________________
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber(sav)?
____________________________________
Kapı kapı bu yolun son kapısı ölümse
Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse
_______________________________
Dostlarım ev eşyamdı, bir bir gitti diyorum
Artık boş odalarda ölümü bekliyorum
______________________________
Tel tel ve iple iplik dikseler de ağzımı
Tek ses duyarlar, ALLAH..yoklayanlar nabzımı
____________________________________
Tutuşturanşlar lügat kitabını elime
Bilsin, Allah’tan başka bilmiyorum kelime
_________________________________
Ellerime uzanan dudakları tepeyim
Allah diyen, gel, seni ayağından öpeyim
________________________________
Neye yaklaşsam sonu uzaklık ve kırgınlık
Anla ki yok, Allah’tan başkasıyla yakınlık
_____________________________
Aşk korkuya peçedir, korku da aşka perde
Allah’tan nasıl korkmaz, insan onu sevse de
______________________________
Bu yük senden Allah’ım, çekeceğim, naçarım
Senden Sana sığınır, Senden Sana kaçarım
_____________________________
Bir anlık emanete ne türlü övünelim
Gel, rahmet kapısında ağlaşıp dövünelim
__________________________
Bal Sensin(sav), varlık petek
___________________________--
Ben, haritada deniz görmüş boğulmuş
Dokuz köyün sahibi dokuz köyden kovulmuş
___________________________________
(nefis için yazdığı şiiri)

Güneşle bir tutsam girmez hizaya
Dar bulur sığmam der, dipsiz fezaya
Kuyruk salar, sonra hırlar ezaya
Benim nefsim, benim nefsim..ne köpek

Nefsimin ardından koştum perişan
Ondan bir kıl bile avlayamadım
_____________________________
Annesi gül koklasa ağzı gül kokan çocuk
Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk
Çocukta uçurtmayla göğe çıkmaya gayret
Karıncaya göz atsa ‘ niçin? Nasıl?’ ne hayret
__________________________________
Anlamak yok çocuğum, anlar gibi olmak var
Akıl için son tavır, saçlarını yolmak var
_________________________________
Gözüm, aklım, fikrim var deme hepsini öldür
Sana çöl gibi gelen, o göl diyorsa göldür
________________________________
Allah dostu odur ki nefsine tek pay biçmez
Kırk yıl bir ekşi ayran özler de onu içmez
__________________________________
Eklense de başıma, dünyada kaç baş varsa
Başım, onların hepsi için secdeye varsa
______________________________
Sual= ey veli, insan nasıl olmalı, söyle!
Cevap= son anda nasıl olacaksa hep öyle!
_______________________________
Öyle bir devim ki, hakikatte pireyim
Bir delik gösterin de utancımdan gireyim
_____________________________
Her ağızda her telde fanilik dırıltısı
Sonunda tek bir şarkı, tabutun gıcırtısı
_______________________________
Son gün olmasın dostum, çelengim, top arabam
Alıp beni götürsün, tam 4 inanmış adam
_____________________________
Minarede ‘ölü var’ diye bir acı sala
Er kişi niyetine saf saf namaz..ne ala
Böyledir de ölüme kimse inanmaz hala
Ne tabutu taşıyan, ne de toprağı kazan
_____________________________-
Açı doyurmaksa kabirde meram
Yemeğim fatiha, günde beş öğün
___________________________
Tahtadan yapılmış bir uzun kutu
Baş tarafı geniş, ayak ucu dar
Çakanlar bilir ki bu boş tabutu
Bir gün kendileri dolduracaklar

Cılız vücuduma tam görünse de
İçim bu dar yere sığılmaz diyor
Geride kalanlar hep dövünse de
İnsan birer bire yine giriyor

Ölenler yeniden doğarmış, gerçek!
Tabut değildir bu, bir tahta kundak
Bu ağır hediye kime gidecek
Çakılır çakılmaz üstüne kapak?
 
Üst