Sızlan Ey Yürek...
Yüreğini titreten sevdalılardan biri sen, akan ırmakları tebessüm ettiren, imana sahip olan sen. Şimdi seni örnek alması gereken her yüreğin diliyle, acımı dökmeye varım, Bismillah, diye.
Ey Rasul!
Çaresiz kalmışların yanında bir mabet bulduk sayende. Bizleri umutla bekleyen senin izlerinden bir çare bulduk her yerde. Fakat yorgun düştü, yine de seni bekleyen gözlerimiz.
Düşer elbet, taşıyamadık ki taşınması gereken izini namusu kirlenmiş şu dünyaya. Şimdi bir ses gerek bize; lazım yürütmeye, davet etmeye. Keşke olsan yanımızda da haykırsan “Allahu Ekber” diye. Şimdi yanımızda olsan, minarelere işlenirdi mübarek sesinle şahadet ipliği.
Derdimiz bu oldu şimdi. Biz işlesek nereye, hiç kopmaması gereken o ipliği.
Nereye ki kırdılar sesinin yankılandığı, kıyama çağıran şu mabedin şahadet parmağını.
Bir adım atmalıyız artık değil mi zamanda. Senden gelen her iz bizden bu zamana olur işte o zaman, soğuk bir damga.
Kanıyor yürekler Ya RasulAllah!...
Senin yolunda sorulan bir soru vardı ya Abdullah bin kaab’a, soruyordu ya hani Hz. Ömer takva nedirdiye. Cevabı ne güzeldi kaab’ın: sen hiç dikenli yolda yürümedin mi ya Ömer?
-yürüdüm.
-Nasıl yürüdün o yolda?
-Dikenlere basmamaya özen göstererek.
Diyordu Hz. Ömer.
İşte bu senin yolundan bir paydır bize. Kaab’ın diliyle, yüreğimize atılmış ilmeklerin sevgisiyle senden gelenlerden bir tanesidir bu. Evet bu takva. Bu sarp yokuşta dikenlere basmamaya özen gösteren senden, bir dem bize Ya RasulAllah.
O demi yokluğunda bizde atmalıyız biliyoruz. Üzülme ama, o demi atması gerekenlerin, benden sana haberi var şimdi:
Yokluğunda sessiz kalmış yürekler efkarlanıyor. Gencin Hz. Yusuf misali iffet gömleği elden gidiyor. Nuh misali karada
yapılan gemilere çivi değil, işlenmiş günahlar pişmanlık duyulmadan asılıyor.
Tufan tuttu bizi Ya RasulAllah.
İbrahim misali canlandıramaz olduk teslimiyeti. Sakın üzülme ey nebi. Şunu öğrendik ki: duymadık mı vahyin sesini, takip etmedik mi senin izini olmuyor bir umutla arzulamak cenneti.
Savaş kaybedilmedi Ya RasulAllah, kaybedilseydi hiç yankı edermiydi uhudta okçuların allah diyen yüreği.
Şimdi seni sevenlerin yüreği atıyor yüreğimizde. Bir ok atmaya varız zihinlere çekilmiş zincirlere, yokluğunda seninle.
Bu yüzden:
İbrahim olmaya bir baltayla ufuktan yol almaya…
Bizi tutan tufan’ın Nuh’u olmaya…
İsmail olmaya, rabbin yolunda imanını şahit tutmuş, şehitler olmaya…
Senin izini ayağa kaldırmaya, gönüllere atılan demi yeniden demlemeye hazırız ey nebi!...
Seni üzmemek üzere sana;ashabına ve imanını yaşadığı uhudlara şahit tutanlara selam olsun. EsselamuAleykum.
Yazan:Eymen YUKARIPINAR

Ey Rasul!
Çaresiz kalmışların yanında bir mabet bulduk sayende. Bizleri umutla bekleyen senin izlerinden bir çare bulduk her yerde. Fakat yorgun düştü, yine de seni bekleyen gözlerimiz.
Düşer elbet, taşıyamadık ki taşınması gereken izini namusu kirlenmiş şu dünyaya. Şimdi bir ses gerek bize; lazım yürütmeye, davet etmeye. Keşke olsan yanımızda da haykırsan “Allahu Ekber” diye. Şimdi yanımızda olsan, minarelere işlenirdi mübarek sesinle şahadet ipliği.
Derdimiz bu oldu şimdi. Biz işlesek nereye, hiç kopmaması gereken o ipliği.
Nereye ki kırdılar sesinin yankılandığı, kıyama çağıran şu mabedin şahadet parmağını.
Bir adım atmalıyız artık değil mi zamanda. Senden gelen her iz bizden bu zamana olur işte o zaman, soğuk bir damga.
Kanıyor yürekler Ya RasulAllah!...
Senin yolunda sorulan bir soru vardı ya Abdullah bin kaab’a, soruyordu ya hani Hz. Ömer takva nedirdiye. Cevabı ne güzeldi kaab’ın: sen hiç dikenli yolda yürümedin mi ya Ömer?
-yürüdüm.
-Nasıl yürüdün o yolda?
-Dikenlere basmamaya özen göstererek.
Diyordu Hz. Ömer.
İşte bu senin yolundan bir paydır bize. Kaab’ın diliyle, yüreğimize atılmış ilmeklerin sevgisiyle senden gelenlerden bir tanesidir bu. Evet bu takva. Bu sarp yokuşta dikenlere basmamaya özen gösteren senden, bir dem bize Ya RasulAllah.
O demi yokluğunda bizde atmalıyız biliyoruz. Üzülme ama, o demi atması gerekenlerin, benden sana haberi var şimdi:
Yokluğunda sessiz kalmış yürekler efkarlanıyor. Gencin Hz. Yusuf misali iffet gömleği elden gidiyor. Nuh misali karada
yapılan gemilere çivi değil, işlenmiş günahlar pişmanlık duyulmadan asılıyor.
Tufan tuttu bizi Ya RasulAllah.
İbrahim misali canlandıramaz olduk teslimiyeti. Sakın üzülme ey nebi. Şunu öğrendik ki: duymadık mı vahyin sesini, takip etmedik mi senin izini olmuyor bir umutla arzulamak cenneti.
Savaş kaybedilmedi Ya RasulAllah, kaybedilseydi hiç yankı edermiydi uhudta okçuların allah diyen yüreği.
Şimdi seni sevenlerin yüreği atıyor yüreğimizde. Bir ok atmaya varız zihinlere çekilmiş zincirlere, yokluğunda seninle.
Bu yüzden:
İbrahim olmaya bir baltayla ufuktan yol almaya…
Bizi tutan tufan’ın Nuh’u olmaya…
İsmail olmaya, rabbin yolunda imanını şahit tutmuş, şehitler olmaya…
Senin izini ayağa kaldırmaya, gönüllere atılan demi yeniden demlemeye hazırız ey nebi!...
Seni üzmemek üzere sana;ashabına ve imanını yaşadığı uhudlara şahit tutanlara selam olsun. EsselamuAleykum.
Yazan:Eymen YUKARIPINAR
Moderatörün son düzenlenenleri: