Selefiyye Nedir? Selefiyye Hakkında

Münzevi

KF Ailesinden
Özel Üye
Sözlükte selef “önceki nesil”, selefiyye de “bu nesle mensup olanlar” anlamı
taşır. İslâmî literatürde Selef ilk dönemlere mensup bilginler ve geçmiş
İslâm büyükleri anlamında, Selefiyye terimi ise iman esaslarıyla ilgili konularda
ilk dönem bilginlerini izleyerek âyet ve hadislerdeki ifadelerin zâhiri ile
yetinip bunları aynen kabul eden, teşbih ve tecsîme düşmeyen (Allah'ı yaratıklara
benzetmeye ve cisim gibi düşünmeye yeltenmeyen), bunları başka bir
anlama çekme (te’vil) yoluna gitmeyen Ehl-i sünnet topluluğunu belirtmek
için kullanılır. Allah'ın zâtî, fiilî ve haberî sıfatlarının hepsini te’vilsiz, nasılsa
öyle kabul ettiği için Selefiyye'ye "Sıfâtiyye" de denilmiştir. "Ehl-i sünnet-i hâssa"
ismi ile kastedilen zümre olan Selefiyye Hz. Peygamber ve sahâbîlerin
inançta takip ettikleri yolu doğrudan doğruya izleyen gruptur. Tâbiûn, mezhep
imamları, büyük müctehidler ve hadisçiler Selefiyye'dendirler. Eş‘arîlik ve
Mâtürîdîlik ortaya çıkıncaya kadar, Sünnî müslüman çevrede hâkim olan
inanç, Selef inancıdır. İmam Şâfiî, Mâlik, Ahmed b. Hanbel -bir kısım görüşleri
itibariyle Ebû Hanîfe- Evzaî, Sevrî gibi müctehid imamlar, Buhârî,
Müslim, Ebû Dâvûd, Dârimî, İbn Mende, İbn Kuteybe ve Beyhaký gibi hadisçiler,
Taberî, Hatîb el-Bağdâdî, Tahâvî, İbnü'l-Cevzî ve İbn Kudâme gibi
bilginler Selef düşüncesinin önde gelen isimleri arasında sayılabilir.
İlk dönem (mütekaddimûn) Selefiyye anlayışının en belirgin özelliği
akaid sahasında akla rol vermemek, âyet ve hadisle yetinmek, mânası apaçık
olmayan, bu sebeple de başka mânalara gelme ihtimali bulunan âyet ve
hadisleri yorumlamadan, bunları bilmeyi Allah'a havale etmektir. Selefiyye'nin
müteşâbihler konusundaki görüşüne şunlar örnek gösterilebilir: "Allah'ın
eli onların ellerinin üstündedir" (el-Feth 48/10) âyetini Selefiyye şöyle
değerlendirir: "Yüce Allah âyette elinin(yed) varlığını bildirmektedir. Allah'ın
elinin olduğuna inanırız, fakat bu elden kastedilen mânayı Allah'a havale
ederiz, bunu ancak Allah bilir, der, mahiyeti üzerinde düşünmeyiz. Başka
bir mânaya yorumlamadığımız gibi, onu yaratıkların eline de benzetmez,
Allah'ın kendine has bir sıfatı olarak kabul ederiz. Bu konuda soru sormaktan
da kaçınırız". İmam Mâlik'e (ö. 179/795) "Allah Teâlâ Kur'an'da rahmân
arşa istivâ etti (Tâhâ 20/5) buyuruyor. Nasıl istivâ etti?" diye sorulmuş o da
şu cevabı vermiştir: "İstivâ bilinen bir şeydir (âyetle sabittir). Nasıllığı akılla
kavranamaz. Allah'ın arşa istivâ ettiğine inanmak farzdır. Mahiyeti hakkında
soru sormak da bid‘attır".
Selefiyye, müteşâbih âyet ve hadisleri aklın ışığında yorumlayan kelâmcılarla
filozofları da, keşf ve ilhamın ışığında yorumlayan sûfîleri de ağır
biçimde eleştirmiş, onları bid‘atçı ve sapık olmakla suçlamıştır. Hicrî VIII.
asırdan önce yaşamış olan Selef bilginleri akıl karşısında kesin tavır takınıp,
nakli tek hâkim kabul ederken, sonraki Selef bilginleri akıl karşısındaki tutumlarını
gözden geçirmişler, inanç konularında az da olsa akla yer vermişlerdir.
Bu dönemin en önemli ismi sayılan İbn Teymiyye (ö. 728/1328) sağlam
olduğu bilinen nakil ile aklıselimin asla çelişmeyeceğini, dolayısıyla te’-
vile de gerek kalmayacağını ısrarla savunmuştur. Ona göre akılla nakil çelişirse
ya nakil sahih değildir veya akıl sağlıklı bir muhakeme yapamamaktadır.
Selef’in akılcılığı hiçbir zaman kelâm ve felsefedeki akılcılık gibi olmamış,
nasların müsaadesi ile sınırlı bir çerçevede kalmıştır. Sonraki dönemin
en meşhur Selef âlimleri (müteahhirîn-i Selefiyye) arasında İbn Teymiyye,
İbn Kayyim el-Cevziyye (ö. 751/1350), İbnü'l-Vezîr (ö. 840/1436), Şevkânî
(ö. 1250/1834) ve Mahmûd Şükrî el-Âlûsî (ö. 1342/1924) sayılabilir.
Selefiyye günümüze kadar az çok taraftar bulmuştur. Genellikle fıkıhta
Hanbelî olanlar akaidde Selefî’dirler. Hadisle ilgilenen bilginler de çoğunlukla
Selef inancını benimsemişlerdir. Günümüzde dünya müslümanlarının % 12'si
Selefî’dirler. En yoğun oldukları ülkeler Suudi Arabistan, Küveyt ve Körfez
ülkeleridir.

Kunfeyekun.Org
Kaynak:Diyanet İlmihali
 
Üst