Salat-ı tefriciye veya Salat-ı nariye 4444 defa okunması konusunda

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Salat-ı tefriciye veya Salat-ı nariye olarak bilinen duanın 4444 defa okunması konusunda ayet veya hadis var mıdır? Bu sayıda okumak şart mıdır?

Toplumumuzda yaygın olan ve kabul gören sayılara sadık kalarak yapılan bazı şeylerin (4444 tefriciye, 41 yasin...) dinimizdeki yeri nedir? Nehyeden veya teşvik eden nass var mı? Bu sayıda okumak şart mıdır?
Değerli kardeşimiz;
Bilindiği üzere Peygamberimiz'e (sas) salat-ü selam getirmek bizim ömür boyu mükellef olduğumuz hasbi görevimizdir. Bu konuda Ahzap Sûresi'nde geçen ayette ve birçok hadislerde salat-ü selam okuma emri vardır. Nitekim namazlarımızda tekrar ettiğimiz Allahümme salli.. Allhümme barik.. salavatlarını da ömür boyu okur, her fırsatta Peygamberimiz'e salat-ü selam getirmeyi vazgeçilmez görevimiz biliriz, dünyevi bir karşılık beklemek de aklımıza gelmez..

İşte hiçbir dünyevi maksat beklemeden, sadece Peygamberimiz'in şefaatine vesile olacak bir dua niyetiyle okuduğumuz bu salat-ü selamlara bazıları, Salat-ı Tefriciye de olduğu gibi peşin dünyevi bir istek de yüklüyor, maruz kaldığı sıkıntı ve üzüntülerden kurtulmayı da niyet ederek okumaya başlıyorlar. Burada ise soru şu oluyor:

Böyle dünyevi bir niyetle okunan salat-ü selamdan beklenen dünyevi sonuç kesin şekilde elde edilebilir mi? Böyle dinî bir hüküm var mıdır?

Bu soruya sıhhatli cevap verebilmek için duanın bir ibadet olduğunu, ibadetin de karşılığının çoğunlukla ahirette verileceği gerçeğini bilmeye ihtiyaç vardır. Şöyle ki:

Salat-ı Tefriciye gibi salat-ü selamlar Peygamberimiz için yaptığımız birer makbul duadırlar. Dualar ise ibadet niyetiyle okunur. İbadetlerin karşılığı da bazen dünyada verilir, ama çoğunlukla da ahirete tehir edilir. Bu sebeple, dünyevi sonuç hemen alınmazsa duam kabul olmadı, redde uğradı, diye ümitsizliğe düşülmez.. Belki karşılığı ebedi hayatta verilmek üzere ahirete tehir edildi, diye düşünerek salat-ü selama devam edilir..

Yani hangi sıkıntıdan kurtulmak niyetiyle okunursa okunsun okuyan karşılığını hemen peşin olarak dünyada alacak, düşündüğü sonuca da mutlaka hemen varacak, diye bir hüküm yoktur.. Kaldı ki, maruz kalınan sıkıntılar, bu gibi duaları okumanın da vakitleri olarak görülür. Nitekim Bediüzzaman Hazretleri'nin bu konudaki hatırlatmaları aynen şöyledir:

Dua bir ibadettir! Kul, kendi aczini ve fakrını dua ibadeti ile ilan eder. Zahiri maksatlar ise dua ibadetinin vakitleridir! Hakiki faydaları değil. Çünkü ibadetin faydası, ahirete bakar! Dünyevi maksatları hasıl olmazsa, o dua kabul olmadı, denilmez, belki daha duanın vakti bitmedi denir, dua yapmaya devam edilir..

Bu sebeple salat-ı tefriciye gibi salavat dualarını, sadece dünyevi ihtiyacımızı karşılama aracı durumuna düşürmemeli, ebedi hayatta karşılığını göreceğimiz bir ibadetimiz olarak yapmalı, peşin sonuç alınmazsa okuduğumuz salavatlar boşa gitti sanmamalıyız..

Peki, bu 4444 kere okuma âdeti nereden geliyor, insanlar bu miktara ulaşmayı sanki kabul olma şartı gibi görüyorlar?

Kolay hatırda kalması için 4444 sayısını söyleyenler olmuştur.

Tefsir sahibi Kurtubi'nin 4444 defa okunması halinde kabul olacağı yönünde bir ümidi vardır. Ancak bu da bir ümittir. Bu miktarı bulan okumalar mutlaka kabul olur, bu sayıya ulaşamayanlar ise redde uğrar demek değildir. Nitekim günde 41 defa, 21 defa okumalıdır, diyenler de olmuştur. Duadır bu.. Az da okunsa çok da okunsa okuyanlar boş kalmazlar, dünyevî istekleri yerine gelmese de uhrevî sevabını kazanır.

Not: Şu açıklamaları da okumanızı tavsiye ederiz:


4444 Tefrîciyye veya 41 Yâsîn gibi belli saylarda okunan dualar, zikirler, salavât, âyetler ve sureler hakkında (namazlardan sonra 33 adet olarak söylenen tesbîh, tahmîd ve tekbîr gibi pek az müstesna tutulursa) emreden, tavsiye eden bir nas yoktur. Müslüman istediği kadar Tefrîciyye diye anılan salavât veya Yâsîn suresi okuyabilir. "Bunu şu kadar okumak sünnettir, farzdır, dinin emridir..." derse veya böyle inanırsa bid'at gerçekleşir. Böyle bir inanç olmaksızın, şahsî veya başkasının tecrübesine dayanarak "Bu kadar okumanın şuna faydası oluyor, oldu" der, okur ve tavsiye ederse bu bid'at olmaz ve sakıncası da bulunmaz. (Prof. Dr. Hayrettin Karaman)

Salât (Çoğulu: Salavât), Peygamberimiz (sa) için dua etmeyi ifade eder. Bu duada ona hem salat, hem de selam okunduğu için buna “salâtü selam” denir. "Salât-ı tefrîciye" ise, Allah Rasulü Efendimize sıkıntılardan kurtulmak için okunan ve farklı cümlelerden oluşan salâtü selam demektir. Daha çok Mağrip ve havalisinde meşhurdur ve buna “salât-i nâriyye” de denir.

Kuran-ı Kerimde şöyle buyrulur: "Allah da melekler de o Nebiye salat ederler, ey müminler, siz de ona salat edin, bol bol selam gönderin". (Ahzâb Suresi 33/56). Allahın ona salât etmesi, onu bağışlaması, meleklerin salât etmesi bağışlanmasını dilemeleri, müminlerin salât etmesi de derecesinin yüceltilmesi için dua etmeleri anlamına gelir. Buna göre Peygamberimize salâtü selam okumamız bize Allahın bir emridir ve bunu bilerek hiç okumayanların küfre bile girecekleri söylenmiştir.

Hz. Peygamber de müminlerin kendisine salâtü selam okumalarını ister ve sizin bana okuyacağınız salâtı, Allah on katıyla size iade eder, buyurur.

Sıkıntılarından ötürü Peygamberimize salâtü selam okuyup dua ederek Allahtan tefric (yani sıkıntılarının defedilmesini) istemek meşrudur ve umulur ki, Allah onun hatırına bu duaları daha çabuk kabul eder. Yeter ki, isteyen ondan değil, Allahtan istemiş olsun. Çünkü Allah bizim günde en az on yedi kez, "Ya Rab, sadece senden yardım isteyeceğim" ahdini tekrarlamamızı ister. Ama biz biliyoruz ki, o rasulünü çok sever ve bizim de onu sevmemizi ister. Biz de eğer sevdiğimizi ona salâtü selam okuyarak gösterir ve bunu vesile tutarak da Allahtan muradımızı istersek daha hızlı kabul olacağını ümit edebiliriz.

Buraya kadar yazdıklarımız, sorunuzun cevabı için gerekli temel bilgilerdir.

Ona nasıl, yani hangi cümlelerle salâtü selam okumamız gerektiği konusunda ise belirleyici bir emir yoktur. Herhangi bir salât ve selam kipini kullanabiliriz. Ama Allah Rasulü Efendimiz (sa) nasıl salât okuyalım sorusuna, bizim namazlarda okuduğumuz "salli... ve barik" dualarını öğreterek, böyle söyleyin diye cevap vermiştir. Yani bu dualar salâtü selamın en güzelidirler diyebiliriz. Ama Efendimizin bunları öğretmiş olması, başka cümlelerle salât okunamaz anlamına gelmediği için herkes çok farklı cümlelerle salâtü selamlar okumuştur ve bunların okunamayacağını da kimse söylememiştir. Çünkü önemli olan, ona salâtü selam okumaktır, bunun hangi cümlelerle olması gerektiği ikincil bir meseledir. Ama elbette aşırılık içeren ifadelerle salatü selam okunmaz.

Buradaki bir inceliğe de işaret etmemiz de güzel olur: Biz sadece Allah için ibadet eder ve sadece Onun için namaz kılarız. Ama Allah (cc), Rasulünün kadrini iyi bilmemizi istediğinden olacak ki, sadece kendisi için kıldığımız namazlarda ona da salât, yani dua etmemizi hoş karşılamıştır.

"Salat-i tefriciye" olarak bilinen salâtü selam cümleleri ise hadislerde bulunmamaktadır. Sadece bazı Şia kitaplarında ve Mağripte yazılmış dua kitaplarında yer almaktadır. Bizde dua kitabı yazanlar da bunu oralardan almış ve kitaplarına koymuşlardır. Bu kitapları yazanların, kitaplarının satışını artırmak için, bunu şu kadar okuyan şöyle olur, gibi ümit verici müjdeler zikretmeleri bunun yaygınlaşmasına sebep olmuştur.

Ancak bu salatü selam, sağlıklı bir yorum yapılması kaydıyla, güzel manaları olan cümlelerden oluşur. Dolayısıyla bunları okumakta da bir sakınca olmaz. Ancak bu salatü selama özel bir yer verip, bunu diğerlerinden farklı bir konumda görmenin bir dayanağı yoktur. Hatta selefi bir yorumla yanlış manalar içerdiğine dair yazılar da okudum. Yani bunda öyle cümleler vardır ki, kastettiğiniz şeye göre manası güzel olabileceği gibi, caiz olmayan manalara da gelebilir.

Muhtemelen birisi bir derde müptela olmuş ve içinden gelen bu cümlelerle uzun süre salâtü selam okuyarak Allahtan derdinin giderilmesini istemiş, Allah da duasını kabul etmiştir. Sonra da bu çokça okumayı, herkesin aklında kalsın diye 4444 sayısıyla sınırlamışlar ve bu salâvatı bu kadar okuyanın derdine Allah çare verir demişlerdir. Oysa duaların kabulünü sağlayan pek çok şartlar ve sebepler vardır: Dua edenin samimiyeti, çok bunalmış ve hatalarını sildirecek kadar sıkıntı çekmiş ve cezasını tamamlamış olması, çok candan ve ihlâsla dua etmesi, büyük bir iyilik yaptıktan sonra dua etmesi, Allahın veli bir kulu olması, belli zamanlarda ve belli yerlerde dua etmesi ve böylece okuduğu duayı bir ismi azam duası haline getirmesi. Dolayısıyla bu salâvat cümleleriyle dua edip isteğine kavuşan birisinin bulunmuş olması, herkesin bu sayıda bu salâvatı okuyarak isteğini elde etmesi anlamına gelmez. Hatta istediğini Allahtan isteme yerine sanki bu salâvat cümlelerinin ve 4444 sayısının bir şifre ve sihirli bir etki oluşturduğunu zannedip, tesiri bundan beklemek, sevap değil, Allah korusun şirk bile olabilir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, "salât-i tefriciye", ya da “salât-ı nâriye” olarak bilinen cümleler, bilinmeyen bir insanın bir araya getirdiği cümlelerdir ve bir yorumla çok güzel manalar içermektedirler. Allah Rasulüne bunlarla da salâtü selam okumanın hiç bir sakıncası yoktur, hatta anlamları doğru bilinirse bu güzeldir. Ancak bu cümlelerden ya da bunların belli sayılarda tekrarlanmasından bir medet umma, insanı Allahtan uzaklaştırabilir, kaş yapayım derken göz çıkarılmış olabilir. İnsan tesiri Allah’tan değil, bunlardan beklemiş olabilir. Dolayısıyla bunlar okunursa bu bilinçle ve manaları düşünülerek okunmalıdır. Bununla yapılan dua mutlaka kabul edilir diye de inanmamalıdır. Yani bu kelimelere ve bu sayıya bir kutsiyet vermemek gerekir. Çünkü Kutsallık Allah’tandır ve Allah bu kelimeleri bize ne kendi öğretmiştir, ne de Rasulü vasıtasıyla öğretmiştir. Yani buna Allah’ın bir kutsallık verdiği bilinmemektedir.

“Salât-ı terficiye” nin aslı, Latin harfleriyle okunuşu ve anlamı şöyledir:

اللهـم صل صلاة كاملة وسلم سلاماً تاماً على سيدنا محمد الذي تنحل به العقد وتنفرج به الكرب وتقضى به الحوائج وتنال به الرغائب وحسن الخواتم ويستسقى الغمام بوجهه الكريم وعلى آله وصحبه في كل لمحة ونفس بعدد كل معلوم لك.

Allahumme salli salâten kâmileten ve sellim selâmen tâmmen alâ-seyyidina Muhammedin ellezi tenhallü bihi’l ‘ukadu ve tenfericu bihi’l-kürabu ve tukdâ bihi’l-havâicu ve tünâlü bihi’r-rağâibu ve husnu’l-havâtimi ve yusteska’l-ğamâmu bi-vechihi’l-kerîmi ve ‘alâ âlihi ve sahbihi fî-külli lemhatin ve nefesin bi-‘adedi külli ma’lûmin lek.

Anlamı:

“Ya Rab! Efendimiz Muhammed’e tam ve mükemmel bir salat ve selam eyle. O Nebi ki, onun yüzü suyu hürmetine düğümler çözülür, sıkıntılar dağılır, ihtiyaçlar karşılanır, arzulara ve güzel akıbetlere erişilir, bulutlardan yağmur dökülür… Onun âline ve ashabına da salât ve selam eyle ya Rab! Her an, her nefeste ve senin bildiklerinin sayısınca.”

Prof. Dr. Faruk Beşer

Dua’nın manası ve hikmeti konusu için tıklayınız.

Dualara va'dedilen netice ve sevaplara kavuşmanın şartları için tıklayınız.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
 
Üst