Risale-i Nur’u Niçin Okuyor Ve Okutuyoruz?

out of whack

© ◄ Ayarsız..! ►
Forum Administrator
Risale-i Nur’u Niçin Okuyor ve Okutuyoruz?

tevhid_1239870026.jpg


Risale-i Nur gerçekten bu asrın bütün manevi hastalıklarına şifa olacak fevkalade meziyet ve hususiyetlere sahiptir. Risale-i Nur Külliyatını dikkat, teenni ve tefekkürle okuyanlar bu hakikati açıkça müşahede edeceklerdir.
Muhakkik ve müdakkik ulemadan İmam-ı Gazali, İmam-ı Rabbani, Sa’d-ı Taftazani ve emsali zatlar Kur’an-ı Kerim’den mülhem birçok eserler yazarak feylesofların ve ehl-i bid’anın savletinden ehl-i sünnet camiasının akaid-i ulviye ve ahlâk-ı aliyesini muhafaza etmişler ve muasır oldukları insanların kalp ve ruhlarına tesir ederek istidatlarını inkişaf ettirmişlerdir. Bu zatlar zamanlarının rehber ve mürşidi olarak birer müceddid olduklarını bihakkın göstermişlerdir. Lakin o zamanlar telif edilen eserler bu asırdaki insanların zahir ve batın dertlerine tam deva olamıyor. Malumdur ki, Peygamber (A.S.V.) Efendimiz her asırda bir müceddidin geleceğini veciz ve Latif bir lisanla beyan buyurmuşlardır. Bediüzzaman Hazretleri de bu mevzuda şu hakikati ifade ediyor: “Cenâb-ı Hak; kemal-i rahmetinden, Şeriat-ı İslamiyenin ebediyetine bir eser-i himayet olarak, herbir fesad-ı ümmet zamanında, bir muslih veya bir müceddid veya bir halife-i zişan veya bir kutb-u azara veya bir mürşid-i ekmel veyahud bir nevi Mehdi hükmünde mübarek zatları göndermiş; fesadı izale edip, milleti İslah etmiş; Din-i Ahmediyeyi (A.S.V.) muhafaza etmiş. Madem adeti öyle cereyan ediyor; ahir zamanın en büyük fesadı zamanında; elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddit, hem hakim, hem mûhdi, hem mürşid, hem kutb-u azam olarak bir zatı nuraniyyi gönderecek”. Malumdur ki her müceddidin nasihat ve irşatlarının muhataba tesirinde zaman ve mekânın ve şeraitin mühim rolü vardır. Zira hastaya göre doktor gönderilir. Eski zamanda dertler az olduğu için tabibler de ona göre gönderilmişti.

Ruh ve vicdanları titreten, âlem-i İslamı tehdid eden, dolayısıyla bütün mevcudatı sarsan bu inkar-ı uluhiyet zamanında bilumum maddi ve manevi, ferdi ve içtimai emrazları söküp atacak, kalplerin derinliklerine nüfuz edecek, latif ve nazif hissiyatları heyecana getirecek, süfli ve adi ahlâkları imha ve izale etmekle ulvi istidatların inkişafına yol açacak, ahlâk-ı aliyeyi tesisle, cevher-i insaniyetten kasavet ve gaflet perdelerini kaldıracak, hülasa: kalb, fikir, ruh, vicdan ve bütün duygulara tesirini icra edecek bir tiryak-ı safi lazımdı; Rahmet-i ilahiye bu tiryak, asrımızın tabib-i hazıkı olan Bediüzzaman Hazretlerinin mübarek eli ile insanlık âlemine ihsan etti.
Evet, cehalet ve küfür bulutlarının âlem-i İslâmı ve bilhassa mukaddes vatanımızı sardığı elim bir zamanda, yani: Rezaletlerin fazilet, faziletlerin rezalet diye inandırılmaya çalışıldığı, esrarın tazim, ahyarın tahkir gördüğü dehşetli bir asırda yaşıyoruz. Bu felaket karşısında en büyük ve en ehemmiyetli bir vazife; iman-ı billâh ve marifetullahı akıl ve kalblere yerleştiren Kur’an tefsiri Risale-i Nur’u sadakatle okumaktır. Çünki; böyle bir zamanda en azam ve elzem bir hizmet, bizatihi tahkik-i iman dersi veren, İslâmiyetin esaslarını yepyeni ve orijinal bir tarzda izah eden ve revnakdar üslubu ile kendisini tekrar tekrar okutturan Nur Risalelerinin talim ve tamimine çalışmaktır. Evvela bu talim ve tamimin gayesi; tesadüf, şirk ve tabiattan meydana gelen ifsad şebekelerini âlem-i İslamdan ve mübarek vatanımızdan nefy ve ihraç etmektir.

Saniyen: Müslümanları Risale-i Nur’un ihtiva ettiği cerh edilmez hüccet ve delil merdiveni ile taklit vadisinden hilkatin en yüksek gayesi olan Marifetullah ve Muhabbetullah mevki-i muallasına suud ettirmektir.
Salisen: Din, ahlâk, iffet ve milli ananeyi kökünden yıkmak emeli ile imansızlığın simsar ve çığırtkanlığını yapan güruhu tenvir etmektir.

Rabian: Akıl ve kalbleri küsufa uğramış feylesofların ve onların cehaletlerini ilim kabul eden gafillerin attığı şüpheler ile imanları zaafa uğramış biçarelerin imanlarını Risale-i Nur’un yüksek hakikatları ile kurtarmaktır. Her şeyden evvel vücud ikliminin sultanı olan kalb ve ruhlarını iman ile tenvir ederek akibetlerini sermedi sürûr ve sevince çevirmektir.

Hamisen: Bu mübarek vatanda emniyet ve asayişi, hürmet ve muhabbeti, uhuvvet ve şefkati, ittihad ve tesanüdü Nur Risalelerini okuyarak tesis etmektir. İslâm camiasında ittifak ve ittihadı, birlik ve dirliği Nur Risalelerinin neşir ve tamimi ile te’min etmektir.Sadisen: Risale-i Nuru hergün mümkün mertebe tefekkür ile okuyarak iman ve ubudiyette azami ihlâsa, sebata, fedakarlığa mazhar olmaktır. Her akval ve ahvalde yalnız ve yalnız rıza-i ilahiyi esas maksat yapmaktır. Maddi ve manevi menfaatleri makam ve rütbeleri kat’iyyen hedef almamaktır.
Sabian: İrşad ve tebliğ vazifesini yaparak maden-i marifet ve menba-ı feyiz olan Sıddıklara, Ömerlere, Osmanlara, Haydarlara ve bunların izinden giden Seyyid-lere, Saidlere, Gavslara, Aktablara, Fatihlere, Selimlere hülasa risalet güneşinin umum yıldızlarına varis olmaktır.

Saminen: Kur’an hakikatlarına perde olan ve müslümanların idrakine sed çekip medeniyet-i İslâmiyetin tealisine mani olan cehalet, atalet, nemelâzımcılık ve ye’isten kurtulmaktır.
Tasian: Bünyemizi kemiren cebanet ve korkaklık zilletinden milletimizi, cesaret ve şecaatle halas etmektir.

Aşiren: Kalb ve gönül âlemlerine cihan kitabının her-bir satırından marifetullaha bakan binlerce pencere açarak kâinat sarayının esrar ve hikmetlerini okutmaktır.

Risale-i Nurun faydalarından birisi de, tarihimizin ve irfanımızın lisan-ı haline gelmiş olan Osmanlıcayı Nesl-i cedide öğreterek muhafaza etmesidir. Bununla beraber Risale-i Nurda bütün himmet ve maharet, manaya teveccüh edilmiş, mananın safi ve berrak olarak ifadesine ehemmiyet verilmiştir. Keza Risale-i Nurda hakikatlar ifade edilirken lafız ve ibare üzerinde tasannukarâne bir özentide bulunulmamış, okuyucuların akıl ve kalbleri, bütün hissiyat ve latîfeleri mana üzerine temerküz ettirilmeye çalışılmıştır.Hem mana, hem lafız, hem üslub itibariyle pırıl pırıl parlayan, insanları hakaik-i Kur’aniyye ve imaniyeye cezb eden ve doğrudan doğruya Allah ve

Resulüne intisab ettiren Nur Risaleleri işte bu tarzda telif edilmiştir.

Risale-i Nur bundan dolayıdır ki, Nur talebelerinin manevi bir gıdası hükmüne geçmiş, ruhlarının ab-ı hayatı olmuştur.

Risale-i Nur, evvela ve bizzat kalbleri tenvir ve imanları takviye ve nefisleri İslah ve okuyucularını bu dehşetli zamanın tehlikelerinden kurtulmaları için ilmiyle amil olmaları dersini verir.

Risale-i Nur, talebelerini keskin bir feraset ve selametli bir muvaffakiyete, isabetli ve emniyetli bir tedbir ve iradeye malik kılarak manevi mücadelelerinde zafere eriştirir. Risale-i Nuru çok okuyan kimseler azami bir fedakârlık ve feragata, azimet ve takvaya ve halis bir ubudiyete muvaffak olurlar. Herbir risale bir irfan kitabıdır. Ve baştanbaşa marifetullah ile memlu’dur. Evet Risale-i Nur, Ezel ve Ebed sultanını kemaliyle isbat ve ilan eden bahir ve nurani bir levha-i hikmettir.

Kâinattaki herbir mahlûkun Zât-ı Akdesin esmasının tecelligahı olduğunu, hem mütecessim birer ayet, bir levha-i ibret ve birer sahife-i hayret olduğunu göze gösteren bir Kur’an rasathanesidir.
Risale-i Nurun meziyetleri hususunda Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri buyuruyorlar ki:
Vema medehtul Kur’ane bikelimatihi,
Velakin medehtu kelimati bilkur’an
Yani: Kur’an’ın hakaik-i i’cazını ben güzelleştiremedim. Güzel gösteremedim; belki Kur’an’ın güzel hakikatları benim tabiratımı da güzelleştirdi, ulvileştirdi.
Risale-i Nur’un bir hususiyetinin izahı ile yazımıza hatime veriyoruz.
Risale-i Nur’da:
“Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak okuyan bu zamanın hakikatli bir âlimi olabilir. Eğer olmasa da madem Risale-i Nur şakirtlerinin bir şahs-ı manevîsi var; şüphesiz o şahs-ı manevî, bu zamanın bir alimidir.”
denilmekte ve Sikke-i Tasdik-i Gaybi’de: “Medreselerde beş on seneye mukabil -inşaallah- Nur medreseleri beş on haftada aynı neticeyi temin edecek” diye beyan olunmaktadır. Bu asra kadar gözlerin görmediği, kulakların işitmediği bu beşaret-i ilmiye, ilim ve irfana müştak kimselerde Cennetasa bir müjde tesiri husule getirmektedir.
Risale-i Nur, ihsan-ı ilahi ile bütün enbiya ve evliyanın kitablarını cami ve havi olan Kur’an-ı Kerim’de öyle bir yol keşfetmiş ki, bu asr-ı acibde insana en ehemmiyetli, en elzem maksat ve gaye olan iman kurtarmak dava ve şuurunu kazandırır; alet ilimlerinin tahsiline ihtiyaç bırakmadan hakikata ulaştırır: Bu hakikatin canlı şahidleri milyonlarca Risale-i Nur Talebeleri ve Risale-i Nurla tenevvür eden yüzlerce ilmî şahsiyetlerdir.

Bu Nur talebeleri bir sefine-i Kur’aniye olan Risale-i Nur’a ihlâs ve sadakatla, uhuvvet ve muhabbetle hizmet ederek ehl-i dalalet ve küfrün karşısında kuvvetli bir şahs-ı manevi meydana getirmişlerdir.

Hülasa: Risale-i Nur Kur’an-ı Hakîmin bu asra bakan hakaikini keşfeden, asrımız insanlarının imani ve İslami ihtiyacatına cevab veren bir keşşaff-ı bedidir. Bu itibarla da kelimenin tam mana ve şumuliyle bir şaheserdir ve uzun bir tahsil külfetinden sonra ancak elde edilebilecek neticeleri kazanmak zamanını, senelerden günlere indiren bir sehl-i mümtenidir.


Yazar: Mehmed Kırkıncı, 09-7-2010
/Kaynak
 
Moderatörün son düzenlenenleri:
Üst