Öldükten sonra diriliş nasıl olacak?

islamıyaşamak

Tecrübeli
Bu yazımıza öncelikle‘’Öldükten sonra diriliş nasıl olacak? Örneklerle açıklayabilir misiniz?’’ diye soran kardeşlerime teşekkür ederek başlıyorum. Onların kafalarındaki bu sorular bizi bu yazıyı yazmaya iten birinci dereceden etkendi.

Öncelikle bütün insanlık alemini ilgilendiren, hatta İslam Alimlerinin bile ‘’Akıl bu yolda gidemez.’’ diye hükmettikleri ama Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin ise aklen bu yolda gidilebileceğine dair yüzlerce delil gösterdiği Haşir Risalesi’nin birkaç yerinden atıfla bir yazı yazmaya çalışacağız. Bu yazımız Haşir Risalesi’nin uzunca ispatlarından sadece 3 misal üzerine ele alınmıştır. Sabırla okur ve anlamaya çalışırsanız, bir insanın tekrardan nasıl dirilebileceğine dair akli ve mantıki delillerden birkaçını sizler de öğrenmiş olacaksınız. Haşir Risalesi’ni baştan sona okumanız ise Allah’ın izni ile sizin için müthiş bir ilim teşkil edecektir. Bakalım bizlerin aklı tekrardan dirilme hadisesine ‘’Evet’’ diyecek mi bunu hep beraber görebileceğiz inşallah.

Öncelikle şunu belirtmemiz gerekir ki, öldükten sonra diriliş konusu, niye anlaşılması zor bir mesele diye soruluyor bazen. Buna verebileceğimiz tek bir cevap var o da şu ki: İnsanların genelde aklının ihata edemediği bir konu bu. Bütün bu kainat kıyamet kopunca parçalanacak, dağılacak ve Cenab-ı Hak tekrardan, içindeki insanları diriltecek, daha sonra her birisini sorguya çekecek, hepimiz tekrardan hem de çürüdükten sonra elimizle, ayağımızla, gözümüzle iade edileceğiz vb. Tabi bunu insan düşündüğü zaman zor geliyor. Aklıda buna bir yol bulamıyor ve bu yüzden de akılında zorlandığı bir kısım olunca, öldükten sonra dirilme ile ilgili aklen izah ve ispatı ile ilgili bir şeyler de dinlemedi veya araştırmadı ise öldükten sonra tekrar dirilmek gibi bir meseleyi maalesef ki kabul etmek pek kolay olmuyor. Hele hele imani konularda bazı şüpheler taşıyorsa, işin içinden çıkamayarak tamamen inkâr yoluna gidiyor. Zaten Bediüzzaman Hazretleri’nin olduğu asra kadar bu konunun aklen izahı hiçbir İslam aliminin kitaplarında da yapılamamış. Şunu da belirtelim geçmiş asırların kafaları şu asırdaki kadar imani sorularla ve zafiyetlerle karıştırılmamıştı. Yaşadığımız asırda, müthiş bir dinsizlik ve inkâr akımı var. ‘’Görmediğime inanmam kardeşim!’’ gibi maddeci bir hakimiyet zihinlere yerleştirilmiş.

Evet gerçekten anlaşılması zor bir konu Öldükten Sonra Dirilme hadisesi. Yüce Kitabımız
Kuran’ı Kerim’de 4 ana başlıktan oluşur ki bunlar; Allah’a iman, Peygamberlik Davaları, Öldükten Sonra Hayat ve ibadetlerle adli hükümler. Yani bu konu o derece önemli ki Yüce Yaratan Kuran’ı Kerim’inde ısrarla üzerinde durmuş. Sizler de biliyorsunuz ki İbni Sina gibi bir dahi bile ‘’Akıl bu yolda gidemez.’’ diye hükmetmiş. Ama birazdan okuyacağımız satırlarda bu yola aklen gidilebileceğini hepimiz göreceğiz inşallah. Burada şu hükme varmayalım hemen: ‘’ Ya kardeşim bu örnekleri biraz düşünen herkes verirdi.’’ Ama şunu unutmayalım ki, bu örnekler ve ispatlar okuduktan veya dinledikten sonra kolay geliyor bize, hiç verilmediği bir zamanda vermek ve bağlantı kurmak ise gerçekten derin ilim isteyen bir durum.

Basit bir misalle başlayalım. Şimdi bir kâtip düşünelim ama bu kâtip olağanüstü güçleri olan bir kâtip olsun ve şu olayı gözümüzde canlandıralım. Bu kâtip harfleri bozulmuş veya ortada artık harf diye bir şey kalmamış 300.000 kitabı tek bir sayfada karıştırmaksızın, kusursuz, noksansız, hepsini beraber gayet güzel bir surette, bir saatte gözümüzün önünde yazsa ve birisi bize dese ‘’ Şu kâtip var ya kendisinin yazdığı senin suya düşmüş olan kitabını yeniden hem de bir dakika zarfında hafızasından tekrar yazacak.’’ Evet, örnek açık ve net. İtiraz edilebilir mi buna arkadaşlar? Acaba siz diyebilir misiniz ki yapamaz ve buna inanmam. Mümkün değil, benim suya düşmüş kitabımı bir dakika içinde tekrar nasıl yazacak? Evet, bu kâtip gözümüzün önünde 300.000 kitabı üstelik harfleri bozulmuş veya yok olmuş 300.000 kitabı, bir saat gibi kısa sürede bir tek sayfaya yazabiliyorsa bizlerin suya düşen veya yok olan bir tanecik kitabını da hafızasından tekrar yazabilir. Buna itiraz eden kafasını toprağın altına sokan devekuşu örneğidir diye düşünüyorum.

Bir misal daha verelim. Bir Sultanı mucizekâr, yani elinden hep mucizeler gözüken bir sultan, kendi iktidarını ve hakimiyetini göstermek için bir işaretle dağları kaldırsa, mesela Ağrı Dağı’nı bir el işareti ile kaldırsa ve bunu gözümüzün önünde yapsa, denizleri karaya, karaları denizlere çevirse, sonra görsek ki büyük bir taş dereye yuvarlanmış. O Sultanın kendi ziyafetine davet ettiği misafirlerinin yolunu kesmiş ve sandaldaki yolcular geçemiyorlar. Biri bize gelse ve dese: ‘’ O zat bir işaretle, o taşı ne kadar büyük olursa olsun kaldıracak veya parçalayacak ve misafirlerini yolda bırakmayacak.’’ Sen desen ki: ‘’ Kaldıramaz veya kaldırmaz. Bu mümkün değil!’’ denebilir mi arkadaşlar? Bu kadar güçlü kuvvetli bir Zat, o taşı da paramparça edebilir.

Veyahut bir Zat, bir günde gözümüzün önünde sıfırdan, hiç olmayan bir orduyu teşkil ettiği ve oluşturduğu halde, biri geliyor ve bize diyor ki: ‘’Bu zat var ya istirahat için veya farklı görevler için etrafa dağılmış olan askerleri şimdi bir boru sesi öttürecek ve o bütün askerler böyle bölük bölük sıraya girecek.’’ Bir başkası da dese ki : ‘’Yok ya inanmam, mümkün değil. Bunca asker var, bazıları tepede nöbette, bazıları uyuyor, bazıları ise eğitimde. Mümkünatı yok bir araya toplayamaz.‘’ İşte o zaman ne kadar divanece hareket ettiğini anlamış oluruz değil mi arkadaşlar. Çünkü daha önce hiç olmayan o askerleri oluşturan, bir araya getirerek o orduyu teşkil eden Zat, bir boru sesi ile o oluşturmuş olduğu askerleri sıraya da dizebilecektir emir de verebilecektir.

Arkadaşlar bu misaller birazdan aklımızın ‘’Evet yaa, gerçekten ahiret var, diriliş olacak! ’’ dedirttirecek o cümlelerin sadece ilk başlangıçları. Evet, şu üç örneği anladık ise kavradık ise şimdi yazımızı dikkatlice okuyalım. Fakat yukarıdaki örnekler anlaşılmadı ise iyice kavramak için tekrardan okumanızı tavsiye ederim.

Nakkaşı ezeli olan Yüce Yaratan, kışın bembeyaz sayfasından sonra, o bembeyaz yeryüzü sayfasında 300.000 den fazla mahlukatı, çeşit çeşit bitkiler, hayvanat, böceklerin her birisini, hiç birisini birbirine karıştırmadan, hiç birinin bir yerini noksan bırakmadan sadece bir tek bahar sayfasında, 300.000 kitap hükmündeki bitkileri, hayvanları, o böcekleri gözümüzün önünde hiç biri noksan olmadan, kusursuz bir şekilde, birbirine zarar vermeden ve mani olmadan yarattığını görüyoruz. Buna itirazı olan var mı arkadaşlar? ‘’Ben kış ayından sonra bahar sayfasında 300.000 çeşit bitki, hayvan, böcek kitaplarının tekrar yaratılmış olduğunu görmüyorum, bunlar sadece hayal ürünü.’’ diyebilecek birisi var mı içimizde? Olduğunu sanmıyorum.

Peki en büyük ağacın ruh programını bir nokta gibi, küçücük bir çekirdeğe yerleştirip muhafaza eden Yüce Yaratan, vefat edenlerin ruhlarını nasıl muhafaza edebilir, aklım almıyor? denebilir mi arkadaşlar? Evet, burası çok ilginç kardeşlerim, tekrar ediyorum: ’’Aklımıza gelen en büyük ağacın ruh programını bir nokta gibi küçücük bir çekirdeğe yerleştirip muhafaza eden ve bir sonraki baharda o çekirdekten tekrar dirilten Yüce Yaratana insanın ruhunu nasıl muhafaza edip koruyacaksın ve tekrar dirilteceksin?’’ diye sorulur mu hiç arkadaşlar. Çünkü bu baharda ölen çiçekler vs. tüm canlılar bir çekirdeğin hayat bulması ile tekrar oluşuyor. İnsanda da kuyruk sokumunda bir kemik var ki bilimsel olarakta ispat edilmiştir, bu kemik asla çürümez. Buna Müslümanlar ‘’ Acbu’z Zeneb’’ derken Yahudiler ‘’ Luz Kemiği’’ derler. İşte bu kemikte, belki bizim çekirdeğimizdir ve bunun üzerinden hayat bulacağız. En doğrusunu Allah bilir.

2. misalde yer alan örneği hatırlayalım. Küreyi arzı bir sapan taşı gibi çeviren, her şeye gücü yeten Zat, ahirete giden misafirlerinin yolunda da aynen bu misaldeki gibi bu dünya taşını yolumuzdan kaldıracak, dağıtacak veya parçalayacak. Çünkü orada bir ziyafet var, bir ikram var ama gidiş yolumuzda Dünya taşı bir engel oluşmuş. Ne mutlu o ziyafete davet edilecek olanlara.

Gözümüzün önünde Cenab-ı Hak hiç olmamış ordular yaratıyor. Bakın insanlar, kuşlar, bitkiler, böcekler. Binlerce ordu daha önce yoktu. Peki gözümüzün önünde hiçbir şey olmayan o orduları o şekilde bir araya getiren Yaratıcımıza karşı ‘’ Ya Rabbim sen acaba bu dağılmış orduyu İsrafil’in bir Sur’u ile toplayabilir misin? ‘’ denilir mi?

Bir noktadan daha yaklaşmak gerekir ki, bakın bakalım geçmiş kışa ya da geçtiğimiz bahara hadi onu da geçelim 5 sene önceki bahar, 10 sene önceki 100 hatta 1000 sene önceki bahara, ne kadar geriye gidebilirseniz gidin her bir bahar her başka baharla, bütün insanlığın gözü önünde neyi gösteriyor. Cevabı çok basit. Tekrar ve tekrar ölümlerini ve dirilmelerini. Sinekleri, yaprakları, meyveleri, kuşları nasıl hepsi yok olduktan sonra diğer baharda tekrar diriltiliyorlarsa, insanı da yüce yaratan tekrar diriltebilir ve inanıyoruz ki diriltecektir. Evet bunların hepsini Yüce Yaratan gözümüzün önünde yapıyor. Sanki bir film şeridi gibi biz de izliyoruz. ‘’Filmin aksiyonundan çok verdiği mesaj önemlidir.’’ der bir çok sinema sever. Bu yüzden insanlar film seçerken verdiği mesajın önemine binaen film alır. İşte bu filmi böyle izlemeliyiz.

Evet bu kadar diriliş modelleri gördüğün halde benim bu bedenim toprak altına girdikten sonra ‘’Nasıl dirilecek deyip?’’ mantık dışı görerek inkar etsen tekrar dirilmeyi, ne kadar divanelik ettiğine varın siz karar verin.

Şimdi size soruyorum? O üç misalin hakikatini tekrardan gözümüzün önüne getirelim. Böyle icraatı olan bir yaratıcıya ‘’ Ya Rabbim bu kadar sinekleri, bu kadar sebzeleri, bu kadar meyveleri, bu kadar çiçekleri gözümüzün önünde tekrar tekrar yarattığını görüyorum ama acaba beni bu toprağın altından çıkarıp tekrardan bana vücut verebilir misin? ‘’ denebilir mi arkadaşlar? Peki çok net ve açık bir soru daha sorayım. Bu delilleri gözünün önünde görüp, tekrar tekrar binlerce senedir süregelen bu canlıların ölüp, dirilme olayını görerek ‘’ Ben bunların dirildiğine inanmıyorum’’ diyen birinin aklından şüphe etmez misiniz? Evet maalesef ki hâlâ birçokları kabul etmez.

Sivrisinekler bana çok ilginç gelmiştir. Hep düşünürdüm yazın milyonlarca sinek var. İnsanlar bunların çokluğundan şikayet ediyorlar. Ama kış aylarında bir tane bile yok. Kanla beslenen bu canlılar bir yerlere gidip kış uykusuna yatmıyor, hepsi kış ayı gelince ölüyor. Ama daha sonra yaz ayında tekrar ortaya çıkıyorlar. Bir üreme ya da bölünme olayı yok. Sadece tekrar yaratılma var. Belli şartlar altında belli ortamlarda Yüce Yaratan tekrar vücut bağışlıyor onlara. Böylece ekolojik dengenin bir basamağını da sivrisinekler veya kara sinekler oluşturuyor. Bunun gibi bir sürü örnek verilebilir. Biraz düşünüp akletmemiz gerekir.

Mimar bir tanıdığım vardı. Bir bina tasarladı baştan aşağı. Aşağı yukarı 3-4 ayını almıştı bu binanın bütün çizimleri, paftaları, modellemeleri. Daha sonra bilgisayarında bir arıza oluştu ve bu görsellerinin birçoğu da yok oldu. Bana dediği söz aklımda bir olayın kesinlik kazanmasına sebep oldu. ‘’ Çok sorun değil 2 gün içinde tekrardan hazır hale getiririm.’’ dedi.

Burada şu hükme vardık ki arkadaşlar, bu binanın sadece ilk tasarımı zaman aldı. Zor olan kısmı olmayanı ortaya çıkarmaktı. Artık ne yapacağını bildikten sonra gerisi sadece el emeğiydi onun için. Gerçektende birkaç gün içerisinde tekrardan eski çizimlerini, paftalarını ve modellemelerini daha da güzel surette, eksiklerini de fark ederek ve onların düzeltilmiş şekliyle sunum haline getirdi. İşte aynen bunun gibi kardeşlerim. Yüce Yaratan bize birinci kere de şekil verdiyse bizi hiç yokken tasarladı ve can verdiyse ikinci kere yapmak ona zor gelmeyecek.

Ya da günümüze ait bir teknolojik cihaz düşünelim. Örneğin cep telefonu. Dünya üzerindeki bütün telefonlar yok olsa Apple’ın ve Nokia’nın bunları tekrar ortaya çıkarması çok zor olmayacaktır herhalde. Çünkü prototipleri belli, kalıpları belli, tüm yazılımlar hafızaya alınmış. Sonuç olarak, ilk başta yapan ikinci kere de tekrar yapabilir. Hem de daha güzel surette daha gelişmiş bir halde yapabilir.

Bakın bu ayeti celile Yüce Yaratan’ı bize ne güzel ifade edip tanıtıyor. ‘’O, gökleri ve yeri yoktan var edendir. Bir şeyi yaratmak isteyince sadece "Ol!" der, o da oluverir.’’ (Bakara Suresi, 117.Ayet)

Dualarınıza ihtiyacımız var, bir duayı fazla görmeyin kardeşlerim. Bir sonraki yazımızda görüşmek dileğiyle.

Esselamu Aleykûm ve Rahmetullahi ve Berakatûhû.
 
Üst