Nasreddin Hoca

out of whack

© ◄ Ayarsız..! ►
Forum Administrator
NASREDDİN HOCA

Nasreddin Hoca denilince ne düşünürüz arkadaşlar? Hemen yüzümüzde bir gülümseme belirir değil mi? Aklımıza hemen Akşehir gelir. Akşehir’i Nasreddin Hoca ile birlikte çok duyduğumuzdan birçoğumuz onun Akşehir’de doğup büyüdüğünü zannederiz. Oysa Nasreddin Hoca 1208 yıllarında Eskişehir’in Sivrihisar ilçesine bağlı Hortu köyünde doğmuş; fakat Akşehir’de yaşamış ve 1284 yılında orada vefat etmiştir.

Nasreddin Hoca’nın babasının köyünde imam olduğu bilinmektedir. İlköğrenimine de imam olan babasının yanında başlamıştır. Daha sonrasında da babasının yerine köyünde imamlık yapmıştır. Ayrıca medresede eğitim görmüş, kadı yani o devirdeki hâkim yardımcılığı yapmış ve devrinin ünlü hocalarından ilim tahsil etmiştir.

Nasreddin Hoca ömrünü, yapmış olduğu latifelerle kimseyi incitmeden doğruyu göstererek geçiren, vereceği mesajı halkın anlayabileceği bir şekilde kendine has bir üslupla anlatan bir velî idi. Latifelerin hiç biri boş ve yersiz olmayıp hep ibret ve hikmetle doluydu.

Nasreddin Hoca’nın fıkraları Türk milletinin zekâ inceliğini, nükte gücünü en iyi şekilde yansıtan bir özelliğe sahiptir. İnsanları çok iyi tanıyan Nasreddin Hoca, toplumda gördüğü aksaklıkları nasihat etmek maksadıyla nüktelerle dile getirmiştir. Yani hem güldürmüş hem de düşündürmüştür. Çünkü güldürebilmek önce düşünmeyi ve düşündürmeyi gerektirir.

Nasreddin Hoca’nın vefatı, yeniden doğumu olmuştur. Seneler sonra da fıkraları yüzümüzde tebessüm, kulağımızda küpe olmakta ve sözümüze derin anlamlar katmaktadır. Nasreddin Hoca’nın fıkraları derdimizi anlatamadığımız durumlarda hep yetişir imdadımıza. Şöhreti, ülkemizin sınırlarını aşarak tüm dünyaya yayılmış ve onu yalnız Türk toplumu değil doğudan batıya herkes sevmiştir. Öyle ki fıkraları birçok yabancı dile çevrilmiştir.

O, sadece yaşadığı döneme değil, yüzyıllar sonrasına da sevgi, hoşgörü, iyimserlik ve barış dolu mesajlarını taşıyabilmiş Türk büyüklerindendir. O, yalnız fikirlerini yansıtan fıkraları ile değil kişiliği ile de hayatımıza ışık tutmaktadır.

Arkadaşlar nükte, latife yapmak eski çağlarda çok itibar gören bir özellikti. Çünkü bunun için zekâ, bilgi ve kabiliyet gerekirdi. Ama olması gereken en önemli özellik ise edep dairesinde olmasıydı. Nasreddin Hocanın yapmış olduğu nükteler de öncelikle yakın çevresinde dilden dile dolaşmış, sonrasında da geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Yayılırken de birçok değişikliğe uğramıştır. Bu sebeple ona ait olması mümkün olmayan, hiçbir anlam ifade etmeyen ve ahlaki değeri olmayan basit fıkralar da ona mal edilir duruma gelmiştir. Zaten hayatında da gördüğümüz gibi kendisi efsanevi bir kahraman değil, birçok ilim tahsil etmiş bir velidir. Bu yüzden böyle fıkraların ona ait olmadığını bilmemiz gerekir.

Nasreddin Hoca’nın hayat hikâyesini bitirirken, bize ders veren, aynı zamanda tebessüm ettiren fıkralarından birini sizlerle paylaşalım:

Nasreddin Hoca pazaryerinden geçerken adamın birinin papağanını yüksek bir fiyata sattığını görmüş. Hemen aklına evindeki hindisi gelen Hoca, hindiyi kaptığı gibi pazara getirmiş ve papağanla aynı fiyata satmaya kalkmış. Halk, Hoca’nın bu kadar para istemesine şaşırınca, Hoca: “Az önce ufacık bir kuşa ne kadar para veriyordunuz. Bunun ne eksiği varmış?” demiş. Hocanın bu sözü üzerine halk: “Hocam, o kuş senin benim gibi konuşur” demişler. Hoca da: “O da marifet mi? O konuşursa bu da düşünür!” cevabını vererek düşünmenin, fazla konuşmaktan daha önemli olduğunu dile getirmiş.
 
Moderatörün son düzenlenenleri:
Üst