Mevlanayla Dünyadan Cennete

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
İslam insana hayat yolculuğunun ruhlar âleminden, dünyadan, kabirden, kıyametten, dirilişten, sırattan geçip sonsuzluğa uzandığını açıklıyor. Bu yoldaki yükselme serüveninize İslam’ın sekiz asırdır parlayan yıldızlarından Mevlana’nın penceresinden baktınız mı?

Öneminiz nereden geliyor? Nasıl bir varlıksınız? Beden gözünüzün kalp gözünüzden farkı nedir? Beden gözünüzden beslenen akıl neden sınırlıdır? Gönül/kalp gözünüzden beslenen akıl neden engindir? Madde ve zaman ötesini görecek gönül gözüne kavuşmanın yolları nedir? Mevlana’nın anlatımıyla hedefimizdeki ilahî aşkı anlamaya çalışalım:

Büyük Bir İlahî Amacın Eserisiniz

-Siz önemli değil misiniz? Yoksa görüntünüzün küçüklüğü, içinizdeki engin okyanusu gizliyor mu? “İnsanın boyu bir hamur teknesi boyundadır ama o, gökyüzünden de üstündür. Gökyüzü hiç ‘Biz onu üstün kıldık’ hitabını duydu mu? Ama bunu üstünlük sahibi insan işitti.”[1] İnsan olarak siz bu evrende özel ve üstün bir canlı olarak yaratıldınız. Öyleyse siz sizi sevgiyle ve övgüyle Yaradan Allah’ı nasıl anlar ve O’nun öğrettiği ahlaka nasıl ulaşırsınız?

Gönlünüz karıncayı, kelebeği, kuşu doyurabilen topraktan öte bir ihtişamlı cennet bahçesine göre yaratıldı. O sonsuzluğa susamış, sanatlarla süslü üstün gönlünüzü yeryüzünün kirli kapanına kaptırır mısınız? Oysa “Bu dünya malı, zayıf kuşların tuzağıdır; öteki dünya malı ise yüce kuşların tuzağı. Hatta öteki dünya malı, öyle bir derin tuzaktır ki ulu ulu kuşları avlar.”

Dikkat edin. Yaradılışınız sizi engin ufukların ucunda bıraktı. Doğru yoldan melekleri bile hayran bırakarak zirvelere çıkabilirsiniz. Yanlış yoldan şeytanları bile ürküten vahşet çukurlarına çakılabilirsiniz. “Kimi olur, temizliğinizi melekler bile kıskanır. Kimi de olur, şeytan bile korkusuzluğunuzu görür de kaçar sizden.”[2] Maddesiyle manasıyla, zamanıyla ötesiyle evren denizini ya beden ya da gönül gözünüzle görür ve aklınızla algılarsınız.

Aklınızı Çok Önemseyin

Mesafeyi metreyle, ağırlığı kiloyla, gerçeği de akılla algılarsınız. Akıl sizi tüm diğer varlıklardan ayıran en üstün özelliğinizdir. Zira her şey akılla başlamadı mı? “O yüceler yücesi, iki dünyadan da önce aklı yaratmadı mı?” Siz başarı yolunda akılla ilerlemiyor musunuz?

Gerçeği akılla ararsınız. “Akıl anahtarı olmadıkça bu kapıyı açmaya kalkışmak, boş emektir; doğru değildir de.” Akılsızın arayışı anlamsızdır.

Hayatta başarının yolu akılla edinilen hikmete uygun çalışmaktır. Zira “Demirden ot bitmesini bekleyen olabilir, ama bu hülyaya tutulan az olur.” Ayrıca, “Demircilik sanatını bilmiyorsanız, demirci ocağından geçerken yüzünüzü gözünüzü yakarsınız.”

Ateşin üzerine akılsızca yürümezsiniz. Ölçer, biçer, düşünür, tartarsınız. “Köpeğe bile bir lokma ekmek atsanız, önce koklar da sonra yer. O burnuyla koklar, biz ise her şeyi inceden inceye anlayan akılla koklarız.”

Şehvet Aklınızı Öldürmesin

“İnsan vücut yönünden hayvan, ruh bakımından ise melektir. Toprağa mensup olan vücut yerde kalır. Ruh ise yüce göklerin süsüdür.” Siz akıl ve şehveti birlikte taşıyan bambaşka bir benzersiz canlısınız. Aklınız şehvetinizi geçerse melekleri aşarsınız. Şehvetiniz aklınızı geçerse de hayvanlardan aşağıya düşersiniz.

Kinin, kibrin, kıskançlığın kölesi olmayın. Kararlarınızı dünyevi arzularınıza odaklanan şehvetinize göre değil, sonsuzluğu arayan aklınıza göre belirleyin. Elinizin, belinizin, dilinizin doyumsuz arzularında boğulmak istemezsiniz. Nice insanlar ateşe uçan pervane böcekleri gibi şehvetin sarhoşluğundadır. “Akıl şehvetin zıddıdır. Şehvetin çevresinde dönüp dolaşan akıl, akıl değildir.” “Nefis, bir başka nefisle sevindi mi, karanlık artar, yol belirsiz olur.” “Sonu görmeyen akıl nefis kesilir.”

Akıl Gözünüzü İyice Açın

Yeryüzünde insan sayısı kadar farklı akıl vardır. “Siz o akıldan ibaretsiniz, başka neyiniz varsa aklınızı örter.” Fakat hakiki akıl, alnınızın altındaki bir çift his gözüne değil, ruhunuzun özündeki gönül gözüne dayanan akıldır. Akıl görmektir, bu yüzden akıl gözdür. “His gözüne toprak serpin. Zira his gözü, aklın da düşmanıdır, dinin de.”

Aklınızı çeşitli yollarla arttırmaya çalışın. “Akıl ikidir: Birincisi çalışarak kazanılan akıldır. Onu mektepteki çocuk, nasıl bilgi bellerse o çeşit beller, öğrenir elde edersiniz.” “Derler ki: Tecrübe, bellemek, aklı çoğaltır, azaltır; böylece de birisi, öbüründen daha belirgin olur.” Sonra, başka akıllardan yardım alın, dinleyin sorun, danışın, öğrenin. “Şu akıllar aydın kandillere benzer; yirmi kandil, elbette bir kandilden daha artık aydınlık verir.”

Dünyada okumakla, düşünüp öğrenmekle gelişen akıl çocuk aklıdır. Çocuk aklı, içinde yaşadığı akvaryumu keşfetmeye çalışan balığın aklına benzer. Balık akvaryumun dışını ya da çocuk aklı, evrenin ötesini nereden bilecek? “Pirlik, saçın sakalın ağarmasıyla elde edilemez. İblis’ten ihtiyar kim var? Ama değil mi ki aklı yok, hiçbir şey değildir o.”

Dünyevi Aklınız Sınırlıdır

Her gözün aklı kendi kavrayışıncadır. Her canlı bir zanla her şeyi anladığını sanır. Oysa karınca sizin gözyaşınızdan ne bilir? Çocuğun ufku peygamberin ufkundan ne anlar? Akıl mumunuzla güneşlerin yıldız kaldığı evreni aydınlatıp ufuklarını okuyabilir misiniz?

Dünya gözüne dayanan “küçük akıldır ki aklın adını kötüye çıkarmıştır. Küçük aklın sırf dünya dilemesi yüzünden insan akıbette dileksiz kalıp gitmiştir.” Tırtıl gibi bakabilen göz yaprak arzusundadır; peygamber gibi bakabilen göz ise cennet sevdasındadır.

Aklınız aracı kıyastır. Sınırları da gözün ufkudur. Akıl bilmediğini anlamaz. Gözünüz gayba kapalıysa aklınız gaybı anlamaz. Sadece dünyayı görüyorsanız, ötesini akılsızca bulursunuz. Fiziğin ve zamanın ötesini görmediği halde her şeyi gördüğünden ibaret sanan akıl, gerçeği kavradığına inanan tırtılın aklına benzer. Dar bakışlı küçük gözden doğan sınırlı aklın akıbeti inkârcılıktır.

Akıl ışıktır ve sadece görebildiğiniz alanı aydınlatabilir. Kafa gözünüz, gönül gözünüzle kıyaslanabilir mi? “Güneş gibi ışık saçan bir akıl gerek ki, ancak doğru yolda, gerçek olarak kılıç çalsın.” Gönül gözüyle fiziğin, zamanın ötesini görebilseydiniz aklınızın algısı değişirdi.

Gaybın Gerçeklerini Göremiyorsunuz

Maddi akıl mumunuzu bırakıp evreni Hz. Peygamberin (asm) güneş gibi kuşatan gözünden görebilseydiniz gerçeği keşfederdiniz. Zira gerçekte “Bu evren gizli evren rüzgârının elinde bir saman çöpüne benzer… El gizlidir; yazı yazanı gör. At oynayıp seğirtmekte; binici meydanda değil. Fırlayıp giden oka bak; yay gizli. Canlar meydanda da, canların Can’ı görünmüyor. Meydanda olan acizdir, bağlanmıştır. Görünmeyense pek kuvvetli ve galiptir... Yırtıyor, dikiyor; nerede bu terzi? Üflüyor, yakıyor; nerede bu ateşi yakan.” “Varlık yoklukta gizlenmiştir. Allah yok olanı varlık halinde gösterdi; varlığı ise yokluk şeklinde ortaya çıkardı. Denizi örttü de, köpüğü meydana çıkardı; rüzgârı örttü de sana tozu gösterdi.”

Mutlak gerçeği arıyorsanız, beden gözünüze dayanan akla güvenmeyin. Zira “Parça buçuk aklın ağrısı sızısı, vehimdir zandır; çünkü o karanlıklarda yurt edinmiştir.” O küçük akılla ün, mal makam edinmenize de kanmayın. Zira “Firavun’un aklı, padişahların akıllarından fazlaydı; fakat Allah buyruğu, kör etti onu. Can gözüne, can kulağına Allah mührü vuruldu mu insan isterse Eflatun olsun, hayvan eder gider adamı.” Nice dünya sultanları küçük akıllarına güvenmeleri yüzünden ahiret fakiri olarak öldüler.

Görmediğiniz gayp hakkında akılcı filozoflar gibi fikirler uydurursanız, batarsınız, boğulursunuz, batırırsınız. Göklere uçacaksanız, önce gönül gözünüzü kanatlandırın. “Eyvahlar olsun o kuşa ki, kanatları çıkmadan yücelere uçmaya kalkar da tehlikeye düşer.”

Şu halde “İnsanın kolu kanadı akıldır; aklı yoksa başka bir aklı kılavuz edinmesi gerek. Ya üst olun, ya bir üstünü arayın; ya görüş sahibi olun, ya bir görüş sahibini arayın.” Bu iki yola nasıl başvurabilirsiniz?

Bir Görüş Sahibini Arayın

Gözünüz gaybı göremiyorsa, gaybı gören bir gözün rehberliğine tutunun. Her akıl yani her göz bir değildir. Kimi görmez, kimi az, kimi çok, kimi şimdiyi, kimi geçmişi ve geleceği görür. “Bazı akıl güneş gibidir.. Bir diğeri Zühre’ye, kayan yıldıza benzer. Bazı akıl ışıksız, yanmayan bir mum gibidir. Bir başkasıysa yıldız gibi parlar. ”

Dünyanın en süper filozofunun bile küçük aklı ahiret işinde kürdür. Onun aklı çocuğun geliştirdiği akıldır. Onun çabası, akvaryumu anlamaya çalışan balığın çabasıdır. “Küçük akıl Hakk’a ulaşmanızın yolu değildir.” Şimşek gibi yanıp sönen minik dünyevi akılla, evrenin sonsuz sırlar içeren ufuklarında gezilmez.

Öyleyse gaybı soran, gaybı gören bir rehberi arasın. Allah’ı duymanın yolu, Allah’ın anlattıklarını dinlemektir. Gönül gözüyle görenler, ilahî vahye ulaşan peygamberler ve ruhani keşfe kavuşan velilerdir. Siz gaybın gizemlerini göremezseniz de gören gönüllerin izinden gerçeğe erersiniz. Peygamberlerin öğrettiği ahlaktan, adaptan, imandan giderseniz kurtulursunuz. Fakat kurtuluşun daha ihtişamlı yolu, kendi gönül gözünüzün görüşünü açmayı aramanızdır.

Bir Görüş Sahibi Olun

Gönül gözünüz açıldıysa, çocukların çalışarak kazanamadığı hakiki akla ulaşırsınız. “Bu akıl Allah ihsanıdır. Onun kaynağı candadır.” İçinizde candan doğan öyle bir gönül gözü vardır ki bir açılırsa, mum aklından güneş aklına uçuverirsiniz. Vicdanınızla, sezgilerinizle, hislerinizle, ilham ve rüyalarınızla keşifler deryasında kanat çırparsınız.

“Gönül öyle bir varlıktır ki, bu yedi gök gibi yedi yüz tanesini oraya koysan kaybolur gider.” “Gönül aynasının sınırı yoktur.” Oysa sırf dünya gözüne dayanan akıl, sadece yaşadığı zamanı anlar. “Sadece içinde bulunduğu anı ve hali gören göz ve can nereye giderse gitsin, an be an yüzüstü düşer.”

Gönül Gözünüzü Açın

“Bilgide ne kadar ileri giderseniz gidin, onunla gaybı gören gözleriniz açılmaz.” Düşünerek öğrenecekleriniz az, ilhamla öğrenecekleriniz ise çoktur.“Düşünce oluğa benzer, vahiy ve keşif ise bulut ve denizdir.” Gönül gözünüz nasıl mı açılacak?

-Yücelik yolunda boyun eğerek yürüyün: “Akıl ve zekâda olgunlaşmakla Allah’a ulaşılmaz. Padişahın ikram ve ihsanı aczini bilen kişiden başkasını kabul etmez.” “Kim kendi eksikliklerini görüp anlarsa, yedeğinde dokuz at olduğu hâlde gelişme yolunda koşar. Kendisini olgun sanan, ululuk sahibi Yaradan’ın yolunda uçamaz. Sizden kendini beğenme defoluncaya kadar gönlünüzden de çok kan akar gözünüzden de.” “Yerle bir olan bak hele oklara hedef olur mu hiç? Fakat yerden baş kaldırdığınız zaman, hedefler gibi çaresiz yaralanırsınız.” “Büyüklenmek Yaradan’a ortak koşmaktır.”

-Kulluğunuza tutunun: “Tutulmadan kekelemeden yüzlerce kitap okusanız, Allah takdir etmediyse, aklınızda hiç bir şey kalmaz. Fakat Allaha kulluk ederseniz, bir kitap bile okumadan yeninizden yakanızdan duyulmadık bilgiler bulursunuz.” Helallerden ayrılmayın. “İlim ve hikmet helal lokmadan doğar. Aşk[3] ve duygu inceliği helal lokmadan ileri gelir.”

-Şükre sarılın: Hayatınızı saran maddi ve manevi tüm ilahî nimetleri, mutlulukla, minnetle, şükürle sahiplenin. Sır şu sözde saklıdır: “Şükür etmeyenden güzellik de kaybolur; yetenek ve sanat da. Artık bir daha ondan bir eser bile göremezsiniz.”

-Sabırla direnin: İbadetlerde, musibetlerde ve nefsin kötülükleriyle mücadelede dirençle sabredin. Zira “Nerde bir gönül varsa, sabırla cilalanır. Sabır sıkıntının anahtarıdır. Öyleyse sırrına ermek için gülerek, hoşlanarak onun derdini çekin.” Son olarak ilahî aşka talip olun:

İlahî Aşk Kalbinizi Kuşatsın

İlahi aşk gönül gözünüzdeki perdeleri kaldırır, sizi en üstün insanlığa ulaştırır. Akıl okyanusta yüzmek, aşk ise uçmak gibidir. Allah’a ulaşmanın kabuğu namaz, oruç, hac, cihat gibi ibadetler, çekirdeği ise ilahî aşktır. “Çekirdek kabuksuz ekilirse yeşermez.” Ayrıca “kıyamette namazları, oruçları ve sadakaları getirip teraziye koyarlar; ama Allah sevgisini getirirler de teraziye sığmaz.”

İlahi aşkın ürettiği hasret içinizde gece gündüz çıra gibi yansın. “Gönlünüzde Allah sevgisi arttı mı şüphe yok ki Allah sizi seviyordur.” “Başı kesilmiş kuş gibi bütün gece arayıp isteme yüzünden ağlayın, gözyaşları dökün; yanıp durun.” “Kimde yanış varsa nuru o bulur.” “Ey sersemce gülüp duranlar, gülmenin zevkini gördünüz; bir de ağlamanın zevkini seyredin.” “Gülmeler ağlamalarda gizlidir; ey saf ve temiz kişiler; defineyi yıkık yerlerde arayın. Zevk gamdadır.”

Dünyaya, dünyeviye, dünya adına âşık olmaktan uzaklaşın. “Toprak yemeyin, toprak almayın, toprağı aramayın. Çünkü toprak yiyenin yüzü daima sapsarıdır. Gönül yiyin de daima genç kalın.” “Dış güzelliğe ait bulunan aşklar aşk değildir. Onlar sonunda bir utanç olurlar.” Ey dünya güzellerine âşık olanlar: “Sizi toprakla karışmış bir yudumcuk güzellik şarabı böyle deli divane ediyor. Peki ya onun safı ne yapmaz?” “İnsan kimi severse ona eştir. Bu âlemde de onunladır; o âlemde de.”

Sonuç olarak siz yeryüzündeki en muhteşem ilahî sanat eserisiniz, sonsuzluk yolcususunuz. Görünenlerin ardında görünmeyen gerçekler gizlendiğini bilmelisiniz. Gerçeği aklınızla aramalı, görenlerin akıllarına tutunmalı ve aklınızın ufkunu da gönül gözünüzle genişletmelisiniz. Hayatta ulaşabileceğiniz en yüksek üstünlüğün yolu ilahî aşktır.

[1] Anlatımımızda Mevlana’nın kendi cümleleri tırnak içindedir. Aralardaki bağlantıları kuran bizim cümlelerimiz de esasen Mevlana’nın fikir örgüsünden esinlenmeyle oluşturulmuştur. Ayrıca, Mevlana’nın şiirinde insana hitap eden o veya sen üslubunun geçtiği anlatımları, yazımıza uyarlamak için siz diline döndürmeyi tercih ettik.

[2] Mevlana’ya ait bu ifade Rubailer’den, tırnak içerisindeki sair tüm ifadeler ise Mesnevi’den alınmıştır. Bu yazıdaki Mevlana’ya ait sözlerin önemli bir bölümü Sonsuzluk Yolculuğu ve Sevgi Zekâsı kitabımızda kaynaklarıyla birlikte belirtilmiş, burada ise yer yetersizliği nedeniyle sözlerin satır bilgileri gösterilememiştir.

[3] Mevlana’da aşk hemen her zaman şekli, sureti, teni aşan, aşkın Allah’a yönelik ilahî aşktır.

Muhammed Bozdağ
 
Üst