Kurbanın Vacin Olması için Gerekli Şartlar

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Soru: Kurbanın Vacin Olması için Gerekli Şartlar

Cevab: Bismillâhirrahmanirrahim.
Kurbanın vacib olmasının şartları. Kurban kesecek kimsenin:
a- Müslüman olması
b- Akıllı ve büluğa ermiş olması
c- Hür olması
d- Nisab miktarı mala sahip olması
e- Seferi olmayıp mukîm olması gerekir.19
Kurbanın vacip olması için kesim süresinin sonu geçerlidir. Buna göre kurban bayramının üçüncü günü güneş batmadan önce zengin olan mükellef bir Müslümana kurban vacip olur. Bundan önceki sürede fakir olması hükmü değiştirmez. Bunun aksine bayramın üçüncü günü güneş batmadan biraz önce fakir düşen veya vefat eden Müslümandan da kurban yükümlülüğü kalkar.
Seferi olanlar kurban kesmekten muaftır. Hz. Ebubekir (R.A.) ile Hz. Ömer (R.A.) seferi olduklarında kurban kesmemişler; Hz. Ali (R.A.) de: Seferi kimseye Cuma namazı ile kurban borç değildir demiştir.
Bundan dolayı seferiliği gerektirecek yoldan hacca gidenler seferde oldukları için memleketlerinde kesmeleri gereken kurbanları kesmek vacip değildir. Ancak Mekke-i Mükerreme’de seferi olmayan hacılara memleketlerinde kesmeleri gereken kurbanları da kesmek tercih edilen görüşe göre vaciptir. Şu kadar var ki isterlerse bu kurbanı memleketlerinde birini vekil tayin etmek suretiyle de kestirebilirler.
Seferi olan bir kimse kurban kesmekle mükellef olmamakla beraber bu şahsın tek başına veya mukimlerle birlikte kurban kesmesine bir engel de yoktur. Seferi kimse için böyle bir muafiyet ibadetlerde külfeti kaldırmak ve kurbandan gözetilen hikmetlerin gerçekleşmesine öncelik vermek sebebiyledir. Çünkü seferilik halinde bulunan kimse gerek kurbanlık temin etme ve kurbanı kesme gerekse kesilen kurbanın etini değerlendirme ve dağıtma açısından o bölge halkının mukim kimselerin sahip olduğu bilgi ve imkâna sahip değildir. Ayrıca yolculuk hali zengin olan yolcunun bile elindeki parayı daha tedbirli harcamasını gerektirir. Böyle olunca kurban bayramı süresince iş ve görev gereği yolda olan veya bulunduğu yerde seferi konumunda olan kimselerin bu ruhsattan yararlanması mâkuldür. İsterlerse kurban kesmeyebilirler. Bu kimselere kurban mükellefiyeti yüklemek maddî yönden ziyade ibadetin ifası yönünden ağır bir külfet teşkil edebilir.
Ancak fıkıh kitaplarımızda konu böyle ele alınmış olmakla birlikte günümüzde yolculuk imkân ve şartları büyük ölçüde değişmiştir. Bayram tatilini fırsat bilerek yurt içi veya yurt dışı geziye çıkan yazlığa giden memleketine ana-ata ocağına giden kimsenin durumu farklıdır. Bu durumdaki kimselerin söz konusu muafiyetten yararlanma yerine ya önceden gerekli tedbirleri alarak vekâleten kurbanını kestirmesi ya da bulunduğu yerde kurban kesmesi daha isabetlidir. Çünkü kurbanın namaz oruç gibi kişinin niyetiyle ve iç dünyasıyla alâkalı yönü bulunduğu gibi onlara ilâveten toplumda sosyal adaleti sağlayan ve üçüncü şahısların haklarını ilgilendiren yönü de mevcuttur. Bu sebeple de seferinin yolculuk sebebiyle namazı kısaltma ya da oruç tutmama ruhsatından yararlanması daha ferdî bir karar iken kurbanda durum farklıdır. Böyle olunca bu ibadetin sosyal amaçlarının göz önünde bulundurulması savunulabilir bir gerekçe sıkıntı veya mazeret bulunmadığı sürece kurban ibadetinin yerine getirilmesi gerekir.

Eyyam-ı nahr kurban kesme günlerinde yolculuğa çıkan kişi vakit çıkmadan mukim olursa kurbanla mükelleftir. Eyyam-ı nahrin ilk günlerinde mukim olduğu halde kurban kesmeyen ve son gün sefere çıkan kişiden vücubiyet düşer.

Kurban kesmede nisap sadaka-i fıtırla mükellef olmaktır. Bu durumdaki Müslümana kurban kesmek vaciptir. Bu da: Temel ihtiyaçlarının dışında üreyici nâmî olsun veya olmasın nisap miktarı mala sahip olmaktır. Bu da fitre nisabı ile aynı olup üzerinden bir yıl geçmesi şartı da aranmaz. Yani daha önce fakir iken kurban kesme günlerinde 200 dirhem gümüş veya 20 miskal 80 gram altın veya bunların karşılığı olan para veya ticaret malına sahip bulunan kimseye kurban vacip olur. Temel ihtiyaçlara ev normal ev eşyası binit meslek aletleri ve benzerleri ile bakmakla yükümlü olduğu kimselerin bir yıllık geçim masrafları da girer.
Nisabı eksilten borç eyyam-ı nahirde kurbanlığın kaybolması kurbanın vücubiyetini düşürmez. Kişi vaktin başlangıcında fakir sonunda zenginleşirse kurban kesmesi gerekir. Kurban kesmekle mükellef olan aldığı kurbanlığı kaybeder ve mal varlığı nisabın altına düşerse eyyam-ı nahir’de fakir olduğundan yeni bir kurban almaya gerek yoktur. Zengin olduğu halde yerine yenisini alıp keser ve diğerini de bulursa bunu kesmesi gerekmez.20
Nisapla ilgili bu bilgilerden sonra önemli bir hususa temas etmek istiyorum. İslâm dininde; aile mülkiyeti değil fert mülkiyeti esastır. Ailede ‘’malbirliği’’ değil ‘’mal ayrılığı’’ prensibi vardır. Yani bir aile içinde de olsa herkesin malı kendisine aittir. Bir kimse babasının eşinin veya oğlunun servetiyle zengin sayılamaz. Baba fakir olduğu halde oğlu; koca fakir olduğu halde hanımı zengin olabilir. Bu bakımdan aile içinde diğer şartlarla beraber kimler dinen zengin sayılırsa sadece onlar kurban kesmekle yükümlü olurlar. Hepsi zengin sayılırsa her birinin ayrı ayrı kurban kesmesi gerekir. Aile içinde zengin sayılan kimse yoksa hiçbiri kurban kesmekle yükümlü olmaz.
Bu itibarla aile içinde kurbanı zengin olanlar keser. Evin büyüyü keser diye bir şey yoktur. Bir aile içerisinde bulunanlar: Baba anne oğul kız gelin evet bunların her birerleri dinen zengin ise hepsinin birer kurban kesmesi gerekir. Dinen zengin sayılan kimse yoksa hiç birinin kesmesi gerekmez. Bazen de yanlış ve dini olmayan bir adet gereğince icabında esas kurban kesmesi gerekli olan koca veya tersi yani hanımı bir sene biri diğer sene de öbürü veya kurban kesmeye imkanı olmayan fakir anne-baba zengin oğlu veya kızı yanında bulunurken hürmeten anne veya baba adına kurban kesilmektedir. Bu çok yanlış bir uygulamadır. Çünkü esas kurban kesmesi gerekli olan kimse kesmemekte ve borç altında kalmakta diğeri ise nafile kurban kesmektedir. Bu bakımdan esas kurban kesmesi vacip olan kimse her yıl kendi adına kurbanını mutlaka kesmelidir. Arzu ediyorsa diğerleri için de nafile kurban kestirebilir.
Zengin kimsenin aldığı kurban henüz kesilmeden ölse yerine başkasını alması gerekir. Fakir kimsenin aldığı kurban ölse başkasını alması gerekmez.
Zengin kimsenin aldığı kurban kaybolsa veya çalınsa da yerine başkasını kestikten sonra bulunsa artık bunu da kesmesi gerekmez. Çünkü kurban yükümlülüğünü yerine getirmiş durumdadır. Fakat fakir kimsenin bu takdirde kesmesi gerekir. Çünkü onun satın aldığı kurban adak niteliğinde belirli hale gelmiş ve kendisine vacip olmadığı halde bu kurbanı üzerine borç haline getirmiştir.
Kurban için alınan hayvan kaybolduktan veya çalındıktan sonra yerine başka hayvan alınıp da daha sonra bayram günleri çıkmadan bulunsa eğer sahibi zenginse bunlardan dilediğini kurban eder. Ancak sonradan aldığının kıymeti eksik olduğu halde onu keserse aradaki eksik miktarı tasadduk eder. Fakat fakir ise her ikisini de kesmesi gerekir. Çünkü bunlar onun hakkında adak kurbanı niteliğindedir.

Mehmet Talu Hoca Efendi
 
Üst