Kurban

asya_kurt

◄ كُن فَيَكُونُ ►
Özel Üye
Kurban

208053_10151130440522909_853868947_n.jpg


“Allah’a ne onların etleri, ne de kanları ulaşır; fakat sizden Allah’a ulaşan yalnızca takvanızdır.” Âmennâ ve saddaknâ.

Şu halde, açık ve net olarak şunu söyleyebiliriz: Kestiğimiz hayvanlara “kurban” adını vermemiz mecazidir. Zira onlard
an Allah’a takarrub edip yaklaşan bir şey yoktur. Hayvanların ‘takva’sından da söz edilemeyeceğine göre, aslında kurban eyleminde isbat-ı vücud eden insandır.

Canını veren kurbanlık hayvan olduğu halde, bizden Allah’a takvanın ulaşması ne demektir?

Bilincin huzur-ı ilahiye miraç etmesi, yani Allah’ın huzuruna çıkması demektir. Tıpkı canlıların ruhu olduğu gibi, salih amellerin de ruhu vardır. Salih amelin ruhu bilinçtir. Kurbanın etleri ve kanları ulaşmadığı hâlde, Allah’a kuldan yükselen takva işte o bilincin ta kendisidir. Şu halde, kesilen hayvanın bedeni üzerinden yapılan tüm ikameci yorumlar bir tarafa, aslında kurban olayında gerçek kahraman, kesilen kurban değil, o kurbanı kesen insandır. Zira insan, takvasıyla Allah’a kurbiyyet kesbetme yeteneğine sahiptir. Bunun için ölmek zorunda değildir insan. Fakat Rabbiyle arasına gerilen dünyalıkları kesip atmak zorundadır. Bunu yaptığında, insan, gerçek bir kurban olacaktır.

Değilse, ikame teorisinde iddia edildiği gibi, koçun kurban edilmesi İsmail’i ölümden kurtarmamıştır. O sonunda yine ölmüştür. Verilen mesaj ise açıktır: Hz. İbrahim’in takvasının Allah’a ulaşması için, İsmail’in etine ve kanına ihtiyaç yoktur.

Ama kesilen kurbanla ölümsüzleşen bir şey var: Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in takvası. Yani İbrahimî ve İsmailî bilinç (takva), Allah’a takarrub ederek huzur-ı ilahiye çıktı. Allah’ın büyüklüğünü bilmenin verdiği ürperti ve titreyiş (: haşyet), cehaletten kaynaklanan korkuya (: havf) galip geldi.

Ve kurban, kelimenin içerdiği “süreklilik” vurgusunun da ihsas ettiği gibi, “sürekli huzurda olma” haline dönüştü. Tıpkı Kur’ân’ın dediği gibi:


“Size sadece tek bir öğüdüm var: İster tek başınıza olun ister başkalarıyla birlikte olun; (asla Allah’ın huzurunda bulunduğunuz gerçeğini unutmayın)!” (Sebe’ 34/46).




- Mustafa İSLAMOĞLU-

 
Üst