Kur’an’a göre İblis’in isyanı nasıl olmuştur?

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Kur’anda şeytanla ilgili kıssaların bir kısmının mealleri şöyledir:

Hani Rabbin meleklere demişti ki: ‘Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım. Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!’ Demişti. Bunun üzerine meleklerin hepsi de hemen secde ettiler. Fakat İblis hariç! O, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı.”(1)​

Allah (c.c) buyurdu ki: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir? Dedi. İblis; Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın. Balçıktan, işlenebilir kara topraktan yarattığın insana secde edemem.” diye cevap verdi. Allah şöyle buyurdu: Öyle ise çık oradan! Sen artık kovulmuş birisin! Muhakkak ki hesap gününe kadar lânet senin üzerine olacaktır!”(2)​

İblis: ‘Ey Rabbim! Bana hiç olmazsa, tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver’ dedi. Allah (c.c); ‘Sen bilinen gün gelinceye kadar mühlet verilenlerdensin.’ Buyurdu. ‘Ey Rabbim! Beni saptırdığın için, yemin olsun ki yeryüzünde fenalıkları onlara güzel göstereceğim, halis kıldığın kulların hariç, onların hepsini saptıracağım.”(3)​

Yemin ederim ki, senin doğru yolun üzerinde onlara karşı duracağım, sonra önlerinden, artlarından, sağlarından ve sollarından onlara sokulacağım. Çoğunu sana şükredenlerden bulmayacaksın.”(7:16-17)​

Allah buyurdu: Git! Onlardan kim sana uyarsa, iyi bilin ki hepinizin cezası cehennemdir. Hem de tam bir ceza! Onlardan gücünün yettiği kimseleri dâvetinle şaşırt; süvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ; mallarına, evlâtlarına ortak ol, kendilerine vaatlerde bulun. Şeytan, insanlara, aldatmadan başka bir şey vaat etmez. Şurası muhakkak ki, benim (hâlis) kullarım üzerinde senin hiçbir ağırlığın olmayacaktır. (Onları) koruyucu olarak Rabbin yeter.”(17:63-65)​

Ey Adem! Doğrusu bu (İblis), senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun. Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın, orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın, dedik.” (20:117-119)​

Şeytan ona vesvese verip, ‘Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı haber vereyim mi?’ dedi.” (20:120)​

Şeytan ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: ‘Rabbinizin sizi bu ağaçtan men etmesi melek olmanız veya burada temelli kalmanızı önlemek içindir. Doğrusu ben size öğüt verenlerdenim’ diye ikisine de yemin etti. Böylece onların yanılmalarını sağladı. Ağaçtan meyve tattıklarında kendilerine ayıp yerleri göründü, cennet yapraklarından oralarına örtmeye koyuldular.(4) Rableri onlara: ‘Ben sizi o ağaçtan men etmemiş miydim? Şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim?’ dedi. Her ikisi, ‘Ey Rabbimiz! Kendimize yazık ettik. Eğer, bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen biz kaybedenlerden oluruz’ dediler.”(7:22-23.)​

Şeytan, oradan ikisinin de ayağını kaydırdı, onları bulundukları yerden çıkardı.”( 2:36.)​

Allah (c.c.), “Onlara: ‘Birbirinize düşman olarak inin; siz, yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz. Orada yaşar, orada ölür ve oradan dirilip çıkarılırsınız’ dedi.(5)​

Evet, şeytan baş kaldırdı ve kendisine Allah’a başkaldıracak yandaşlar aradı ve aramaya devam etmektedir. Ne var ki, bu konuda kendisine ilk uyanlar insanlığın anne ve babası durumunda olan Hz. Adem ve eşi Havva oldu. Ancak onlar Allah’a; “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.”(7:23.) diye dua edip yana yakıla tövbe ettiler, Allah da onların tövbelerini kabul etti. Ancak kendisi yani şeytan, gurur ve kibrini yenip tövbe edemedi ve bunun da cezasını hem dünyada hem de ahirette çekecektir.

(1) – Hicr, 15:28-31; Bakara, 2:34; İsra, 17:61; Kehf, 18:50; Sâd, 38:71-74.
(2) – Hicr, 15:32-35; A’raf, 7:12-13; Sâd, 75-78.
(3) – Hicr,15:36-40; A’raf, 7:14-15; Sâd, 38:79-82.
(4) – A’raf, 7:20-22; Tâhâ, 20:121.
(5) – A’raf, 7:24-25; Bakara, 2:36; Tâhâ, 20:123.
(6) – Tâhâ, 20:124-125; Bakara, 2:38.
 
Üst