Köse Dağı Masalı

out of whack

© ◄ Ayarsız..! ►
Forum Administrator
Köse Dağı Masalı

Ne maval ne martaval, işte duyulmadık bir masal... Girelim masal iline, sağ ol diyelim masalı anlatanın diline...

Neyse, sözü fazla uzatmayalım, masaldır bunun adı, tadını kaçırmayalım...
Köyün birisinde Köse Dayı diye birisi varmış. Ama çok korkakmış. Değil köyün, değil o ülkenin, belki de dünyanın en korkak insanı oymuş. Akşam olunca kapı dışarı çıkamazmış. Tuvalete bile karısıyla gidermiş.

Bir gece yine sıkışmış bu. Çatladı çatlayacakmış.

Aslında kansı bıkmış bunun korkaklığından, her gece onu dışarı çıkarmaktan. Ama ne yapsın, katlanmaktan başka da yapacağı yokmuş.

Yine birlikte çıkmışlar.

Gece de öyle bir güzelmiş ki; gökte ay kocaman bir portakal gibi duruyormuş, ışıl ışılmışheryan.

Köse Dayı çarpılmış bu güzelliğe. Bunun etkisiyle de ağzından bir iki söz dökülüvermiş:

"Ulan hanım, ne hovardalık yapacak hava be!" deyivermiş.

Karısı çok kızmış buna. Zaten bıkmış usanmış ya... "Tuvalete bile çıkamadığını düşünmüyorsun da, hovardalığı düşünüyorsun ha?..Seni hınzır, seni!. demiş.

Demekle de kalmayıp, kendisi içeri girivermiş, kapıyı içeriden goralayıvermış (kilitleyivermiş). O da dışarıda kalakalmış.

Köse Dayı yalvarmış yakarmış, ağzından ballar şekerler akıtmış. Ama hiçbirisi karısını etkilememiş. Sonunda da umutsuzca, çaresizce, başını da havaya dikerek, gelişigüzel yürümeye başlamış.

Bir gün mü yürümüş böyle, bir ay mı yürümüş, orası bilinmez, vara vara bir ine çıka varmış. Bu in de devlerin iniymiş.

Devler bakmışlar ki, Köse Dayı gözlerini havaya dikmiş, gidiyor. Meraklanmışlar:
"Yav Köse Dayı, havaya niye bakıyorsun öyle?" demişler.

"Yahu gardaşlar, havaya bir batman demir attıydım, nereye düşecek diye ona bakıyorum."

"Ulan Köse Dayı, bir batman demir bu, buraya düşecek olursa hepimiz ölürüz."
"Hiç korkmayın siz, düşerken yakalarım ben."

Bir süre bekleşmişlcr. Ne düşen var ne düşmeyen.

Devlerin gözü Köse Dayıdaymış.

"Demek sen böyle güçlüsün Köse Dayı ha?"

"Güçlüyüm tabi."

"Bizim biraz odunumuz var, onu bize yarıverir misin öyleyse?"

"Yarıveririm."

"Daha nacak, odun da yanında."

Nacak da dev nacağıymış, ağır mı ağırmış, mümkünü yok yerden kaldıramamış.

Sonunda sapını çıkarıp nacağı toprağa gömmüş. Sap elinde bekliyormuş.

Devler bakmışlar ki, nacağın sapı Köse Dayının elinde, öyle bekliyor.

"N'oldu Köse Dayı?"

"Nacak diye şunu taşırsınız be, bir salladıydım, yerin dibine gömüldü gitti."

O sırada da devler acıkmışlar.

"Yahu Köse Dayı" demişler, "Biz acıktık, haydi armut yemeye gidelim." "Gidelim."
Hep birlikte armut yemeye gitmişler. Devlerin içinde cüce gibiymiş Köse Dayı.

Kimisi yerden uzanmış, kimisi ağacın basma çıkmış... Köse Dayı da devin birisinin basarak eğdiği dalın ucundaymış. Sarı sarıymış, sulu suluymuş armutlar da. Koparıp koparıp yiyorlarmış. Köse Dayı bir armut daha koparmış ki, dev ayağını kaldırıvermiş. Yükselen dalla birlikte, Köse Dayı da fırrr, ağacın üstünden, ağacın öbür tarafına uçuvermiş. Düştüğü yerde de bir kıpırtı bir kıpırtı, sanla kalmış pamuk giysili bir tavşana. Devler bir bakmışlar ki, Köse Dayının kucağında bir tavşan.

"N'oldu Köse Dayı?"

"Yav şurada bir tavşan görmüştüm, şu taraftan koşsam kaçacak, bu taraftan koşsam uçacak, ben de ağacın üstünden atlayıp yakalayıvereyim dedim."

"Allah allah!"

Armudu yiyince susamış devler. "Yahu Köse Dayı, biz susadık. Su getirir misin bize?"
"Getiririm."

Yetmiş camız derisinden dikilmiş bir su tutuklan varmış devlerin. Köse Dayı tuluğu sürüye sürüye bir subaşına varmış. Başlamış tuluğu ağzından üflemeye. Üfleye üfleye tuluğu şişirmiş. Şişirdiği dev tuluğu da omzuna alıp devlere doğru yürümüş.

Devler bir bakmışlar, tuluk dağ gibi, Köse Dayı altında pire gibi, tuluğu yüklenmiş geliyor. Devler de ona doğru yürümüşler. Devlerin yaklaştığını gören Köse Dayı:
"Durun siz, önce ben içeceğim getirdiğim sudan" demiş.

"Tamam" demişler devler de.

Köse Dayı oturmuş olduğu yere. Yavaşça tuluğun ağzını açmış, yavaş yavaş içindeki havayı boşaltmış. Hava boşalınca dönmüş devlere:

"Ulan şunu tuluk diye taşırsınız be! İçindeki su bana bile yetmedi."

Devler iyice şaşırmışlar. Bu adam ileride başımıza sorun olur diye korkmaya bile başlamışlar. Bir fırsatını bulunca da:

"Köse Dayı sen evine gitmeyecek misin artık?" demişler.

"Ne işim var evimde. Burada rahatım çok iyi."

Bu durum devleri iyice düşündürmeye başlamış. Sonunda, akşam uyuyunca, Köse Dayıyı öldürmeye karar vermişler.

Köse Dayı da bunu hissetmiş.

Akşam olunca Köse Dayıyı en güzel odaya yatırmışlar. Köse Dayı da önlem olarak, kendi yerine bir yastık yatırıp, yan taraftaki dolaba saklanmış.

Gece yansı devler gelmişler. Vur bakalım, vur bakalım... Pestilini çıkarmışlar Köse Dayının.

Sabah bir bakmışlar ki Köse Dayı ayakta. Şaşırıp kalmışlar.

"Köse Dayı sen ölmedin mi?"

"Hiç sormayın gardaşlar, sabaha kadar pireler her yerimi ısırdı, ben de dolabın içinde yattım."

Şaşkın devler kendi aralarında tartışmaya başlamışlar:

"Yahu ne yapacağız bu adamı?"

"En iyisi evine göndermek."

"Gitmiyor."

"Biraz para versek.

"Bir heybeye biraz altın koyalım, götürsün gitsin."

Çağırmışlar Köse Dayıyı.

"Yahu köse Dayı, seni evine götürüversek biz."

"Gitmem."

"Yahu sana bir heybe altın verelim, götür git." "Giderim ama ben götürmem."

"Tamam, birimiz götürürüz seni." "Ben yayan yapıldak da gitmem." "Yahu tamam, üstümüze de binersin." Devin birisi altın heybesini sırtına atıp, en üstüne de Köse Dayıyı bindirip yola çıkmışlar.

Yolda bir tilki çıkmış önlerine. Tilki bir bakmış ki, Köse Dayı bir devin sırtında binili, gidiyorlar. Akıl erdirememiş bu işe.

"Ey dev baba, nedir bu rezillik?"

"Böyle böyle..."

"Yahu ödleğin birisi bu, tanırım ben bunu. Sense bir devsin, bir silkeleşen bunu devirirsin. Gece tuvalete bile çıkamaz bu."

Köye yaklaşmışlar ya, Köse Dayı biraz erkekleşmiş: "Korkar mıyım korkmaz mıyım, bir deneyin bakalım?"

Dev biraz şaşkınlaşmış, sırtından da Köse Dayıyla heybeyi indirmiş. Tilkiye doğru yürümüş:

"Gel bu Köse Dayıyı kızdırmayalım. Bir kızarsa yandık. Sen kaçar kurtulursun. Ama beni öldürür vallahi."

"Yahu korkma sen! Yürek mürek yok bunda. Bana kaçar diyorsan ille, gel kuyruklarımızı birbirine bağlayalım."

Kuyruklarını birbirine bağlamışlar.

Köse Dayının gözleri onlardaymış, hangi çalının arkasından çıkacaklar diye bekliyormuş. Az sonra çıkmışlar da. Kuyrukları da birbirine bağlıymış. Bağırmış tilkiye:

"Ey tilki paşa, tilki paşa, senin babanın bir değil, kırk tane dev borcu vardı bana. Bicecik devi ne diye yakalar da getirirsin. Kumara mı basacaksın?"

Bunu duyan dev, beni kumara basacak diye, kızmış tilkiye. Tabanları da kaldırmış.

Dev kaçtıkça tilki sağa çarpmış sola çapmış, taşa çarpmış çalıya çarpmış, sonunda da ölmüş. Devse inine doğru kaçıp gitmiş.

Köse Dayıya gelince, heybeyi omuzlanıp evin yolunu tutmuş.


Resim:Halil İbrahim KAYIHAN

Şimdi hiç korkmaz olmuş. Geceleri tuvalete bile yalnız çıkıyormuş.

Ne diyelim; üstü üstüne, üstü üstüne, en küçüğü en üstüne, bu masalı okuyanın, okuyup da başkasma anlatanın gönlü en üstüne!...

Bu masalı emekli öğretmen Ali Özer'den derledim.
Mezardan Dönen Masallar (Nihat MUSTUL)
 
Moderatörün son düzenlenenleri:
Üst