Köroğlu

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Köroğlu, ünlü bir halk hikayesi, daha doğrusu bir halk romanıdır. En az dört yüzyıldan, beri sanat susuzluğunu gidermekte, kahramanlık duygularım beslemektedir.

Yiğit ve mert bir kahraman tipi olan Köroğlu, her Türk gencinin ruhunda onun gibi karakterli olma ülküsünü, besledi. Halk şiirinin koçaklamalarında hep onun örnek alındığı görülür.

Köroğlu, bir kanun kaçağı, devlete karşı gelmiş bir dağ adamıdır.Yollar keser, kervanlar vurur. Babasının gözlerine mil çektiren zalim Bolu Beyi'nin ordularını bozar, dağıtır. Sık sık Bolu'yu basar, şehrin altım üstüne getirir.

Bu yaptıkları, örnek alınacak davranışlar değildir elbet. Ama, Köroğlu'nu haklı gösterecek yönleri vardır. Bir defa haksızlığa, zulme karşı ayaklanmıştır. Bu arada kendisi hiç bir zaman haksızlığa sapmamıştır. Onun, hikayesinin en yaygın olduğu yüzyıllar, Osmanlı Devleti de büyük iç ve dış sarsıntılar geçirmektedir. Ortalıkta, bundan yararlanan derebeyi tipleri türemiştir. Vilayetlerde valiler halkı ezmekte, çifte vergiler almakta, zulmün her çeşidini yapmaktadır.

Namuslu valiler haklı ya da haksız, devlete karşı büyük ayaklanmalar düzenlemekte, bu arada üzerlerine gönderilen ordular karşısında halk ezilmekte, canından bezmektedir. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, Osmanlı tarihinde Celali diye anılan ve yurdun her yanını sarmış, küçük büyük eşkıyalar türemiştir.

Arada ne oluyorsa yine halka, köylüye olmaktadır. İşte, bu son derece korkulu ve tehlikeli ortam için de, gerçek olmasa bile, ona avuntu veren bir hayali kahraman çıkıyor. Bu, Köroğlu'dur. O'nun sevimli, şövalye varlığında halk kendini buluyor onda avuntuya
kavuşuyor. İşte, bu ruhsal yaratı nedeniyle halk onu seviyor.

Yalnız bu kadar da değil. Ayrıca, sanat isteklerini de onda buluyor halk. Gerçekten, Köroğlu'nun sanatı gerek konu olarak, gerek işleniş bakımından kusursuzdur. Konuda olaylar çok ustalıkla birbirine bağlanır, düğümlenir, heyecan artar; sonuç beklenmedik biçimde ortaya çıkar.Usta sanatçıların anlatma başarısıyla orta zaman şövalye tipinin en mükemmeli oluşur.

Yer yer ve sık sık araya türküler girer. Böylece, dinleyicinin müzik istekleri de karşılanmış olur. Türküler, kalıp ve ruh bakımından pek başarılıdır. Bunlar, asıl konuyla yakından ilgili olmakla beraber, Köroğlu'nun mert karakterini de yansıtır. Yerine göre çok içli, lirik şiirlere de rastlarız.

İşte, gerek konu, gerek estetik yönün bu kadar güçlü oluşu nedeniyle, Köroğlu hikayesi her çevrede büyük ilgi toplamış büyük ve ölmez bir eser olarak edebiyatımızda yerini almıştır. Bu bakımdan edebiyat tarihçilerinin uzun süreden beri üzerinde çalıştıkları bir konu olmuştur Köroğlu.

Biz, bu halk kahramanının hikayesini değil, şiirini vermeye çalıştık. Şiirlerin asıl konuyla yakın ilgisi bulunduğu için önce hikayenin kısa bir özetini verdik. Şiirlerin tadına daha iyi varılabilmesinin, ancak konuyu bilmekle mümkün olacağına inanıyoruz. Bu bakımdan, şiirlerin okunma sırasında, konuyu hatırlatmak için, her biri üzerine gerekli kısa bilgi de ekledik. Bir de, şiirleri konu bakımından bölümlere ayırdık. Her bölümün başında da gerekli açıklamayı yaptık.

Amacımız, kahramanlık konusunda halk şiirimizin en güzel örneklerini vermek olduğu için, uzun uzun bilimsel araştırma ve tartışmalara girişmekten sakındık. Okurlarımızı sıkmadan, edebiyatımızın bir bölümünü sunmaya çalıştık.

Bu arada, yirmi yıldan beri üzerinde çalıştığımız Köroğlu'nun yeni şiirlerini, ilk kaynaklardan tarayarak, en iyilerini sunduk.


KÖROĞLU HİKAYESİ

Bolu beyi, at meraklısı bir beydir. Atçılıkta usta olan seyisi Yusuf'u, güzel ve cins 'at aramak üzere başka yerlere gönderir. Yusuf günlerce gezdikten sonra, obanın birinde istediği gibi bir tay bulur. Bu tayı doğuran kısrak, Fırat kıyısında otlarken, ırmaktan çıkan bir aygır kısrağa aşmış, tay ondan olmuştur. Irmak ve göllerin dibinde yaşayan aygırlardan olan taylar çok makbuldür, iyi cins at olur.

Yusuf, tayı sahiplerinden satın alır. Yavrunun şimdilik gösterişi yoktur. Hatta, çirkindir bile. Ama ileride mükemmel bir küheylan olacaktır. Yusuf bunu biliyor. Sevinerek geri döner. Bey, bu çirkin ve sevimsiz tayı görünce çok kızar, kendisiyle alay edildiğini sanır. Yusuf'un gözlerine mil çektirir. Tayı da ona verir, yanından kovar. Kör Yusuf köyüne döner. Olanı biteni oğluna anlatır. Bolu Beyi'nden öc alacağını söyler.

Baba Qğul, başlarlar tayı terbiye etmeye. Yıllar geçer. Tay artık mükemmel bir küheylan olmuştur. Rüzgar gibi koşmakta, ceylan gibi sıçramakta, türlü savaş oyunu bilmektedir. Bu arada Kör Yusuf'un oğlu Ruşen Ali de büyümüş, güçlü kuvvetli bir delikanlı olmuştur .O da her türlü şövalyelik oyunlarım öğrenmiş pir babayiğittir.

Bir gece Yusuf, düşünde Hızır'ı götür. Hızır ona yapacağı işi söyler. Hızır'ın önerisiyle baba oğul yola çıkarlar. Bingöl dağlarından gelecek üç sihirli köpüğü Aras ırmağında beklerler. Bu üç sihirli köpükle Yusuf' un hem gözleri açılacak, hem intikam almak için gereken kuvvet ve gençliği elde edecektir.

Bunu bilen oğlu Ruşen Ali, köpükler gelince, babasına haber vermeden, kendisi içer. Yusuf, durumu öğrenince üzülür, ama bir yandan, da sevinir. Kendi yerine oğlu, öcünü alacak bir bahadır olacaktır. Bu sihirli köpüklerden biri körün oğluna sonsuz yaşama gücü, biri yiğitlik, öteki de şairlik bağışlamıştır. Bir süre sonra Yusuf, oğluna öç almasını vasiyet ederek ölür.

Körün oğlu Ruşen Ali d:ağa çıkar .Gelen geçeni soyar. Ünü yayılmaya başlar .Kendisi gibi kanun kaçakları yanında toplanmaya başlarlar. Artık adı Köroğlu olmuştur. Bolu şehrinin karşısında, Çamlıbel'de, bir kale yaptırır. Küçük bir ordusu vardır. Çamlıbel'de geçen kervanlardan bac alır. Vermeyen kervanları soyar. Üzerine gönderilen orduları bozguna uğratır.

Bir gün, güzelliğini duyduğu Üsküdar Kasapbaşı'sının oğlu Ayvaz'ı kaçırır, Çamlıbel'e getirir, evlat edinir. Başka bir gün, Bolu Beyi'nin bacısı Döne Hanım'ı kaçır'ır, evlenirler. Aradan yıllar geçer, Bolu'yu basar, yakar, yıkar. Bolu Beyi'nden babasının öcünü alır. Bolu Beyi de Köroğlu'na karşı düzenler kurar. Bir defasında Köroğlu'nu, başka bir seferde de Ayvaz'ı yakalatır. Zindana atar. Ama, Köroğlu ve adamları her zaman hile ve cenkle kurtulurlar.

Köroğlu, ara sıra Gürcistan, Çin gibi uzak ülkelere de seferler açar. Yeni yeni serüvenlere atılır, büyük vurgunlar yapar. Bu arada küçük, fakat heyecanı birçok olay da geçer. Sonunda delikli demir (tüfek) ortaya çıkınca eski bahadırlık geleneği bozulur, dünyanın tadı kalmaz. Ve bir gün Köroğlu, beylerine dağılmalarını söyleyerek Kırklara karışır, kaybolur. Daha önceden Kır-At da sır olmuştur. O Kır-At ki, nice yıllar, olağanüstü bir güçle Köroğlu'na hizmet etmiştir.

Başka bir söylentiye göre, bir Yahudi bezirganın getirdiği tüfekle oynayan beyler, birbirlerini öldürürler. Köroğlu, buna üzülerek kayıplara karışır. Yine bir başka sôylentiye göre de, Köroğlu dağda rastladığı çobanda tüfeği görür. Sorar, ne olduğunu. Aldığı karşılığa inanmaz. Denemek için kendine çevirir, tetiğe dokunur. Ve yaralanarak ölür. Sonra beyleri de dağılırlar.

Yaşlı bir çınar gibi devrilen Köroğlu'nun hikayesi sona erer.

Cahit Öztelli
Üç Kahraman Şair Köroğlu Dadaloğlu Kuloğlu
Milliyet yayınları-1974
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Yüce dağların başında
Kar bir yana kış bir yana
Depreşir ağzın içinde
Dil bir yana diş bir yana

Nidelim beyler nidelim
Ahdi peymanı güdelim
Ayvaz'a imdat edelim
Öç bir yana beş bir yana

Bire beyler bire paşa,
Karlı karlı dağlar aşa
Bir gün ota ayrı düşe
Kıç bir yana baş bir yana

Noldu hey sevdiğim noldu
Dereler kan ile doldu
Gördüm hasmın yeğin oldu
Kaç bir yana eş bir yana

Kacadım belim büküldü
Zırhım şifahim döküldü
Bir gözün doldu döküldü
Kan bir yana yâş bir yana
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Siyah kâküllerin dökülmüş
Kızıl güllene güllere
Ala gözlerini dikmiş
İnce yollara yollara

Gel Ayvazım dolaşalım
Çamlıbellere bellere

Doldur elinden içeyim
Mest olup serden geçeyim
Seninle bile göçeyim
Çamlıbellere bellere
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Gözünü sevdiğim Kırat
Sana uzun yol olaydı
Şöyle elek, selesi sık
Boynu selvi dal olaydı

Fânisin hey dünya fâni
Esirin eyledin beni
Yüzdürmeye Kırat seni
Tuna gibi sel olaydı

Neslin Düldül aslın Kırat
Üstünde alınır murat
Dal boynunda çifte kanat
Başındaki tel olaydı

Düldüle benzettim donun
Düşmana uğrattım yolun
Sözün olmağa senin
Kanber gibi kul olaydı

Söyle hey Köroğlu söyle
Kıratın methini eyle
Düşmanın kıracak yerde
Boz bulanık sel olaydı
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Kıbrız şarabıyla beşli
Meydana inerler sesli
Nesilleri aslan nesli
Yarar yırtar yer adamı

Yarın seyreyle bunlara
Kıyarlar tatlı canlara
Belenirler al kanlara
Yarar yırtar yer adamı

Yarın sen görürsün biz
Kan tutar ovayı düzü
Birine yetmez beş yüzü
Yarar yırtar yer adamı

Sabah seyreyle bunları
Alırlar tatlı canlan
Köroğlu'nun aslanları
Aç kurt gibi yer adamı
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Kıbrız şarabın içmişler
Cağı ile serden geçmişler
Bugün oradan göçmüşler
Bir er yırtar söker gelir

Hırlaşırlar arı gibi
Kopuşurlar sürü gibi
Beş ayların seli gibi
Perelerden akar gelir

Bellidir yiğit yapısı
Şimdi toplanır hepisi
Acildi Çamlı kapısı
Birbirini, teper gelir

Köroğlu'm besler mertleri
Yumuşak ederler sertleri
Çamlıbel'in açar kurtları
Birbirini kapar gelir
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Benden selâm söylen Bolu beyine
Göndersin Ayvazı göresim geldi
Muhabbeti döştü gönlüm evine
Göndersin Ayvazı göresim geldi

Eyerleyip kır atıma binmeden
Alayları bölük bölük bölmeden
Bolu şehri ateşlere yanmadan
Göndersin Ayvazı güreşim geldi

Şimdi Kıratıma biner aşarım
Karadeniz gibi kaynar coşarım
Sinesine eğri Kılıç döşerim
Göndersin Ayvazı göresim geldi

Gürzün kösteğini kola takmadan
Koç Kıratı sağa sola yıkmadan
Bolu şehrin ateşlere yakmadan
Göndersin Ayvazı göresim geldi

Ben de Köroğlu'yum yolum salasın
Koçyiğide arzettiren sılasın
Depretmeden demir yayın cıdasın
Oğlum Ayvaz seni göresim geldi
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Köroğlu :
Karşıdan gelen piyade
Bizim eller yerinde mi
Etekleri çimen olmuş
Karlı dağlar yerinde mi

Güdümen :
Beyim ili ne sararsın
Güzel amma soğuk soğuk
Karlı dağlar eteğinde
Çimenleri soluk soluk

Köroğlu :
Sağ elde kılınç ettiğim
Sol erde kalkan tuttuğum
Kol kola sarılıp yattığım
Şirin Döne yerinde mi

Güdümen :
Kılınç deyi bağlandığın
Kalkan deyi kullandığın
Seyreyleyip eğlendiğin
Şirin Döne saçı yoluk

Köroğlu :
Çamlıbelin koyağında
Sular akar ayağında
Şirin Döne yanağında
Ruşen benler yerinde mi

Güdümen :
Çamlıbelin koyağında
Su kesilmiş ayağında
Güzel Döne yanağında
Kibar benler soluk soluk

Köroğlu :
Küçücekten büyüttüğüm
Saz çalarak uyuttuğum
Man yüzünü seyrettiğim
Han Ayvazım yerinde mi

Güdümen :
Küçükten büyüttüğün
Ürgüleyip uyuttuğun
Mah yüzünü seyrettiğin
Han Ayvazın buruk buruk

Köroğlu :
Köroğlu der öğündüğürh
Taşlar alıp döğündüğüm
Arka verip sığındığım
Koca çamlar yerinde mi

Güdümen :
Güdümen der karlı dağlar
Dağda çamlar, kara bağlar
Döne söyler Ayvaz ağlar
Ağlasınlar soluk soluk

Canım Kırat gözüm Kırat
Kaçıp çekilip gidelim
Her yanında çifte kanat
Uçup çekip gidelim

Budur Kıratın durağı
Bilmez yakını ırağı
Ab-ı kevserdir sulağı
içip çekilip gidelim

Köroğlu söyler ezeli
Bağlar döküyor gazeli
Silistireden güzeli
Alıp çekilip gidelim
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Mert dayanır namert kaçar
Meydan gümbür gümbürlenir
Şahlar Şahı divan açar
Divan gümbür gümbürlenir

Yiğit kendini öğende
Oklar menzili döğende
Kılıç kalkana değende
Kalkan gümbür gümbürlenir

Ok atılır-kalasından
Hak saklasın belâsından
Köroğlu'nun narasından
Dağlar gümbür gümbürlenir
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Yol verin dumanlı dağlar
Aşmaya Ayvaz geliyor
Çağlasın soğuk pınarlar
İçmeye Ayvaz geliyor

Bu dağlarda biten güller
Kokusu lal eder diller
Dalında cüda bülbüller
Ötüşün Ayvaz geliyor

Bizim yaylanın yiğidi
Belinde gümüş dividi
Yaylanın selvi söğüdü
Gölg'edin Ayvaz geliyor

Bizim yaylalar oluklu
Akan sular balıklı
Al valalı mor belikli
Kız gerek Ayvaz geliyor

Bizim yaylanın uşağı
Belinde Aydın kuşağı
Yaylanın türlü çiçeği
Koşuşun Ayvaz geliyor

Köroğlu der ki tayalar
Atlımız geyik koğalar
Sarptaki yüksek kayalar
Yassılsın oğlum geliyor
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Yiğitler silkinip ata binende
Derelerden bozkurtlara ün olur
Yiğit olan dönd döne döğüşür
Kötüler kavgadan kaçar dön olur

Yiğit cıdasını almış atıyor
Ak elleri kızıl kana batıyor
Bir kötü kavgadan dönmüş kaçıyor
Kaçma kötü kaçma şimdi hûn olur

Bir yiğit odasın almış eline
Başını koymuş da yiğit yoluna
Kalkan paralana zırhlar deline
Kanlı gömlek koçyiğide don olur

Köroğlu çağırır figan ağıtlar
İman ehli birbirini öğütler
Boydan boya demir dolu yiğitler
Vurur cıdasını kahraman olur
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Bizim ellerin beyleri
Yakar kandili kandili
İçip aslana dönerler
Kadeh döndürü döndürü

Hem içerler hem kanarlar
Düşmana meydan ararlar
Arap atlara binerler
Boynun sündürü sündürü

Çürüdü gönlüm çürüdü
İçerde yürek eridi
Beylerin kolu yoruldu
Kılıç döndürü döndürü

Beyler neyleyip nedelim
Güzellerle göç edelim
Meydanda at oynatalım
Boynun döndürü döndürü

Köroğlu der ki karıdım
İhtiyar oldum çürüdüm
At yoruldu ben yoruldum
Güzel bindiri bindiri
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Dinleyin hey ağalar ata binmeli
Keklik öten eli ister bu gönül
Çamlıbel'de mor kırmızı çiçekten
Koku salan yeli ister bu gönül

Duyun beyler sözüm vardır Hasan'a
Bir kız alıp gelmek ister bu gönül
O sol böğre kirmen kılıç asana
Düğün kurup vermek ister bu gönül

Bey şehrinde vermiş idim sözünü
Hak saklasın sürmelenmiş gözünü
Arzulum elinden emmim kızını
Şimdi alıp gelmek ister bu gönül

Hamaylı taşırım, cevahir kabı
Kimya imiş Çamlıbel'in türabı
Kamalak altında Kıbrız şarabı
Tehin tehin içmek ister bu gönül

Ben koç Köroğlu'yum düşmenem şandan
Meydanlar boyarım al kızıl kandan
Döne gibi yari aldım zamandan
Çamlıbel'e gitmek ister bu gönül
 
Üst