İman Amelsiz Kemâle Ermez

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
İman Amelsiz Kemâle Ermez

M. Sâmi Ramazanoğlu
2010 - Temmuz, Sayı: 293, Sayfa: 030

Allah Teâlâ buyuruyor:

“Ancak mü’min-i kâmil o kimselerdir ki Allah Teâlâ zikrolunduğunda onların kalbleri korkar. Onlar üzerine Cenâb-ı Allah’ın âyetleri tilâvet olunduğunda onların îmânları tezayüd eder ve onlar ancak rabblerine tefvîz-i umûr ederler. Ehli îmânın kamilleri o kimseler ki onlar üzerine farz olan namazı eda ve -merzuk oldukları rızıklarından fukaraya infak ederler. İşte şu evsafı câmî olanlar hak ve sâdık mü’minlerdir. Onlar için Rabbleri indinde dereceler vardır ki hatâları afv olunur ve onlar için cennette rızık vardır ki o rızık onlar hakkında ayn-ı ikram ve ta’zimdir.” (Enfal Suresi/2-4)

Yani; kâmil mü’minlerin haiz oldukları evsâf-ı âliyeden birisi de farz namazlarını vaktinde, şurût ve erkânına riâyetle edâ etmeleridir. Ve rezzâk-ı hakîkî olan Allah Teâlâ Hazretlerinin kendilerine ihsan buyurduğu rızıklardan zekât ve nâfile sadakalarını fukaraya ve hayrata vermekden çekinmeyenlerdir. Allah Teâlâ zikrolunduğunda kalbleri Cenab-ı Hak’dan havfeder. Ve âyât-i celîle tilavet olunduğunda îmânları artar. İşte bu evsafı haiz olanlar hakkıyle mü’min-i kamillerdir. Onlar için herkesin ameline, haline göre dereceler vardır.

Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretleri buyurmuşlardır ki:

“Cennette yüz derece vardır. Her derecenin arası yüz senelik yoldur.”

İbn-i Abbas -radıyallahu anhüma-’dan rivâyete göre Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Bir kulda beş haslet bulunmadıkça îmânını ikmal etmiş olmaz:

1. Allah’a tevekkül.

2. Allah’a tefvîz-i umûr.

3. Allah’ın emrine teslîmiyyet.

4. Allah’ın kazasına rızâ.

5. Allah’ın imtihanına sabır.

Hadis-i şeriflerde şöyle buyrulur:

• “Bir kimse sevgisini ve buğzunu, atâsını ve men’ini hâlisan Cenâb-ı Allah rızâsı için ederse tahkîkan îmânını kâmil etmiş olur.”

• “Nefsin için sevdiğin hayrı cemî nâs için de sev ki, o halde müslim-i kâmil olursun.”

• “Îmân-ı kâmil; kalb ile mârifet, lisân ile ikrar, âzâ-yı cevârih ile amel eylemekten ibârettir.”

Yalnız amelsiz olarak îmân kâfî değildir. Yani ameli azaldıkça îmânı da fevt olur.

• “İmân kavil ve ameldir, artar eksilir.” Yani, herkesin îmânı amel ve ibâdeti nisbetindedir.

• “Cenâb-ı Allah amelsiz îmânı ve îmânsız ameli kabul buyurmaz.”

• “Îmân ile amel yekdiğerine mütekarin ve mütelazımdır. Binaenaleyh îmân amelsiz yahut amel îmânsız bir işe yaramaz.”

• “İmân ne tamennâ ve arzu ile ve ne de zâhirde kendini kavlen ve fiilen sâlih kimselere benzetmektedir. Ve lâkin mü’minin îmânı öyle bir şeydir ki kalbinde yer tutmuş ola ve amel ve ibadeti de onu tasdik ede.”

Cenâb-ı Allah:

“Hakîkat îmân edip de iyi amel ve hareketlerde bulunanlar...” (Bakara / 277 Yunus / 9. Hud / 23. Kehf / 107) buyurmuş, İmanın şart-ı sıhhatini amelde kılmıştır.

Binaenaleyh amelsiz iman tekemmül etmez. Amel ile iman birbirinin lazım-ı gayr-i müfarıkı gibidir.

Ebû’l-Leys Semerkandî -rahimehullah- demiştir ki:

-Nâs îmânı hususunda iki kısımdır.

Bir kısmı îmân-ı sâbit üzerine olandır ki onlar isyân ve tuğyandan muktezâ-yı îmân icitinâb ederler ve tâât ve ibâdâta rağbet ederler.

İkinci kısım da îmânları âriyet olanlardır ki onların zaaf-ı îmânları nefislerini seyyiâttan men etmez ve hasenâta ve ibâdâta ve tââta da rağbet eylemezler. Bunlar için hasret, nedâmet, hüsran vardır.” Neûzü bi’lllahi teâlâ

Musahabe-4 M. Sâmi Ramazanoğlu, s. 15-22
 
Üst