Hz Ebubekirin son sözleri

rumuzkederli

Deneyimli Üye
Kademeli
Hz. Ebu Bekirin son sözleri

Hz. Ebû Bekirin hastalığı ağırlaşmıştı. Mescide çıkamıyordu artık. Ziyaretine gelenlere o gece gördüğü rüyasını anlattı: Gecenin sonuna doğru uyumuşum. Resûl-i Ekremi rüyada gördüm. İki beyaz elbiseyi giymişti. O elbiselerin eteklerini ben tutuyorum. O sırada elbiseler yeşil olup, parlamağa başladı. Bakanların gözlerini alırdı. İki yanında, uzun boylu, gayet güzel yüzlü, nûr elbiseli ve bakanlara neşe veren iki kimse vardı. Resûl-i Ekrem selâm verip musafeha etmekle beni şereflendirdi. Mübârek elini göğsüme koydu. Üzüntüm gitti. Yâ Ebâ Bekir, seni çok özledik, kavuşma zamanı yaklaştı buyurdu. Uykuda o kadar ağlamışım ki, evdekiler uyanmışlar. Sonradan bana söylediler. Ben de seni özledim, yâ Resûl dedim.

Rüyasını anlattıktan sonra Eshab-ı kiramın ileri gelenleri ile istişare edip, hazret-i Osmana şu vasiyeti yazdırdı: Ben Ömer ibnil Hattabı hilafete seçtim. Onu dinleyin, ona itaat edin. Sizin için hayırlı olanı tespitte kusur etmedim. Eğer sabır ve adaletle hükmederse beni tasdik etmiş olur. Böyle yapmazsa ben gaybı bilemem, mazurum. Ben ancak hayır murad ettim. Herkes amelinin cezasını bulur. "

Kendisinden nasihat istediklerinde, Yakında size pek ziyade rızık kapıları açılacak. Birkaç günlük ömre aldanıp da yarın Cenab-ı Hakkın huzurunda mahcub olmayın buyurdu.

Hazret-i Ömer, halifeliği müddetince, devlet malı olarak yanında, sadece bir köle, bir deve bir de kaftan bulundurmuştur. Vefat etmeden önce kızı Hz. Aişeye şunları söyledi: Halife olalıdan beri, Müsümanların parasını kullanmadım. Herkesin yediği sıradan yemekleri yedim. Kaba elbiseler giydim. Devletin malı olarak, Müslümanların ihtiyaçlarını görmek için, bir köle, bir deve bir de kaftan kullandım. Vefatımdan sonra bunları Ömere gönder.

Hazret-i Ömeri çağırıp şunları söyledi: Ben ümit ediyorum ki, bu gün vefat ederim.Sen hemen halkı cihada davet eyle! Dinin emrini yerine getirmede sizi hiçbir musibet mani olmasın. Resulullahın vefatında benim ne yaptığıımı gördün. Halbuki insanlara onun gibi bir musibet görmemişlerdi.

Dediği gibi oldu. O günün gecesi akşam ile yatsı arasında hasret kaldığı Resulullaha kavuştu. Son sözü: Teveffeni Müslimen ve elhıknî bissalihıyn (Yusuf/101)yani, Ya Rabbi, Müslüman olduğum halde ruhumu al ve beni salihlere ilhak eyle! ayeti oldu.



Müminlerin sığınağı idin!

Hazret-i Ebu bekir vefat edince, herkes ağladı. Hz. Ali, ölüm haberini işitince, ağlayarak geldi kapı önünde durup şunları söyledi:

Yâ Ebâ Bekir! Sen, Resûlullahın sevgilisi, arkadaşı, dert ortağı, sırdaşı ve müşâviri idin. Önce İslâma gelen sensin. Senin imânın, hepimizin imânından daha saf oldu. Senin yakînin, daha kuvvetli, Allahdan korkun daha büyük oldu. Herkesten zengin, herkesten daha cömert sen idi. Resûlullaha en şefkatli, en yardımcı, sen idin. Resûlullah ile sohbetin, hepimizin sohbetinden daha iyi idi. Hayır sahiplerinin birincisi sensin. Senin iyiliklerin, hepimizinkinden çoktur. Her iyilikte ileridesin.

Resûlullahın huzurunda, senin derecen en yüksek oldu. Ona en yakın, sen oldun. İkrâmda, ihsanda, güzel huylarda, boyda, yaşda, Ona en çok benzeyen, sen oldun. Allahü teâlâ, sana, çok mükâfat versin ki, Resûlullaha herkes yalancı derken sen, doğru söylüyorsun, inandım dedin. Sen, Onun kulağı ve gözü gibi idin. Allahü teâlâ seni, Kurân-ı kerîmde (sıdk) ismi ile şereflendirdi.

Resûlullaha, en sıkıntılı zamanlarında yardımcı oldun. Sulhda, Onun huzurunda, harplerde, Onun yanında idin, Onun ümmetinin halifesi, Onun dininin kouyucusu idin. Câhiller dinden çıkarken, sen İslâm dinine kuvvet verdin. Herkes şaşırdığı zaman, sen kükremiş arslan gibi ortaya çıktın. Herkes dağılırken sen Resulullahın yolunu tuttun.

Eshâbın az konuşanı ve en beliği, edibi sen idin. Her sözün, her buluşun doğru, her işin temizdi. Gönlünh erkesten kuvvetli, yakînin hepimizden sağlam idi. Her işin sonunu, önceden görür, geri kalmışları İslâma sokarak aydınlatırdın. Müminlere şefkatli, af edici baba idin. İslâmın ağır yükünü sen taşıdın. İslâmın hakkını herkes elden kaçırırken, sen yerine getirdin. Sen rüzgârların oynatamıyacağı bir dağ gibi idin.

Sen müminlere sığınak, dayanak ve gölge idin. Münafıklara karşı çok sert ve ateşli idin. Bize, senden ayrılma acısı için sabırlar ve ecirler vresin! Bizleri, senden sonra, azmaktan, sapıtmaktan korusun

Eshâb-ı kirâmın hepsi, sessizce, Hz. Alinin sözlerini dinledi. Sonunda hepsi, hüngür hüngür ağladı.
Kendinizi iyi tanıyın!

Hazret-i Ebu Bekir şu nasihatlarda bulundu:

Size her işte, her durumda Allahü teâlâdan korkmanızı nasihat ederim. Hoşunuza giden işler kadar, size zor gelen durumlarda da hakikate sarılın. Şunu bilin ki, doğru söz dışında hiçbir kelam hayır ve yarar getirmez. Yalan söyleyen, yaradılış hikmetini saptırmış, bunu yapan ise, helâk olmuştur. Büyüklenmekden sakının. Topraktan yaratılıp, yine toprağa dönecek olan bir varlığın kibirlenmesi de, ne demek oluyor? Bugün var, yarın yok olan bir varlığın kendini beğenmesi ne kadar anlamsız!

Çalışın ve nefislerinizi, içinde yer alacakları ölüm ötesi için hazırlayın. Önünüzde çözümü zorlaşan şeyleri Allahın ilmine havale edin. Öbür âleme geçmeden önce bir şey hazırlayın ki, oraya vardığınızda karşınıza çıksın.Çünkü, Allahü teâlâ, Mahşer gününde herkes,dünyada hayır ve kötülük olarak yaptığı her şeyi hazır bulacak ve isteyecek ki, kötülüklerle arasında uzak bir mesafe bulunsun. Allah size kendinden korkmanızı emreder. Allah kullarını çok esirgeyendir.

O halde, Allahtan korkun, Onun emir ve yasaklarına iyice kulak verin. Sizden önce gelip geçenlerden de ibret alın. Ve unutmayın ki, Rabbinizin huzuruna mutlaka çıkarılacak ve küçük-büyük bütün davranışlarınızın karşılığını bulacaksınız. Bununla beraber Allah dilediğini bağışlayabilir. O bağışlayıcı ve affedicidir.Kendinizi iyi tanıyın, sadece kendi noksanlarınızla meşgul olun.

Allahım! Bizleri de o âlemlerin Efendisine salât ve selâm etmekle şereflendir, bizleri onun havzından su içen bahtiyarlardan kıl! Allahım, sana boyun eymemiz hususunda bize yardımcı olu! Bizleri düşmanlarımız karşısında muzaffer kıl!

Ömrünü faydasız, boş şeylerle geçiren, tarlaya tohum ekme vaktini kaçırmış olur. Vaktinde tohum ekmeyen ise, hasat zamanı pişman olur.

Allahtan Af ve afiyet isteyiniz. Çünkü, mümine İslamdan sonra af ve afiyetten daha hayırlı bir şey verilmemiştir. Allaha teâlâ size dünyayı fethettirecek, açacaktır. Siz, ihtiyacınızdan fazlasını almayınız!

Siz, ihtiyacınızdan fazlasını almayınız!

Hz. Ebû Bekir ölüm döşeğinde iken, kızı Hz.Âişe yanına gelerek, Ölüm gelip çattığı ve göğüs sıkıştığı vakit, artık servet bir fayda vermez meâlindeki beytini okuyunca, Hz.Ebû Bekir gözünü açarak: (Bir gün bakarsın ki) ölüm baygınlığı gerçek olarak gelmiş. İşte bu, senin kaçıp durduğun şeydir (50 Kaaf: 19) ayetini okudu. Ve sonra da: Şu iki elbisemi yıkayın, bunları kefen olarak kullanın. Zîra hayattakilerin yenilere ihtiyacı daha çoktur dedi. Yine Hz. Âişe: Yüzü suyu hürmetine yağmur yağan, yetimlerin baharı ve dulların koruyucusu meâlindeki beytini söyleyince, Hz. Ebû Bekir: O, dediğin, Resûl-i Ekremdir buyurdu.

Ebû Bekirin hastalığı ağırlaşınca yanındakiler: Bir doktor çağıralım da sena baksın dediler. Hz. Ebû Bekir: Benim tabibim bana baktı ve ben dilediğimi yaparım diye söyledi dedi.

Selman-ı Farsî ziyâretine gelerek: Bize öğüt ver dedi.

Hz. Ebû Bekir: Allahu teâlâ size dünyayı fethettirecek, kapularını açacaktır. Siz, ihtiyacınızdan fazlasını almayınız. Bilmiş ol ki, sabah namazını kılan kimse, Allahın himâyesindedir. Allahın hakkını küçümseme, zîra yüzüstü seni Cehenneme atar dedi.

Hastalığı ağırlaşıp artık iyileşmek ümidi kesildiği vakit, Hz. Ömeri çağırtarak ona şöyle öğüt verdi: Bilmiş ol ki; Allahu teâlânın, insanlar üzerinde gündüzde hakkı var, onu gece kabûl etmez; gece hakkı var, onu da gündüz kabûl etmez. Farzlar ödenmedikçe nâfileleri kabûl etmez.

Kıyâmet günü mîzânın ağır gelmesi, dünyada hakka uymak ve hakkı ağır getirmekle mümkündür. Ağır gelmesi için mîzânın hakkı, ona ancak hakkı koymaktır. Kıyâmet gününde terâzisi hafif gelenler, bâtıl olan şeye uyanlardır. Hafif gelmemek için mîzânın hakkı, ona bâtılı koymamaktır.

Allahu teâlâ Cennet ehlini güzel amellerle, Cehennem halkını da çirkin işleri ile anmıştır. Onların iyi amellerini onlara iade etti de onlar birbiri arasında, Ben falancadan iyiyim dedi. Allahu teâlânın rahmet ve azab âyetlerini bir arada anmasındaki hikmet, kulun korku ve ümid arasında yaşaması ve kendisini tehlikeye atmayıp boşu boşuna Allaha ümid beslememeleri içindir.

Şâyet bu vasıyyetime riâyet edersem, ölümden daha sevimli olarak ulaşacağın bir yitiğin olmaz ki, ölüm muhakkak seni de bulacaktır. Şâyet dediklerime riâyet etmezsen, ölümden daha arzulamadığın bir kaybın olmayacak. Hâlbuki o yine seni yakalayacaktır. Ondan kendini kurtaramazsın dedi.

Allahın, göğsümü iman nûru ile genişlet!

Saîd İbnül-Müseyyeb de şöyle anlatır:

Hz. Ebû Bekir ağırlaşınca, bâzı kimseler yanına girerek: Bize bir şeyler ver, tavsiyelerde bulun. Zîra biz senden endişe ediyoruz dediler.

Hz. Ebû Bekir de: Ölmeden önce şu anlatacaklarımı okuyanların ruhu ufûk-ı mübîne yükselir dedi. Onların: Ufûk-ı mübîn nedir? diye sormaları üzerine, Hz. Ebû Bekir:

O, Arşın önünde geniş bir ovadır. Akar suları, bahçeleri ve bol meyveleri vardır. Buraya her gün yüz rahmet iner. Şu duâya devam edenin, ölünce ruhu bu makama yükselir. Dua şudur:

Allahım, hiçbir ihtiyacın olmadan ve karşılıksız olarak mahlûkatı yarattın. Sonra da birini Cehennemlik, diğerini de Cennetlik olarak ikiye ayırdın. Sen beni Cehennemliklerden değil, Cennetliklerden kıl. Allahım, insanları yaratmadan önce fırkalara ayırdın. Kimini şakî, kimini saîd, bir kısmını azgın ve sapık, bir kısmını da doğru yolda kıldın. Sana isyân ile beni azdırma.

Allahım, herkesin ne yapacağını, onları yaratmadan önce de bilirdin. Senin bilginde değişiklik olmaz. Ve ilminin dışına çıkılmaz. Sen beni, ibâdetinde dâim kullarından eyle. Allahım, sen dilemedikten sonra kimse dileyemez. O hâlde benim sana yaklaşmamı dilememi dile.

Allahım, kullarının bütün hareketlerini sen takdîr ettin. Senin iznin olmadan bir şey kımıldayıp hareket edemez. Bütün hareketimi senin rızâna uygun kıl. Allahım, hayrı şerri ve her birini işleyecekleri sen yarattın. Beni, bu iki kısmın iyilerinden, hayır işleyenlerinden kıl.

Allahım, Cennet ve Cehennemi sen yarattın. Herbirinin adamlarını da yarattın. Beni Cehennem halkından değil, Cennet ehlinden eyle. Allahım, bâzı kimseler hakkında sapıklığı irâde ettin ve onların göğüslerini daralttın. Sen benim göğsümü iman nûru ile genişlendir ve kalbimi îmân nûru ile süsle.

Allahım, bütün işleri sen sevk u idâre edersin ve sana yönelirler. Öldükten sonra beni temiz bir hayâta ulaştır ve beni sana yaklaşanlardan kıl.

Allahım, başkalarına güvenerek sabahlayıp akşamlayanlar varsa da, benim îtimadım her an sanadır, ümidim sendedir. Kuvvet ve kudret senindir. Sana güveniyorum, Allahım de, dedi ve bütün bunların Allahü teâlânın kitâbında olduğunu bildirdi.
 
Üst