Hüsran Ne Demektir?

ma'vera

Emektar
Özel Üye
Hüsran:
Ümit edilenin elde edilememesinden duyulan elem. Mahrumiyet acısı.
* Zarar, ziyan, kayıp.

(Nakşibendî meşayihinden, her harekatını Peygamber-i Zîşan Efendimiz Hazretlerinin harekatına tatbik etmeye çalışan ve büyük bir alim olan bir zata sordum:

"Efendi Hazretleri, ulema ile mutasavvıfe arasındaki gerginliğin sebebi nedir?"

"Ulema, Resûl-i Ekrem Efendimizin ilmine, mutasavvıflar da ameline varis olmuşlar. İşte bu sebepten dolayıdır ki, Fahr-i Cihan Efendimizin hem ilmine ve hem ameline varis olan bir zata 'Zülcenaheyn,' yani 'İki Kanatli deniliyor. Binaenaleyh, tarîkatten maksat, ruhsatlarla değil, azîmetlerle amel edip, ahlak-ı Peygamberî ile ahlaklaşarak, bütün manevî hastalıklardan temizlenip Cenab-ı Hakkın rızasında fanî olmaktır. İşte bu ulvî dereceyi kazanan kimseler, şüphesiz ki, ehl-i hakîkattirler. Yani, tarîkatten maksut ve matlup olan gâyeye ermişler demektir. Fakat, bu yüksek mertebeyi kazanmak, her adama müyesser olamayacağı için, büyüklerimiz, matlup olan hedefe kolaylıkla erebilmek için, muayyen kâideler vaz eylemişlerdir. Hulasa, tarîkat şeriat dairesinin içinde bir dairedir. Tarîkatten düşen şeriata düşer; fakat, maazallah, şeriattan düşen, ebedî hüsranda kalır."

Bu büyük zatın beyanatına göre; Bediüzzaman'ın açtığı nur yolu ile, hakîki ve şaibesiz tasavvuf arasında cevherî hiçbir ihtilaf yoktur. Her ikisi de rıza-i Barîye ve binnetice, Cennet-i alaya ve dîdar-ı Mevla'ya götüren yollardır.
Âsâ-yı Mûsa...)


K:Yeni Lûgat
 
Üst